Alilerin evinin önünde bekliyorduk. Aydın abi Ali'nin eşyalarını arabaya yüklüyordu. Annesi taşıma şirketiyle antlaşmış olsa da bu ara tatili babasıyla geçirecekti. Ellerim cebimde olduğum yerde yaylanıp sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Kaya da yanımda elleri kabanının cebinde etrafı inceliyordu.
"Aydın abi, sen taşınsan buraya Melike teyzenin yerine olmaz mı?" Melike teyze Ali'nin annesiydi. Tayini çıktığı için başka bir şehre gidiyordu ama keşke o giderken Aydın abi onun yerine buraya taşınsaydı.
"Biliyorsun Arden çok sık değiştiriyorum mesleğim gereği, o yüzden zor gözüküyor güzelim." Yanaklarımı şişirip içeride tuttuğum nefesi dışarı verdim. Aydın abi pilottu. Haliyle çok sık şehir değiştiriyordu ve pek fazla kurulu düzeni yoktu. Buraya taşınsa bile Ali'nin velayeti annesindeydi yani her ihtimalde zordu. "Siz gelirsiniz olmaz mı Eskişehir'e hem uzakta sayılmaz Ankara'ya." Aydın abi, Kaya ile aramda olan her şeyi başından sonuna kadar biliyordu. Ali anlatmış, belki bir çözüm yolu buluruz diye tabi bulamamışlar orası ayrı. Söylediğine başımı salladım.
"Ama ben Ali'yi çok özleyeceğim." Gözlerim dolarken dudaklarımı büktüm. Botlarımın ucuyla karı eşelerken ayaklarımın önüne bir çift ayak daha geldi.
"Ben de çok özleyeceğim seni ama sadece yarım dönemlik be yavru kuş." başımı yerden kaldırıp Ali'ye baktım. Gözlerine bulutlar çökmüştü, biliyordum o da istemiyordu gitmeyi ama başka bir seçeneği yoktu ki. Üstelik yarım dönem sonra üniversite meselesi de açılıyordu. Yani ha yarım dönem önce ha yarım dönem sonra. Ama beni Akın ve Asya ile baş başa bırakması da üzüyordu. Tek kalmıştım. Evet Kaya vardı ama okuldayken yoktu ki. "Sen güçlüsün unutma bunu, değil ikisi iki cihan bir araya gelse yıkamazlar seni."
"Güçlü değilim ben Ali, hep size sığındım. Size yaslandım da ayakta durdum." Omuzlarımı sıkarken başını Kaya'ya çevirdi.
"Bakmayın siz ona aslında çok güçlü, benim başıma gelseydi eğer bunlar yıkılacak yer arardım." Kaya gurur duyarcasına gülümsediğinde başımı Aydın abiye çevirdim.
"Unutma beni he," omuzlarımı silktim gülümseyerek. Ali gülümseyerek geri çekilirken Kaya da kolunu omzuma doladı.
"Sen unutulacak insan mısın Arden?" içten bir şekilde gülümsedim. Kimin hayatına nasıl girersem gireyim iyi veya kötü bir iz bırakırdım. Bu hep böyle olmuştu. Figüran bile olsam hayatlarının bir yerinde beni hatırlayacaklardı biliyordum. Pekala bu ilelebet bir ayrılık değildi ama öyle hissettiriyordu. Ali ve Aydın abi arabaya geçince elimi Kaya'nın beline sardım. Kaya yasladığı çenesini başımdan çekerken Aliler de uzaklaşmıştı.
"Güzelim mi dedi sana o adam?" başımı kaldırdığımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ben gözlerimi devirip arabaya ilerleyeceğim sırada tekrar seslendi. "Sana diyorum, duymuyor musun beni?" arkamı dönüp başımı yana yaslayıp alayla güldüm.
"Ne oldu kıskandın mı?" ellerini kabanının cebinden çıkarıp omuz silkerken güldü.
"Ne kıskanacağım seni?" kaşlarım önce havalandı sonra da sinirle çatıldı.
"Çok kötüsün." Dudaklarımı öne doğru büküp ellerimi cebime koydum. Tekrar arabaya döndüğümde yine seslendi.
"Ama sen de çok güzlesin ne yapayım?" kaşlarım eski halini alırken kendimi gülümserken buldum.
"Yalancı," hızlı adımlarla direksiyonun başına geçince ben de oturmuştum yerime. Aniden mideme düşen çikolata isteğiyle elimi karnıma bastırdım. Canım o kadar çok pasta yemek istemişti birden. Belki Ali gittiği için üzgün oluşumdan ve de kendimi mutlu edebilmenin tek yolunun çikolatalı şeylerden geçiyor olmasıydı. "Pasta mı alsak, çok canım çekti de." Göz ucuyla bana bakıp kafasını aşağı yukarı sallayınca iyice gevşedim. Zaten işlek bir cadde olduğu için hemen hemen her şey vardı. Süpermarket, birkaç pastane ve taksi durağı gibi. Pastanenin önünde durunca emniyet kemerini çıkarıp bana baktı.
"Çikolatalı mı frambuazlı mı?" aslında normal şartlar altında düşünmeden frambuaz demem gerekirdi fakat şu an canım çikolata istiyordu.
"Çikolata, bol çikolatalı." Arabadan inip pastaneye girince ben de cebimden telefonumu çıkarıp gelen bildirimlere baktım. Twitterdan takip ettiğim birkaç hesap tweet paylaşmış ve onların bildirimi düşmüştü ekrana. Sınıf grubundan gelen birkaç mesaj ve gerisi de indirim mesajlarıydı. Bugün itibariyle ara tatil başlamıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Kaya'nın bir fikri var mıydı onu da bilmiyordum. Ben düşünürken o çoktan pastayı almış kucağıma yerleştirmişti. Tekrar arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başladı. Zaten her sokak birbirine açıldığı için eve gelmemiz çok uzun sürmemişti. Ben elimde pastalarla kapıya doğru ilerleyip onun da peşimden gelmesini bekledim. Gelip kapıyı açınca anahtarıyla ayağımdaki botları bir kenara fırlatıp aceleci adımlarla içeri geçtim. Poşeti mutfakta adaya koyup çekmeceden iki çatal çıkardım.
"Hadi Kaya." Kabanını çıkarırken duraklayınca mutfaktan ona baktım. "Ne oldu?" başını iki yana sallarken dudaklarında içimi deliveren bir tebessüm peyda oldu.
"İsmimi hiç bu kadar sevmemiştim." Gülümseyerek elimle gel işareti yapınca, kazağının kollarını sıvazlayarak yaklaştı. Bar taburelerinden birine ben diğerine de o oturunca kartonu yavaşça açtım. Çikolataya bulanmış pasta ile bakışırken. Çatalını pastaya geçirince dikkatle onu izledim. Çataldaki pastayı bana uzatırken ağzımı açtım. Ben onun yemesini beklerken gerçekten o mu yedirecekti bana? Kaşlarımı çatıp soru soracağım zaman elindeki çatalı tekrar ağzıma uzattı. "Prova bunlar güzelim prova."
Kendi çatalımı da elime pastaya batırdım, bu sefer ben ona uzattığımda o da ağzını açıp çataldaki pastayı ağzına aldı. Tekrar çataldaki pastayı aldığımda kaşları usulca çatıldı. O kaşlarını çatınca ben de çatmıştım nedensizce. Masadaki peçeteye uzanacağı sırada kolunu geri çekti. Eli oturduğum bar taburesinin altına kayıp ani bir şekilde kendine çekince refleks olarak omzuna tutundum. Ona bu kadar yakın olmaya bir türlü alışamıyordum. Her seferinde kalbim dörtnala koşuyordu. Dudağı dudağıma yaklaşırken gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım. Sanki birazdan kalbim oradan çıkacaktı. Öyle atıyordu. Hani çizgi filmlerde olur ya aynı o şekilde.
"N-Ne yapıyorsun?" dudakları dudaklarımın üzerinde durunca gözlerimi kapadım. Yanağındaki sakalları yanağımı gıdıklıyordu. Diliyle hissedip hissetmediğimden emin olamadığım bir şekilde dudağımın kenarında gezindi. Farkında olmasam da omzundaki elimle kazağını sıkıyordum. Bacağını bacağıma sürtünce nefesimi tuttum. Şu an böyleysem, öptüğünde kim bilir burası nasıl alev alacaktı?
"Çikolata kalmıştı." Dudakları dudaklarımın üzerinde konuştuğu için her bir harfi ilmek ilmek işlemişti dudaklarıma. Gözlerimi araladığımda yakından daha güzel olan gözlerini gördüm fakat daha koyu renkte. Daha harlı.
"İyi misin?" başımı hafifçe geri çekip onunla aramda olan tensel teması kestim. Onunla ilk tanıştığım zamanlar geldi aklıma o an. Her dokunuşunda nasıl sinirleniyordum fiziksel temastan hoşlanmıyordum diye. Ama şimdi sanki bana dokunsun da onu hissedeyim diye yalvaracak haldeydim resmen.
"Sanırım, değilim. Bizim acil yapmamız gereken şeyler var." Bakışları sağa sola kayarken gözlerim büyüdü. Omzundaki elimi geri çekip kaşlarımı çattım. Başını iki yana sallayıp gülümsedi. Ama içimi ısıtmaktan çok aleve veren bir gülüştü. "Evlenmek gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...