Cadde cadde geziyordum ama ayaklarım bir türlü Akın'a ulaşmıyordu. Kalpten istemiyordum çünkü hissediyordum. Bir yanım hala ne yaparsa yapsın onun yanında olmak istiyordu. Yarayı açan da kendisiydi deva olacak olanda. Ben yarama deva olmasını istiyor muydum peki? Yoksa zamanla mı iyilesmesini istiyor o yarayı Akın'ın kapatmasını mı bekliyordum?
Hiç. Koca bir hiç. Ben ne o hoca bozuntusunun yaninda olmak istiyordum ne de bunca yıllık arkadaşlığımız ihanet eden Akın'ın yanında olmak istiyordum. Ayaklarım beni eve götürürken iyice düşündüm. Bir yandan dn yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyordum bir yandan da ihanetini kaldıramıyordum.
"Alt tarafı en yakin arkadaşım olarak kalacaktın ya." sinirle ayağımı yere vurup ilerlemeye devam ettim. Anlam veremiyordum, madem bebek ondan degildi ve boşanmışlardı neden bunu gelip yüzüme söylemeyip da kağıda yazmayı tercih etmişti?
Evin kapısındam içeri süzülüp kapıyı ayağım ile kapattıktan sonra botlarımı çıkardım. Hiçbir sey olmamış gibi yapmak daha mı zor olacak yoksa daha mı kolay bilemiyordum. Ama bildiğim tek şey arlanmaz ve uslanmaz bir şekilde o adam bana ne yaparsa yapsın ayaklarımın beni ona götürdüğüydü. Kalbime bile söz geçiremiyordum. Hem ona gidişimle Akın yıkılmayacak mıydı? Kac gün Akın'ın omzunda artık sevmek istemiyorum diye ağlayıp durmamış mıydım? Şimdi bunca acıyı veripte o adama mi gidecektim?
"Arden?" eniştemin sesiyle hala kapıda dikildiğimi fark ettim. Başımı yerden kaldırıp enişteme çevirince kaşlarını usulcs çattı. "Ağladın mı sen?" çenemin tekrar titreyişi ile dişlerimi iyice birbirine bastırdım. Hayır şimdi yeniden ağlamak istemiyordum ama.
"Ha-hayır, nerden çıktı o?" bakışlarımı kaçırırken teyzem başını mutfaktan uzattı. İkiside yüzüme dikkatli bir şekilde bakarken teyzemin sorduğu soru ile gözlerim dolmuştu.
"Sizinkiler nerde?" ağlamamak için biraz daha dayandığım sürede teyzem buruk bir şekilde gülümsedi.
"Sonunda itiraf etti değil mi?" kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken elimi kapıdan çekip merdivenlere dogru ilerledim. Son basamağa oturup çenemi dizlerime yaslarken alttan alttan eniştem ve teyzeme baktım.
"Siz de mi biliyordunuz?" teyzem mutfaktan çıkıp benim yanıma gelip oturdu ellerini önde birleştirip başını usulca aşağı yukarı salladı.
"Dışarıdan bakan biri için görmemek demek aptal olmak demekti." başımı iki yana salladim gülümseyerek.
"Ben hayatımda daha 18 yaşında birinin bu kadar güzel sevdiğini ilk kez gördüm." eniştemin sözleriyle başımı trabzanlara yasladım.
"Herkes onun ne kadar naif, ne kadar güzel sevdiğini söyleyip duruyor." gözlerimde hiç kurumayan aksine hep akmayı bekleyen yaşlar yanaklarıma süzüldü. "Kimsenin benim duygularımı umursadığı yok, ben onu kan bağım olmayan kardeşim gibi görüyorum teyze." burnumu çekip enişteme baktım. "Her fırtınadan kaçıp sığındığım liman gibiydi benim için. O adam kalbimi eline alıp var gücüyle sıktığında ben gidip o limana sığındım." yanaklarımı ellerimin tersiyle silerken eniştem de ayak uçlarıma bağdaş kurup oturmuştu. Ellerimi ellerinin arasına alırken endişe tohumları yüzünde peyda olmuştu. Sanki bir şey diyeceklerdi ve benim bundan hic hoşlanmacağım o kadar belliydi ki hissedebiliyordum.
"Sakın bana Akın'a bir şans verin falan demeyin. Yapamam ben."ellerimi geri çekmeye çalışırken teyzem hüzünlü bir vaziyette yuzume baktı.
"Bak güzelim, bu diyeceğim şey belki de hiç hoşuna gitmeyecek hatta omur boyu bize düşman bile olabilirsin ama hepsi senin geleceğin için." enistem derin bir nefes alırken ıslak kirpiklerim birbirine yapışarak gözlerimi kırptım.
"Biz Kaya ile bir anlaşma yaptık. Yapmak zorunda kaldık."ellerimi istemsiz bir şekilde sıkarken devamında ne geleceğini deli gibi merak ediyordum."Çalıştığım şirketin maliye bölümünde ciddi bir açık vardı ve maliye kısmından da ben sorumluyum." gözlerim bulutlanırken başımı yana çevirdim.
"Maliye bölümündeki açık için beni sattınız değil mi?" eniştem başını öne eğince ellerimi geri çekip hızla ayaga kalktım.
"Bunu nasıl yapabilirsiniz ya? Ya sen anne yarısısın nasıl evet diyebildin benim aklım almıyor." ellerimle yüzümü ovuşturdum. "Ben o adam yüzünden kendimi bu yeryüzünden siliyordum ya, siliyordum. Şimdi siz beni kendi ellerinizle ölümün pençesine atıyorsunuz." derin bir nefes alarak duvarın dibine çöktüm.
"Ne karşılığında? Ne yapmanız karşılığında beni ruhen öldürüyorsunuz?" parmak uçlarımla yanağımdaki ıslaklığı silip dikkatle onlara baktım.
Eniştem bir eliyle sakallarını kaşırken başını iki yana salladı. "Bilmiyoruz, bu akşam sekizde gelip açıklayacakmış." histerik bir şekilde güldüm. "Körlemesine evet dediniz yani." ellerimi birbirine vurup ikisine de baktım.
"O arabada bok vardı da bir ben kurtuldum zaten, adalet diye bir sey olsaydı ben de geberip gitmiştim. Şimdi ölmekten beter oluyorum." bacaklarımdan ve ellerimden destek alarak ayağa kalkıp merdivenin ucunda oturan teyzemi ve eniştemi es geçerek odama çıktım. Odanın kapısını çarpıp kendimi yatağa attım. Dudaklarım kenara kıvrılıp gülümserken birden kahkaha atmaya başladım. Kahlaha atarken gözlerimden yaşlar geldiğini fark edince omuzlarım sarsıla sarsıla ağlamaya başladım. Canım öyle cok yanıyordu ki hem de tek bir kişi yüzünden değildi birden fazlasının payı vardı. Yatakta kıvrılıp cenin pozisyonuna gecerken kollarımı birbirine doladım. Hissizleşmek istiyordum ama canım o kadar yanıyordu ki her seyi hissediyordum. Üstelik canımın yanışını anlatacağım bir dostum dahi yoktu. Koşa koşa olanları Akın'a anlatmak ve beni bu çukurdan kurtarmasını istiyordum. Tamam gidip dediğimde çabalayacağını biliyordum ama onu kullanıyormuş gibi gözükmek en son isteyeceğim şeydi. Dış kapının çalışıyla yatakta diklendim. Bileğimdeki saate bakışımla neredeyse sekiz olmak uzere olduğunu gördüm. Saçlarımı omuzlarımdan geriye dogru atarken ayağa kalktım ve başımı dikleştirdim. Ne söylerse söylesin yıkılmayacaktım. Biliyorum sınırları zorlayacaktı ama ben ona boyun eğmeyecektim. Merdivenleri ağır ağır inerken daha ben son basamaga ulaşamadan eniştem ve teyzem kapıyı açmışlardı. Geometrici içeri girerken ben dümdüz bir ifadeyle gözlerimle onu takip ediyordum. Salona girdiklerinde peşlerinden ben de girip tekli koltuklardan birine çöktüm. Bakışlarımı ondan ayırmadan dimdik bakıyordum, karşılığı neyse söylesin ve defolul gitsin istiyordum. Bir daha yüzünü görmeye bile tahammülüm yoktu. Ben onun düşlerimdeki haline aşıktım.
"Uzatmaya gerek yok ben kararımı verdim." dudağımı ısırdım gülmemek için peki bana sorulmuş muydu? Tabiki hayır. Ben neden kabul ediyordum? Çünkü bunca yıl kendi çocuğu gibi beni büyüten teyzem ve enişteme minnetim yüzünden.
"Kararım, Arden ile evlenmek. 50bin euro'ya karşılık Arden ile evleneceğim." söyledikleri ile kanım çekilirken acıyla gülümsedim."18 yaşındayım ben, on sekiz." derin bir nefes alarak ellerime indi bakışlarım. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı ama hepsinin kulaklarında yankandığına yemin edebilirim. "Lise okuyorum, üniversite bile değil." acıyla yüzümü buruşturdum. Eniştem başını usulca sallarken o an bu konu hakkında en ufak bir söz hakkına bile sahip olmadığımı anladım. Beni elleriyle cehenneme atıyorlardı. Teyzem gözleri dolu dolu odadan çıkarken keşke ben de çıkabilsem diye düşündüm ama yapamazdım. Ölüm fermanımı imzalayan adamlara baktım.
"Sizin konuscaklarınız vardır. Ben sizi yalnız bırakayım." eniştem de odadan çıkarken elimi çenemin altına koyup sakin bir edayla yüzüne baktım.
"50bin euro iyi para, öğretmenlerin bu kadar fazla kazandığını bilmiyordum." başımı usulca aşağı yukarı salladım. O ayağa kalkıp hareketlenince ben de ayaga kalkıp arkasından seslendim.
"İki cihan bir araya gelse benim sana dönen yollarım yok geometrici."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...