26.Bölüm

7.5K 319 42
                                    

Arabada oturmuş bir vaziyette okula bakıyordum. Yangına körükle gitmiştik bilmeden ama olan olmuştu işte. Ellerimle yüzümü sıvazlayıp arabanın kapısını açtım. Bir kaç bakışın bana döndüğünü görsem de şu an onlardan da önemli olan bir şey vardı. İdare, öğretmenlerim ve müdür. Okula doğru ilerlerken omzumdaki çantama biraz daha asıldım. Kafamdan zibilyon tane soru geçiyordu ve hepsinin ucu açıktı. 

Katlara çıkan merdivenlerin başında duran müdürü görmemle derin bir nefes aldım.İşte başlıyorduk. 

"Arden Merih Kozan dosdoğru odama." kaşları çatılı olan müdürü daha fazla sinirlendirmemek adına dediğini yaparken buldum kendimi. "Kaya hocam siz de." 

Kapının kolunu indirip içeri sızdığımda anın gerginliğiyle hem ellerim hem de bacaklarım titriyordu. Tırnaklarımı avuçlarıma batırıp kesikler atarken kapının sertçe kapanıp deri koltuklara hızla vurması bir oldu müdürün. 

"Allah aşkına ya siz de hiç utanma yok mu? Biri eğitimci biri daha yeni reşit olmuş öğrenci!"başımı önüme eğdim. Savunmaya geçmek için tüm gardlarını indirmesini bekliyordum. "Şunun şurasında okulun kapanmasına dört ay kaldı kalmadı, azıcık sabredip sonra ne bok yerseniz yeseydiniz." yüzünü hızla ovuşturdu. Bir sağa bir sola volta atıyordu. 

"Hocam bi' dinler misiniz?" işaret parmağımı öne doğru uzatıp rica etsem de öfkesi geçmiyordu ki gözü beni görsün. Sinirlenmeye başlamıştım. Tamam suçlu olabilirdim ama benim omuzlarımda dünyanın yükü varken herkes kendi yolundaydı, onların imajı zedelendi diye yollarına taş koydum diye miydi bu öfkeleri? "Boğuluyordum!" hızla nefesimi dışarı verdim. "Boğuluyordum ben, şu an kızdığınız hoca hayatımı kurtardı benim, daha yeni reşit olmuş bir öğrencinin hayatını kurtardı." başımı başka yöne çevirdim. Tamam, şu an kurtardığı yer havuz olmayabilirdi ama kurtarmıştı. 

"Ne saçmalıyorsun Arden sen?" saçlarımı hızla kulağımın arkasına atıp çantamı ayaklarımın dibine bıraktım. 

"Yüzme bilmiyorum ben, dün geceki partide de havuza düştüm." ellerimi saçlarıma geçirdim. Gözlerim kapalı olmasına rağmen suyun içini tüm çıplaklığıyla görebilmiştim. "Çok suyu yutmuşum, hatırlamıyorum." omuz silktim. "Çok, çok vakit geçmiş galiba bilmiyorum. Suni teneffüsle bilincim açıldı. Sonrasında da zaten hastaneye gittik hocam." Deri koltuklara oturmasıyla kollarını dizlerine yasladı. O ana kadar hiç konuşmayan Kaya söze girdi.

"Ben dün gece yeni reşit olmuş bir öğrencinin değil bir insanın hayatını kurtardım. Ve insan hayatı sizin önemsediklerinizden çok daha önemli. Ben bir eğitimci olarak görevimi yaptım." yerden çantamı alıp müdüre baktım fakat Kaya çoktan çıkmıştı odadan. Oscar'a aday olurdu bu adamdan vallahi. 

"Bir sonraki olayda en azından karşınızdaki insanı dinleyin, yargılamadan önce." 

*** 

Başımı sıraya yaslayıp biyoloji dersine odaklanmaya çalışıyordum ama nafileydi. Gittikçe uykumu getiriyordu ve anlattığı şeyler çok saçmaydı. Bitki biyolojisi ne Allah aşkına? Ne yapacağım ben bitki biyolojisini, bitki mühendisi miyim ben? Elimi çeneme yaslayıp kafamı usulca salladım fakat Ali'nin kolumu dürtüklemesiyle başımı ona çevirdim. Kaş göz yaparak  ne olduğunu sordu. 

"Arkamdan dönen dolapları duysan aklını çıldırırsın Ali." derin bir nefes alıp arkama yaslandım. Kaşları havalandı, anlat dercesine. "Kaya hoca olmasaydı 55 yaşındaki adam ile evlendireceklerdi beni." uzunca akıllı tahtaya  baktım, bir şey olduğundan değil, gözlerim oraya dalıp gitmişti. Ali yanımda bir şeyler gevelese de ben düşüncelerim arasında çoktan kaybolmuştum. 

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin