Akın ve Asya tam karşı kaloriferde durmuş Ali ve bana bakıyorlardı. Bir kaç kez gözlerimi kaçırsam da en sonunda dayanamayıp onlara doğru baktım. İkiside dümdüz bir ifadeyle bana bakarken yutkunup yanlarına doğru ilerlemek için hamle yaptığımda Ali dirseğimden tuttu.
"Değmez, inan bana." bir dirseğimi kavrayan parmaklara bir de parmakların sahibine bakıyordum.
"Hatalı olan benmişim gibi bana bakmalarına katlanamıyorum artık Ali." dirseğimi ondan kurtarıp Akın ve Asya'nin yanına ilerledim. Zaten benim hareketlenmem ile Ali de peşimden gelmişti.
"Derdiniz ne sizin he?" ikisi arasında mekik dokuyan gözlerim en son Asya'da kaldı. "Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"
Akın hareketlenip gideceği sırada kolundan tuttum. "Sürekli kaçıp gidemezsin, ne derdin varsa söyle ya konuşup çözelim ya da bitirelim." derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. Asya kollarını birbirine kenetlerken ona çevirdim bakışlarımı. "Siz böyle insanlar değildiniz, ne oldu size?"
Derin bir nefes alıp bana bakan Asya dudaklarını araladı. "Sorun senin her ne olursa olsun o adama gitmen, Akın burada gözünün önünde erirken biz gözlerimizi kapadığımız her an o adamın yanında olman." Akın ensesini kaşırken hafifçe güldüm. Bu sefer Akın konuştu.
"Sana ne yaparsa yapsın her defasında ona koşuyorsun, bana değil. Bize değil Arden." gülümsemem dudaklarıma iyice yayılırken çenemi dikleştirdim.
"Sizin derdiniz ben değilim, sizin derdiniz benim Akın ile değil onunla olmam. Ama unuttuğunuz bir şey var, ben isteyerek onunla olmuyorum ki." bir kaç adım geriledim. "Cehennem gibi, burası ve siz çoktan beni ateşe attınız." sırtımı dönüp Ali'nin yanına ilerlemeye başladım ama Akın'ın arkamdan seslenişini duyabilmiştim.
"Ateş gibi yansan da buz gibi durmak ne demek bilemezsin Arden." omzumdan ona bakarken umursamadım. Ben de insandım, benim de duygularım vardı ve sırf Akın bunca sene beni sevmiş diye onunla olamazdım. Pekala, Kaya ile de mükemmel değildik. Hatta zorla evlendiriliyordum, istediğim adamla ama yanlış zamanda ve para karşılığı.
Ali'nin kolunu omzuma atışıyla gülümsedim. Gerçek arkadaş buradaydı yanı başımda, fazlasına gerek yoktu. Akın bu zamana kadar en yakın arkadaşımdı ama o kadar fazlası değildi. Asya güzel hatırlayacağım bir dostumdu ama eksiği değil.
"Eğer vazgeçip onlarla olmak istersen anlarım Ali, gerçekten hiç sorun değil." omzumdaki eliyle destek olmak istercesine sarstığında ona çevirdim başımı.
"Iyi saçmaladın he, baya hem de." saçlarımı karıştırırken elimle omzuna yumuşak bir darbe attım.
"Yarın akşam yedide seni alırım öyle geçeriz yılbaşı partisine olur mu?" başımı salladım. Yılbaşı partisini duymamla tekrar kalbim pata küte atmaya başlamıştı. Ruhum arınacak gibi hissediyordum her seferinde. Ali sınıfa dönerken ben lavaboya yöneldim. Enseme ılık suyu çarparken gözlerimi kapatıp başımı arkaya attım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra okulun içinde anons sesini duymam uzun sürmemişti. Yaren'in sesiydi,yılbaşı partisini düzenleyen kız. Lavabodan çıkıp sınıfa ilerlerken bir yandan da anonsu dinliyordum.
"Yarın akşam özellikle 11-12'lerin partiye gelmesini önemle rica ediyorum onlar için ayrıca bir sürprizimiz var, 9-10. Sınıflar bilindiği gibi isteğe bağlı." anons kapandıktan sonra tam sınıftan içeri gireceğim sırada ensemde hissettiğim nefesle tenim ürperdi.
" Gerçekleri görmeye başlıyorsun, gerçekleri öğreniyorsun." başımı ona çevirdim. Geometriciye. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım.
"Merak etmeyin, hiçbir gerçek bir yalan kadar acıtmaz canımı." koridorun ucundan biyoloji hocasını görmemle endişelenmiştim.
"Tüm gerçekler ortaya çıktığında bu sefer ben değil, sen benim yanımda olacaksın." alayla gülümsedim. Bir yandan biyoloji hocasına bakıyor bir yandan da geometriciye bakıyordum.
"Senin yanında olmak mı, rüyanda bile göremezsin." derin bir nefes aldım. O yakınımdayken sanki etrafımda oksijen namına hiçbir şey kalmıyordu. Biyolojici Ayşe hoca yanımıza geldiğinde ikimize de kısa bir bakış attıktan sonra ben tam ağzımı açacağım sırada o söze girdi.
"Hocam izninizle Arden'i dersten almak zorundayım. Bildiğiniz gibi rehber hocasıyım ve bir kaç konu konuşmamız gerekiyor." ben neredeyse açılacak ağzımla ona bakarken nasıl tek ayak üzerine Ayşe hocaya yalan söylediğini hayretle izliyordum. Ayşe hoca başını salladı.
"Hocam biliyorsunuz bu işleri teneffüs ve ya öğle aralarında yapıyoruz ama," bir Kaya hocaya baktı bir de bana ben içimden izin vermemesi için bildiğim tüm duaları okuyordum. "Ama bu seferlik bir istisna taniyabiliriz, lütfen bir daha tekrarlanmasın tabii." Kaya hoca başını sallarken ben dümdüz bir ifadeyle Ayşe hocaya bakıyordum. Rezil kadın, biyolojicilerin hepsi böyle meymenetsiz miydi?
Ayşe hoca derse girerken ben cebimden telefonumu çıkarıp Ali'ye mesaj attım, beni merak etmemesi için.
Gönderilen: Alişan
İleti: geometrici dersten aldı beni, Ayşe hocanın aklı iki gram haberin olsun. Bu arada dipnot hiç mutlu değilim :(Hafifçe gülümseyip telefonumh cebime koydum. Eliyle hadi yapan geometriciye dumduz bakıp peşinden ilerledim. Ara katta olan matematik odasına gidiyorduk tahminen, ki öyle de olmuştu çünkü sınıfımız ile matematik odasi birbirine çok yakındı. Matematik odasından içeri girip sandalyelerden birine oturdum. O da kapıyı kapatıp masasına geçti. Aramızda yine sözsüz bir iletişim başlamıştı ve bunu bozacak ilk kişi de eminim bendim. Sessizliği sevmiyordum. Çünkü ona çok alışmıştım ve alıştığım şey sadece sessizlik değil aynı zamanda da korkuydu. Hafifçe boğazımı temizledim. Eliyle yanındaki sandalyeyi işaret ettiğinde kaşlarımı usulca çattım.
"Sabır sadece birazcık sabır istiyorum." sıkıntıyla nefesimi dışarı verip başımı camdan dışarı çevirdim.
"Korkma yemem, gel buraya." bakışlarımı ona çevirip ciddi misin dercesine bakıyordum. Eskiden ona bakmak nasıl hoşuma giderdi. Sanki baktıkça içimde çiçekler açardı. Ona baktıkça içim huzur dolardı. Şimdi ise ona bakmak hayal kırıklığı gibiydi.
"Neden bu kadar kızıyorum sana biliyor musun?" başımı yana eğip ona baktım. Gözleri hala sevdiğim gibiydi, hala güzel bakıyorlardı ama sanki bir şey, bir parıltı eksik gibiydi.
"Neden?" elini çenesine yaslayıp sakallarını kaşıdı usulca.
"Beni hayal kırıklığına uğrattın. Ben hayatımda ilk kez birine bu kadar saf ve özel duygular hissederken sen bana hayal kırıklığı yaşattın." acıyla gülümsedim. "Ama biliyor musun, her ne kadar felaketim olsan da hala ilk günkü gibiyim sana."
"Yapma, Merih. Lütfen yapma." içli bir şekilde nefes aldıktan sonra gözlerime baktı. O gözlerime bakmaya devam ettikçe benim gözlerim doluyordu. Bu yüzden ona dikkatle bakmıyordum çünkü ona ne zaman içim gidermiş gibi baksam kendime bile itiraf edemeklerim gün yüzüne çıkıyordu. "Söyleyemem, Merih. Şimdi olmaz, zamanı değil."
"Bana Merih diyorsun ya, sanki kalbim avuçlarının içinde gibi hissediyorum. Çaresiz ve yalnız." derin bir nefes aldım. Başımı tekrar cama çevirdim. "Bana son kez Merih diyen kişi babamdı. Şimdi sensin." dolan gözlerimden yaşlar yanağıma aktığında başımı kucağıma eğdim. "Bu yüzden sana bu kadar kırgınım, bu kadar kızgınım." titrek bir nefes aldım içime. Parmak uçlarımla oynarken o yanımdaki sandalyeyi önüme çekip ona oturup, ellerimi ellerinin arasına aldı. Boğazım düğüm düğümdü sanki bir kelime daha etse çözülüverecektim. Parmak uçları yanağımdaki yaşları silerken ateş gibiydi ya da ben öyle hissediyordum, dokunduğu yerler sanki onun sıcaklığı ile kavruluyordu.
"Merih," ellerimi okşadı. Şu an zayıftım ve birine dayanmak istiyordum. Kim olduğu önemli değildi sadece birine yaslanmak istiyordum, tüm yükü kendi başıma taşımaktan, her seferinde güçlü olmaya çalışmaktan yoruldum. "Sana dünyanın en güzel şiirini yazdım."
Başımı çenemden tutup kaldırdı ve ağlamaktan kıpkırmızı olduğuna adım kadar emin olduğum gözlerime baktı.
"Seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...