Neredeyse iki saate yakındır geometri anlatıyordu ve benim artık kafam çorba olmuştu. Sandalyede arkama yaslanıp başımı geri atıp kahkaha attım. Elini tutup alnıma yasladım.
"Bak, alev aldı. Lütfen bırakalım." yalvaran gözlerle ona baktım. Dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı yukarı salladı.
"Zaten yarın hafta sonu onu iyi değerlendiririz." sandalyeden masaya doğru devrilip gözlerimi kapadım. Uzun süredir ders dışında her şeyi yaptığım için bir anda bu kadar yüklenilmesi ters tepki yaptı tabii.
"Tüm gün mü ders çalışacağım?" masadan kalktığında sorduğum ile başını bana çevirip yalandan kaşlarını çattı.
"Bir de bayıl istersen," gözlerimi kapadım. Gerçekten sekiz saat dersin üzerine iki saat geometri ile üzerimden tır geçilmişti sanki. Geldiğimizde eve sadece yemek hazırlamasına yardım etmiştim ve yedikten sonra da ders başına oturmuştuk. Masadan sonunda kendimi kaldırıp koltuğa bıraktım. Başımı dizlerine yaslayıp gözlerimi yumdum. "Uyuyacaksan yatağa geç, hiç taşıyamam seni." sinirle gözlerimi açıp dik dik baktım.
"Aman belin falan tutulur sakın zahmet etme." hırsla kalkıp koltuğun taa diğer ucuna geçip oturdum. Başımı da televizyona çevirip omuz silktim. İşine gelince romatiklikten yapılma bir insan oluyordu işine gelinde o kırıntı bulunmuyordu. "Sen elime düşersin ama benim." gözlerimi kısıp yandan bakacağım sırada yanağını koltuğun sırt kısmına yaslamış yüzünde hafif bir tebessüm ile bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp hafifçe döndüm ona. Ne yapıyordu bu manyak be? Ya retro falan vardı ya da ikizler burcu falandı başka bir açıklaması olamazdı.
"Seni kızdırmak hoşuma gidiyor güzelim, ne yapayım?" kalbim tekledi sanki. Derin bir nefes alıp başımı çevirip omuz silktim. Biri bunun hamurunu yoğururken hiç iyi dileklerde bulunmamış belli. Bir öyle bir böyle olmasını buna bağlıyordum en azından. Bir şey demedim. "Küstün mü?" başımı çevirip gözlerimi devirdim.
"Çocuk muyum da küseceğim?" kollarımı çözüp ayağa kalkıp yere vura vura üst kata çıkmaya başladım. Ardımdan seslense de dönüp bakmadım. Pijamalarımı yatağın üzerinden alıp uyuyacağım odaya geçtim, onun odasına. Ne olursa olsun bu yatakta birlikte uyunurdu, ne kadar dargın olursan ol evin tek kuralıydı. Taytımı çıkarıp pijamayı bacaklarımdan geçirdim. Ardından üzerimdeki sweatshirtü çıkarıp pijamanın üstünü de giyeceğim sırada camdan yansımasını görüp durakladım. "Oradan gözüktüğünün umarım farkındasındır." başını hafifçe iki yana sallayıp yanıma yaklaştı. Elimdeki pijamanın üstünü alıp yere bırakırken yutkundum. Arkam hala ona dönüktü ve her bir hareketini camdan izliyordum. Çenesini omzuma yerleştirip ellerimi de ellerinin arasına aldı. Kollarımı bedenime sarıp camdaki yansımamıza baktı.
"Seksen yaşıma geldiğimde bile seni kucağımda taşımaktan gocunmayacağım, belim sakatlansa bile." dudağını omzuma bastırıp öylece durdu. Dudağından yayılan sıcaklık omzumla sınırlı kalmamıştı sanki tüm bedenimi sarmıştı. Gözlerimi kapadım. İpin ucunu kaçırırsam bir daha tutamazdım biliyordum, gözlerimi açıp kollarımızı kendimden çözüp yere bıraktığı pijama üstümü üzerime geçirdim.
"Çok yorgunum uyuyacağım." elini ensesine koyup kaşırken başını salladı. Kendisi de pijamalarını bir çırpıda üzerine geçirip yanımda yerini alırken kolunu başımın altından geçirip kendine çekti iyice beni. Kolumu gövdesine sarıp gözlerimi yumdum. Şu an tam da burada zaman dursun isterdim, en azından sorunsuz ve sıkıntısız bir andı.
"Zaman çok hızlı geçmiyor mu?" sorusuyla gözlerimi araladım. Ne anlamda hızlı geçiyordu?
"Nasıl yani?" hafifçe geri çekilip biraz olduğum yerde diklendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...