Kafamda dönüp duran sorularla resmen baş edemiyordum. O gün Başak denen kadınla ayrılmışlardı, resmiyette olmasa da ayrılmışlardı ve şu an baba olacağını söylüyordu. Üstelik karısı başka adamlarla yatmışken! O kadar çocuktu ki aklım böyle şeylere sır erdiremiyordum. Tamam gelip benim koynuma girsin demiyorum ama bu kadarı da fazla değil miydi? Beni ne hale getirdiğini görmemiş miydi?
Bir kelimeye umut bağlayıp nelere düşmüştüm. Üstelik en büyük hatayı da ben yapmıştım. Adam evliydi yahu evli! Nasıl ona doğru ilerleyebilmiştim üstelik sadece bir güzelim kelimesi yüzünden. Şu kelimenin bana yaptıklarına bak. Tamam ben de adama aşık değilim, sadece hafif bir hoşlantı ve çoğunlukla hayranlık. Alt tarafı bizimkilerin gazına gelmiş kendimi anında Leyla yapmıştım. Sinirle kafamı yastığa vurdum. Aptal herif ondan nefret etmeye çalışırken bile gülümsemesi gözümün önünden gitmiyordu. Çok güzel gülüyor vicdansız!
"Arden müsait misin?" eniştemin sesiyle boğulmama ramak kala yüzümü yastıktan kaldırdım. Saçlarım önüme düşerken çatılı kaşlarla enişteme baktım.
"Ne oldu güzelim? Akın mı delirtti yoksa?" söylediği kelime yüzünden içimdeki öfke daha da kabarmıştı ama dizginlemeye çalıştım. Sanki ondan başkası ana güzelim demesin istiyor o kelimeyi yine ona özel kılıyordum. Saçlarımı ellerimle geri itekleyip enişteme baktım.
"Akın kim ki delirtecek beni?" gülümsedim hafifçe ama o kadar uzun süredir onlarla yaşıyordum ki değil gülümsemek nefes alırken bile moralimin bozuk olup olmadığını anlayabilecek durumdaydılar. Özür dilerim Akın'cığım ama topu sana paslıyorum. Otuz iki diş sırıttım. "Akın yani, bu dünya üzerinde ki büyük ihtimal öteki taraftaki sınavım. Nefes alışverişiyle bile sinirlendiriyor beni eşek."
"Sen de bir haller var ama hadi hayırlısı. Yemek vakti, onu haber etmek için gelmiştim." kafamı sallayıp kucağımdaki yastığı kenara bıraktım. Yarın geometri dersimiz vardı ve ben o kadar girmek istemiyordum ki onun olduğu derse. Hani görende şey sanacak: Sevgilimmişte, aldatılmışım.
Eniştemle birlikte merdivenleri inip masaya geçtik. İştahım zaten pek yoktu hepten kesilmişti. Kasedeki mercimek çorbasını parmaklarımın ucuyla ileri ittim. Ortada duran salatadaki domateslere bir kaç çatal batırıp ağır ağır onları çiğnedim. Üzerimdeki gözleri hissedebiliyordum ama şu an bunu umursayacak durumda değildim.
"Arden yemeğini yer misin lütfen?" teyzeme baksam da konuşan eniştemdi ve aklım o kadar bulanıktı ki kime bakacağımı dahi kestiremiyordum. Elimdeki çatalı masaya bırakıp sandalyemi geri ittim.
"Size afiyet olsun, ben biraz hava alacağım." dış kapıya doğru ilerleyip montumu giydim. Havalar da epey soğumuştu zaten kasım ayı bitmek üzereydi. Yaren'in organize ettiği parti de yaklaşıyordu üstelik. Botlarımın bağcıklarını bağlayıp kendimi Ankara'nın sokaklarına bıraktım. Nereye gittiğimi bilmeden öylece ağır ağır yürüdüm. Sanki uzaklaşırsam içimdeki bu acı hafifleyecek gibi hissediyordum fakat olmuyordu. Aksine daha da ağırlaşıyordu ve ben bu acı karşısında o kadar küçük kalıyordum ki, kaldıramıyordum resmen.
Ellerimi cebime koyup sokak lambalarının altında ilerledim. Yürüdükçe yürüdüm. Balık burcuyum ben, yanımda bir erkek nefes alsa aşık olurum. Şimdi adam bana zaafım olan kelimeyi söylemiş ben ondan hoşlanmışım çok mu? Gerisin geri döndüm parmaklarımın ucunda. Eve doğru ilerlemeye koyuldum. O direği buldu gözlerim. Bizim evin tam karşısında duran direğe bakarken ben orada öylece bir araba durdu direğin yakınlarında. Derin bir nefes aldım. Arabadan önce o indi ardından yeni doğum yapmış karısı. Kalbim öyle sıkıştı ki sanki nefes alamıyorum sandım. Ardından Kaya hoca bebek pusetini eline aldı. Ben orada turuncu sokak lambasının altında can çekişirken o çekirdek ailesiyle bizim evimizin tam karşısındaki eve girdi. Başım dönüyordu, üstelik nedenini bilmeden. Bilememiştim. Bir güzel kelimesine tav olacağımı, o kelimenin beni aşka düşüreceğini bilememiştim. Ben burada kendi ateşimle onun için körkütük yanarken onun ailesiyle birlikte çizdiği tabloya dışarıdan bakan üçüncü bir gözdüm. On yedi yaşındaki yeni yetme lise öğrencisinin, otuzlarına yakın olan geometri hocasına yanık olabileceğini kim düşünebilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...