Arden Merih;
Uykulu gözlerle masada duran kahvaltılıklara bakıyordum. Teyzem her zaman olduğu gibi beni sabah 7 de kaldırmış ve özenerek hazırladığı kahvaltının başına oturtmuştu. Tabağımda duran domateslerle bakışıyor ağzıma kendilerinin girmelerini bekliyordum adeta. Çatalımı tutup ağır hareketlerle domatese batırdım. Eniştem ve teyzem alışkın olduklarından bu saatte kalkmaya hiç yadırgamıyorlardı. Eniştem elindeki çayından yudum yudum içerek diğer elinde duran gazeteyi okuyordu.
"Afiyet olsun size." diyerek odama çıktım. Okul formamı üzerime geçirip sessiz sessiz koşarak banyoya ilerledim. Dişlerimi fırçalarken aklıma ilk dersin kimya oluşu geldi. Ah kimya, neler çekiyordum senden be! Ağzımı çalkalayıp odamdan çantamı alarak merdivenleri indim. Kapı önünde duran çamurlu ayakkabılarımı es geçip portmantodan diğer spor ayakkabımı çıkardım. Bir çırpıda giydikten sonra bileğimdeki saate baktım. Jet hızıyla hazırlandığımdan ötürü dersin başlamasına yarım saat kadar bir zaman vardı. Yani istediğim hızda gidebilirdim okula. Kapının önünde derin bir nefes alarak basamakları ineceğim sırada kapı açıldı. Eniştem işe gidiyordu.
"Arden geçerken seni de bırakayım. Yürüme boşuna bir daha." bugün hava güneşliydi yani bu demek oluyor ki arabamı garajdan çıkarabilirim. Birlikte garaja ilerleyip arabaya bindik. Okula ilerlerken konuşmadık eniştemle, zaten pek de konuşkan biri değildir. Ama içimi dürtükleyen bir soru vardı. O soruyu enişteme mi yoksa teyzeme mi sormam gerekiyordu emin olamıyordum. O yüzden şimdilik bu konuyu açmamak en iyisiydi. Okulun önüne gelince her beş yıldır olduğu gibi eniştemin yanağından öptüm.
"Teşekkürler enişte." ikinci babam sayılırdı. O yüzden hiç gocunmazdım bu tür davranışlardan. Saçlarımı karıştırıp "Rica ederim kızım." deyince arabadan indim. Ben binadan içeri girene kadar okulun önünde bekledi. Merdivenleri çıkıp sınıfa geçtiğimde duvarda asılı saate bakmam bir oldu. Yürüyerek gelseydim zaman geçirecektim fakat arabayla gelince zaman geçmemişti. Ben de çözümü kantine inip kahve içmekte buldum. Merdivenleri ikişer ikişer atlayıp okul binasının dışındaki kantine ilerlerken arabasını park eden Kaya hocayı gördüm. Kaya hoca. İsme bak. Hiç uymuyor, beğenmedim deyip kendi kendime güldüm. Ellerimi okul eteğimin ceplerine koyup kantine ilerledim. Ama kantinin camlarından onun yansımasını görebiliyordum. Uzun boylu ve fit bir vücudu vardı. Kaslı değilde daha çok özenle bakılmış gibiydi. Saçları da buradan gördüğüm kadarıyla biraz uzundu. Omzumun üzerinden dönüp bakacağım sırada yanımdan geçişiyle soluk aldım. Hani filmlerde olur ya, biri yanınızdan geçerken saçlarınız savrulur. Aynı öyle oldu. O yanımdan geçerken saçlarım öne doğru savruldu ve karmakarışık oldular. Ellerimle saçlarımı düzeltip kantine girdim. Çay-kahve kısmına ilerleyip Sinan abiye seslendim.
"Sinan abi! Bana bi fincan filtre kahve yapar mısın?" gülümseyerek kafasını salladı. Fincana dökülen kahve kokusu burnuma kadar ulaşıyordu. Daha derin derin solumam gerekiyordu bu kokuyu. Kahve bu kadar güzel bir şey olabilir miydi?
"Seninki dünden beri Arden gene disipline gitti, diye geziniyor ortalarda." fincanı elime alıp şaşkınlıkla Sinan abinin yüzüne baktım.
"Akın mı?" kafasını onaylar biçimde sallayınca sinirle güldüm. "Rahatsız bu çocuk yemin ederim. Yok öyle bir şey Sinan abi, yanlış anlaşılma olmuş." fincanı elime alıp kantinin en köşede duran masasına geçtim. Camdan dışarıyı izlerken karşı masaya oturan yeni hocaya gözüm ilişti. Dilim alışmadı ki adama Kaya hoca diyim. Hem sanki ailesi önceden tahmin etmiş gibi adamın ileride taş olacağını adını ona göre koymuşlar. Yani o kadar yakışıklı değil fakat farklı bir havası var. Merakıma yenik düşerek cebimden telefonumu çıkardım. İnstagram'a girip aramada adını arattım. Zaten okuldan bir kaç kişi çoktan takip etmeye başladığı için zor olmadı bulmam. Üstelik profili de açıktı, mantıken düşününce böyle bir havanız olsa siz de profilinizi gizli yapmazsınız. Fotoğrafları incelerken bir fotoğraf takıldı gözüme. Böyle kalabalık bir fotoğraftı. Üstüne tıklayıp daha detaylı inceledim. Baya gösterişli bir ortamdı, üstelik yanında duran kadına gülümsüyordu. Fotoğrafı biraz büyütüp parmaklarında parıldayan şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sözlü ve ya nişanlıymış. İster istemez dudağımı öne doğru büktüm. Dedim ya farklı bir havası vardı yakışıklı sayılmazdı ama onun gibi bir adam sanki hiç evlenmeyecekmiş gibi gelmişti gözüme. Evet, iki günde bu kanıya varmıştım. Zeki bir insan olduğum için... Masamdaki sandalyelerden birinin hunharca çekilişiyle Akın'ın geldiğini anladım. Tuş kilidini kapatıp telefonu masaya bıraktıktan sonra başımı Akın'a çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...