44.Bölüm

4.6K 223 10
                                    


Kabanım yakalarını enseme siper edip ellerimi tekrardan ceplerime koydum. Yürürken düşünecek vaktim de vardı. Akın'a gidiyordum. Ne diyeceğimi dahi bilmezken, affedip affedemeyeceğimi bile bilmezken onunla konuşmaya gidiyordum. Çok yardım etmişti bana Akın, dizlerimin üzerindeyken ayağa kaldırmıştı beni. Fakat şimdi her şeyi elinin tersiyle kenara itmişti. İnsan bu kadar çaba ve emek verdiği insana bunları yapabilir miydi? Botlarımın altında ezilen karların seslerinin tadına varmaya çalışarak parmak girişine geldim. Zaten her yer bembeyaz olduğu için tek tük insan vardı. İleride akasya ağacının altına elleri ceplerinde olduğu yerde yaylanmakta olan Akın'ı gördüm. Çenemi dikleştirip ilerledim yanına. Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirip hafifçe gülümsedim.

"Merhaba." çenemi kazağımın içine sokup etrafta gözlerimi gezdirdim.

"Merhaba." gergin olduğu için mi yoksa soğuktan dolayı mı bilmiyorum sesine yansımıştı. "Annem için üzgünüm." gözaltları çökmüştü. Zaten son günlerde okula da gelmediği için sakalları çıkmıştı. Saçları da dağınıktı. Kısacası perperişan bir vaziyetteydi. Gerçekten de pişman gözüküyordu.

"Önemli değil, aslında iyi de oldu. Bazı şeyleri açığa kavuşturmanın zamanı gelmişti." gözlerinde anlamlandıramadığım bir özlem vardı. Sanki bir adım atsam ona kocaman sarılacaktı bana. Yanaklarımı şişirdim. İşte başlıyorduk başlamasına ama ipin ucu bir türlü gelmiyordu ki.

"Özür dilerim." botlarının ucuyla ayağının altında ezilen karları eşeliyordu. Gözümü dağılan kardan çekip yüzüne baktım. Pişmandı bunu görebiliyordum fakat pişman olunca benim gecelerce çektiğim acı bir anda silinip gitmiyordu hafızamdan. Mesele burada Kaya ile olan ilişkimin az kalsın açığa çıkması değildi. Beni sırtımdan vurmasını ben kaldıramıyordum. 

"Yaptıktan sonra özür dilemek sence bir şeyleri değiştiriyor mu Akın?" sert gitmemeye çalışıyordum. Onun yangınını bir de ben körüklemek istemiyordum.  Başımı eğip yüzüne bakınca kafasını farklı yöne çevirdi. Bense hala yüzüne bakmaya devam ediyordum.

"Biliyorum, çok üzdüm seni. Ama dört yıldır benim açılamadığım kızı Geometrici geldi bir ayda ellerimin arasından aldı. Yediremedim kendime, kıskandım seni deli gibi." Gözlerimi yumdum. Kıskançlık böyle illet bir duygu muydu? Kendi elleriyle inşa ettiği beni yerle bir edecek kadar mı ele geçirmişti onu? Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi araladım.

"Konu o değil ki Akın, ben buna takılmıyorum bile." ellerimi cebimden çıkarıp hafif atan karları saçımda dağıtmak adına saçlarımı karıştırdım. "Ben, senin Geometrici ile ilgili takıldığın hiçbir yere darılmadım, gücenmedim ki." kaşları havalanırken sisli gözlerle baktı bana. Sanki anlamak istiyor gibiydi ama çözemiyordu tam anlamıyla. "Benim takıldığım nokta arkamdan iş çevirmiş olmandı. Yüzüme gelip söyleseydin gıkım çıkmazdı sana." olduğum yerde yaylanıp etrafta göz gezdirdim. 

"İkimiz ayrı ayrı yerlerde takılı kalmışız, denk gelemiyoruz." burukça gülümsedi. Gözlerimi kırpıştırıp yere baktım. Ne diyeceğimi bilmiyordum ki. Eskisi gibi de olunmazdı bugünden sonra. Ama Akın'ın yüzüne bir daha bu denli rahat bakamamak. Araf burası mıydı gerçekten?  Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim. "Eski günlerin hatırına, olmaz mı Arden?" bir yanım olur derken diğer yanımsa her yüzüne baktığımda kafamda bunların canlanacağını söylüyordu. Kanayan bileklerimden tutmuştu benim, sırf yaşama tutundurmak için. Şimdi onu arkamdan bırakıp nasıl dönecektim eve? Her gün bıkmadan gelip, ben konuşmazken üstelik okulda olanları detayına kadar anlatan Akın'a veda edebilecek miydim? Boğazımda oluşan kocaman yumruyu geri itmek adına yutkundum. "Silemez misin yaşanılanları?" sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Gerçekten pişmandı. Geçmişin hatırasına saygımdan kaldırabilirdim bunca yükü. Gülümsedim usulca. "En yakın arkadaşın olarak." başımı salladım usulca.

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin