Derin bir nefes alarak ellerimi birbirine kenetledim. Onun bana büyük gelen pijaması ile oturma odasındaki üçlü koltukta oturuyordum, bacaklarımı kendime çektim. Sanki ben bu dünyaya acılar çekmek için gelmiştim. Çünkü başka türlüsü gelmiyordu aklıma. Önce anne ve babam ölmüştü ve ben tüm şanssızlığımla sağ kalmıştım geride. Şimdi ise teyze ve eniştem bedenen olmasa da ruhen benim için ölmüşlerdi. Emanete insanlar böyle mi davranıyorlardı? Oysa daha 18 yaşındaydım. Başımı bacaklarıma gömüp gözlerimi kapadım. Eğer o gün 4 yıl önce o arabada ben de olsaydım bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti. Ayak sesleri duymamla birlikte başımı bacaklarımdan kaldırdım. Dağılmış ve mahmur bir ifadeyle yanıma geldi. Ona bakarken gülümsemeden edemiyordum. Çünkü benim bu dünyadaki tüm şanssızlığıma rağmen rastladığım tek şansım oydu. Tamam, Ali de vardı hatta Akın ve Asya da vardı o dönem ama hiçbiri beni hiç bilmediğim babam yaşındaki adamın ellerinden kurtaramamıştı. Haberleri dahi olmamıştı. O ise bir kahraman edasında imdadıma yetişmişti.
"Uyumadın mı?" hafifçe gülümseyip başımı iki yana salladım. Güneşin doğmasına az bir zaman vardı ve beni hiçbir şekilde uyku tutmamıştı. "Ben de bir türlü dalamadım uykuya." çenemi dizlerime yaslayıp sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim. Şu an ki meselem ne teyzem ne eniştem ne de herhangi bir şeydi. Şu an tek aklımı kurcalayan bu sabah okulda ne bok yiyeceğimdi.
"Gerçekten bu sefer atacak beni okuldan, derslerim kötü olsa gam yemeyeceğim." gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım.
"Halletmeye çalışacağım ama neresinden tutarsam tutayım elimde kalacak gibi gözüküyor." başımı salladım. Müdüre nasıl açıklayacaktı bu durumu?
"Müdüre gerçekleri anlatsak belki bir nebze de olsa yarım dönemlik idare edemez mi?" başını iki yana salladı.
"Evlenme olayı zaten gün yüzüne çıkmaz, şu anki meselemiz benim seni öpmüş olmam. tüm okulun önünde." elleriyle hızla saçlarını karıştırıp sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. "Hay sikeyim, ne düşünüyordum ki öperken zaten. Al işte çıkmaza girdik." Heyecanla kafamı dikleştirip bacaklarımı altıma aldım. Aklıma gelen belki çok klişe olacaktı ama deneyebilirdik en azından.
"Aslında aklımda bir fikir var ama ne derece inanır bilmiyorum." başını dinliyorum dercesine salladı. "Ben yüzme bilmiyorum ki bu gerçek, o kargaşa da benim havuza düştüğümü gören sadece sen vardın ve suni teneffüsü öne sürebiliriz." saçlarımı kulağımın arkasına atıp uzun gelen pijamanın kollarını avuçlarıma kadar çektim.
"Elimizdeki tek seçenek bu, bunu öne süreceğiz şansımız varsa ne güzel ama yoksa senin ceza almadan nakil işlemlerini yapmamız gerekecek." başımı salladım. Elimizdeki tek ve en iyi seçenek gerçekten buydu ve umarım müdür buna inanır ve fazla sorgulamazdı.
Gözümü salonun duvarlarında gezdirip bir saat bulmaya çalıştım. konsolun üzerinde ayna görünümlü saate göre bir kaç saat içinde okul başlayacaktı ve kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Bacaklarımı koltuktan sarkıtıp saçlarımı karıştırdım.
"Ben en iyisi eve geçip hazırlanayım." sıkıntıyla başını iki yana salladı. Biliyordum o eve hiç göndermek istemiyordu, tamam ben de hiç gitmek istemiyordum ama bir de okula formasız gitmem demek sıçıp sıvamak üzerine de mum dikmek demekti.
"Ben de geleyim seninle." başımı salladım sadece. Banyoya çıkıp ıslak elbisemi ve ayakkabılarımı elime alıp alt kata inerken o çoktan merdivenin ucunda elinde karton bir poşetle beni bekliyordu. Elimdeki ıslak kıyafetleri poşete koyup poşeti elime aldım. Kapıya ilerlerken pijamalarımın altına topuklu ayakkabı giymek biraz abes olacağı için bir ayaklarıma bir de Kaya'ya bakıyordum. Bu halime gülümsemeden edemedi, ben de gülümsedim. Ayakkabıların olduğu yerden terlikleri bana uzattı. En az 5-6 numara büyüktü ama hiç yoktan iyidir deyip giydim. Ben yürüdükçe ayaklarımdan pat pat sesler çıkıyordu. Hem sinirlerimi bozuyordu hem de komiğime gidiyordu. Arkamdan gelse de kıkırtısını duyabiliyordum. Benim üzerimde bol bir ona ait pijama ve yine ona ait büyük gelen terlikler vardı ve benim aksime o beyaz gömleğinin üzerine siyah bir triko kazak, üzerine oturan siyah pantolon ve bağcıklı bir bot giymişti. Esen havayla poşeti göğsüme bastırdım. Arabanın yanına gelince kilidi açması ve benim kendimi arabanın içine atmam çok uzun sürmedi. Ellerimi birbirine sürterken o da çoktan gelmiş ve arabayı çalıştırmıştı. Zaten yakın olan evime gitmemiz de uzun sürmedi. Evin önünde durunca araba derin bir nefes alıp arabadan indim tam kapıyı kapatacağım sırada başını bana çevirdi.
"Buradayım." başımı usulca salladım. Tek bir kelime söylemişti ama içimde çiçekler açtırmıştı sanki.
Buradayım, bana ihtiyacın olursa eğer seni burada bekliyor olacağım. Buradayım çünkü burada olmama ihtiyacın var.
Eve ilerleyip kapıya tıklattım. Omuzlarımı dikleştirdim, kapının kenarındaki buğulu camdan birinin geldiğini görüşümle işte başlıyoruz dedim kendime. Eniştemin kapıyı açışıyla dümdüz bir ifadeyle baktım yüzüne. Gözlerimin dolmasına izin vermedim. Şimdi ağlayamazdım. Eniştemi ve mutfak kapısında duran eniştemi es geçip merdivenlere yöneldim.
"Merih, bundan sonra benimle kalacak." sesini duymamla sanki içim çiçek açmıştı. Dayanamamıştı arabada eli kolu bağlı oturmaya sanırım. Merdivenlerin ortasında durup olan biteni dinlemeye koyuldum.
"Öyle bir şey yok, olamaz. Arden'in evi burası." Dudaklarımı büktüm. Evim burası mıydı gerçekten? Buraya ait hissetmezken üstelik.
"Merih'in yanı eşinin evi." buram buram alay kokan sesini duymamla gülümsedim. Bundan sonra ne teyzem bir şey diyebilmişti ne de eniştem ben de hızla odama geçip üzerimi değiştirdim. Saçlarımı hızla gevşek bir topuz yapıp yatağımın altındaki biri büyük biri orta boy olan valizi çıkardım. Koridorda duyduğum ayak sesleriyle başımı kapıma çevirdim. Teyzemdi gelen.
"Bunca yılın sonucu bu mu Arden?" dümdüz bir ifadeyle bakarken ona dolabımdaki tüm kıyafetleri valize koyuyordum. Çorap ve iç çamaşırlarımı da yerleştirip masamın üzerindeki ıvır zıvırları makyaj malzemelerimi de orta boy valize koydum.
"Ben de aynı soruyu kendime sordum biliyor musun? Beni geçtim, kardeşine bile saygısı olmayan bir kadının yanında, sırf para uğruna satılmak için mi büyütülmüşüm?" büyük valizin fermuarını zar zor çekip orta boy valize en son dolabın bir köşesinde duran spor ayakkabılarımı koydum. Zaten botum alt kattaydı ve onu giderken giyecektim. "Senin bu yaptığını bırak teyze yeğene, insan insana yapmaz." Derin bir nefes alıp alt katta olduğunu tahmin ettiğim Kaya'ya seslendim. "Kaya, yardıma ihtiyacım var gelir misin?" çok geçmeden gelmişti zaten. Büyük valizi yatağın üzerinden indirip kapıya doğru yaklaştırıp geri döndü. bu sefer de orta boy valizi kapatıp yataktan indirdi, onu da aynı şekilde kapıya yaklaştırdığında büyük valizi alıp alt kata yöneldi. Son kez teyzeme baktım.
"Bundan sonra, ne ölünüz ölüme ne de diriniz dirime."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...