8.Bölüm

15.7K 609 132
                                    

Ben elimde zarfla öylece Asya ile oturmuş birbirimize bakıyorduk. Zarfın içinde ne olduğunu deli gibi merak etsem de bakmak bile istemiyordum. Daha bir hafta öncesine kadar ayrılıyoruz dediği karısından çocuğu oluyordu ve ertesi gün ise bana bir zarf veriyordu. Bu adama akıl sır erdiremiyordum. Zarfı geometri kitabımın arasına koydum.

"Açmayacak mısın?" Asya'nın söylediğine karşılık sesli bir şekilde soludum. Ali ile Akın burada olsaydı eminim benden önce açmış olurlardı o yüzden Asya ile bu konuyu yalnız konuşmak istemiştim. 

"Açmayacağım, neyim ben köpek mi? Git dediğinde giden, aç dediğinde açan. Çok istiyorsa kendi gelip söylesin." kafasını anlarcasına sallayınca sıranın üzerinde bağdaş kurdum. Büyük ihtimal birazdan düşecektim çünkü sıra şu an bile sallanıyordu. Bizimkiler spor salonunda futbol oynuyordu o yüzden biz sınıfta tektik. "Çıkışta soru çözümüne kalacağım. İnat değil mi?" sıranın üzerinden inip kapıya doğru ilerledim. Spor salonuna inip ben de basket oynayacaktım, Asya da büyük ihtimal voleybol oynardı. 

"Arden ateşe körükle gidiyorsun farkındasın değil mi? "omuzlarımı silktim. O yangını bilmeden de olsa o başlatmıştı. Söndürmekte onun elindeydi. 

"Hadi bizimkilerin yanına inelim." koridorda ilerlerken öğretmenler odasından çıktığını görsem de ona çok bakmadan merdivenlere yöneldik. Asya kolumu tutan elini sıksa da dönüp arkama bakmadım. Hadi ben sana hayranım da sen nasıl oluyor da bana bu denli yakınlaşabiliyorsun? Pedofili ruh hastası. 

*** 

Sırt çantamı iyice tutup merdivenleri tırmanmaya başladım. Etüt salonuna çıkarken merdivenlerden Akın'a sesleniyordum. 

"Yarım saat bekleyin beni, gelirim. Birlikte geçeriz olur mu Akın?" ağzıyla he he dercesine bir ses çıkarınca ben de adımlarımı hızlandırdım. Geometri etüt sınıfına girerken alt dönemlerden bir kız daha vardı sınıfta. Kaya hoca büyük ihtimal sigarasını içip öyle gelecekti. Çantamı sıraya koyup kıza diktim gözlerimi.

"Hocayla birebir etütüm var, yaylan." gerek disiplin gerekse uyarı cezalarımla okula nam saldığım için alt dönemlere sözüm 12'lere olan sözümden daha çok geçiyordu. Kız oflaya puflaya sınıftan çıkarken çantamdan geometri kitabımı çıkarıp sorularımı ayarladım. Daha sonra da sandalyeye geçip onu beklemeye başladım. Çok soru sormazdım hocalara ama sordum mu da fazla soruyla geldiğimi bildikleri için kapıdan gören sınıfa bile girmiyordu. Sonunda Kaya hoca elinde evire çevire telefonuyla içeri girdiğinde ben gözlerimi kitabıma diktim. Ancak sinirlendiğimde ve ya üzüldüğümde insanlarla doğru düzgün göz teması kurabiliyordum. Bu huyumdan da bir kez daha nefret ettim. Yanıma oturunca kitabımı açıp sorunun üzerindeki eklemelerimi sildim. İşaret parmağımla soruyu gösterirken kalemi de eline uzattım. Soru soruyor olmama rağmen aklımda dönen düşüncelerden anlattığı soruya odaklanamıyordum. En sonunda dayanamayarak konuştum.

"Ama hocam beşgenin iç açıları toplamı 540, e ikizkenar üçgen oluyor oradan bulabiliriz." kalemi elinde bir kaç kez çevirdi ardından suratıma baktı. Refleks olarak ben de yüzüne bakınca gözlerimi bir kaç kırpıştırdım. Ardından bakışlarımı tekrar soruya çevirirken o da soruya baktı.

"Ama hayatım, düzgün beşgen değil bu." ben o an nefes almayı bile unutmuşken o hiçbir şey demeden soruya bakmaya devam etti. Ben dediği kelimeyi sindirmeye çalışırken kelime sürekli beynimde yankılanıyordu. Hayatım mı dedi? Kim bilir onun hayatının bir parçası olmak nasıl bir duyguydu? Bu duyguyu hiç bir zaman tadamayacaktım. Biliyordum. 

"A-anladım." derken bile sesim titremişti. Bir kelimesine bile böyle bitiyorken beni yıkışına bile mutlu olurdum ben, sırf bana dokundu diye.

Çözemeyince silgimi eline aldı. Silgimin arkasıyla silince ellerimi yüzüme bastırdım. Şu an resmen elim ayağım titriyordu. "Arkasıyla silmeyin, lütfen." kalemi dudağına yaslarken kafasını çevirdi bana. 

"Ne burcusun sen?" ben gözlerimi nereye dikeceğimi bilemez bir vaziyette durdum. "Balık." deyiverdim. Gülümsedi. Ama sen böyle güzel gülümsersen ben senden nasıl vazgeçeceğim? Daha kötüsü neredeyse bir buçuk yıl sonra seni hayatımdan tamamen nasıl uğurlayacağım? "Ben de koç. Ekim ne oluyor?" adım kadar emindim ki karısı ekim de doğmuştu. Başka bir açıklaması olamazdı biliyordum. "Terazi." normalde burçlarda sadece kendiminkini bilirdim ama Akın da terazi olduğu için oradan aklımda kalmıştı. E Akın gibi biri hayatta doğum gününü unutturmazdı biliyorsunuz. Derin bir nefes alıp kitaba diktim gözlerimi. O da ne dediğimi anlamış olacak ki tekrar soruya döndü. Soruya işaret bırakırken kitapta yer kalmadığı için masaya çizmeye başladı.

"Ahh, çıkmıyor. Sinir oldum. Gereksiz bir soru geç." Ben diğer sorulara geçerken ruh halim sürekli değişiyordu. Önce hayatım demesine şaşırıyor ardından eşinin burcunu sormasına üzülüyordum. Ne kadar dengesiz bir insan yapmıştı bu adam beni böyle? 

***

Tüm sorularımı sormuş yarım saat hesap ederken Kaya hocanın yavaş çözmesiyle bir buçuk saatte bitirmiştim. Akınlarda haliyle beni bekleyip basıp gitmişlerdi. Aslında iyi de olmuştu eve yürürken kafamı dinleyebilir kendimle konuşabilirdim. Kitaplarımı çantama koyup kulaklıklarımı çıkardım. Sırt çantamı da alıp merdivenleri inmeye koyuldum. Kulağımda müzik yüreğimdeki bu ağırlıkla okuldan çıktım. 

Gittiğim yolun yol olmadığını biliyorum ama çok yol kat ettim deyip geri dönmek de istemiyordum. Sadece bu içimde oluşan bu hislerin bitmesini istiyordum. Onun söylediği tüm kelimeleri ona ait kılmaktan yorulmuştum. Hem de bu kadar kısa sürede. Boş bulunup bir yerlere dalıpta onu düşünmek istemiyordum. Onu kalbime düşürmek istemiyordum. Onu bu gece sol yanımda öldürecektim. Daha fazla aşka düşmeden, daha fazla canım yanmadan içimde onun haberi dahi olmadan bitirecektim bu işi. Sonu ne olursa olsun. Vazgeçiyordum. Kalbimden onu bu gece uğurluyordum. Üstelik o kalbimde olduğunu bile bilmezken. 

"Hiç bakamadığım gözlerinden, hiçbir zaman benim olmayacak teninden şu an bu kaldırımın ortasında vazgeçiyorum Geometrici." 

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin