Üzerime sardığı havluya sıkı sıkı tutundum. Tir tir titriyordum. Bedenim alev ateş yanarken musluktan akan ılık su o kadar soğuk gelmişti ki sanki bir ayazın ortasındaydım ve soğuk vücudumu çiziyordu. Derin bir nefes alıp başıma sardığı havluyu bir elle tuttum.
"Sen üzerini giyin sonra gelip saçlarını kurutmana yardım ederim olur mu?" başımı salladım sadece. O banyodan çıkarken ben de peşinden giderek kendi odama saptım. Başımdaki havlu olduğu yerde durmaya devam ederken üzerimdeki ıslak olan parçaları çıkarıp yeni ve kuru olanlarını geçirdim. Şehzade şeklindeki başımdan geçmesi zor olsa da ıslak saçlarımın tenime değmesinden hoşnut olmayacağımı bildiğimden böylesi daha iyiydi. Kuru kıyafetleri üzerime geçirmemle ıslak olanları elime alıp banyoya ilerledim.
"Kaya?" seslenmemle merdivenleri bir çırpıda çıkıp yanıma gelmişti.
"Bir şey mi oldu?" nefes nefese söylemişti. Sanırım, endişelenmişti. "Ha, saçını kurutacağız." ılık duş iyi gelmişti. En azından yürüyecek ve gözümü açacak gücü bulmuştum kendimde. Banyoya girip elimdekileri kirli sepetine atıp lavobanın önüne geçtim. O da arkama geçip dolabın içinden tarağı ve kurutma makinesini aldı.
Önce yavaş yavaş saçlarımı taradı. O saçlarımı tararken ara sıra aynadan gözlerimiz kesişiyor ve her seferinde iyi olup olmadığımdan emin olmak istercesine bakıyordu. Ellerimi lavobanın kenarlarına yaslayıp gözlerimi yumdum. Eliyle önüme gelen saçı geriye atıp parmaklarını çenemde hissettim.
"İyi misin güzelim?" gözlerimi açıp ona baktım. Gözlerine sisler çökmüştü sanki. Biraz daha baktım gözlerine ihtiyacım olan şefkat oradaydı. İyice ona dönüp sımsıkı sarıldım. Neden sarıldım niye yaptım bilmiyorum. Sadece sarılmak istedim. Sarılınca kendimi daha iyi hissederim sandım. Çünkü iyi değil aksine daha kötü hissetmiştim. Neden kötü hissettiğime dair bile bir fikrim yoktu. Gözümden bir damla yaş süzülüp onun boynuna damlarken ellerini sırtımda birleştirip sıvazladı. Ben onun sırtındaki elimle kazağını sımsıkı kavrarken o beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Tamam geçecek, bak ben buradayım." kafamı sallayıp geri çekildim.
"Yarın sınava gitmesem?" alttan bakışlarla ona bakıyordum. Başını yana yatırıp bana baktı.
"Umarım bunun için sarılmadın bana ama üzgünüm gideceksin. İstersen sınava girip eve gelirsin." başımı iki yana salladım. Gerçekten içgüdüsel bir şey olduğu için sarılmıştım sınav ya da okulla alakası yoktu.
"Of!" onu es geçip salona doğru ilerledim. Arkamdan seslenmesini duyabiliyordum.
"Nereye gidiyorsun, saçını kurutmadık bile!" mutfağa geçip bar taburelerinden birinin üzerine oturup masadaki sürahiden bardağa su doldurdum. Sesini duymuştum ama cevap vermeyecektim. Masanın diğer köşesindeki ilaçlarımı önüme çekip sırayla paketlerinden çıkardım. "Yemek yemeden içemezsin, tok karnına yazıyor üstlerine.""
"Bebek değilim ben." avucumdaki ilaçları teker teker suyla yutup masanın diğer tarafına geçmiş bana bakmakta olan ona baktım.
"Ama öyle davranıyorsun Arden." sinirlenmeye başladığını anlamıştım çünkü ismimi söylerken ki tonlama çok daha farklıydı. Elimde tuttuğum bardağı masaya geri bırakıp ağzımın içindeki suyu yutup şirince gülümsedim. "Hiç öyle gülme, ilaç bu şakaya gelmez." omuzlarımı salıp masanın üzerinden elimi uzattım ona. Yan gözle bir elime baktı bir de yüzüme. Sonra elini elime uzatıp tuttu. Birleşen ellerimize bakıp hafifçe elimi sıktım. Yerimden kalkıp onun yanına gidip ellerimizi belime sarıp diğer elimle de başını kendime yaslayıp saçlarını karıştırdım.
"Sen beni mi düşündün?" başı bana yaslıyken yüzüme bakıp emin olmak istedi sanırım. Gözlerini kısıp uzun uzun baktı gözlerime. Burnunu önce ısırıp sonra da öptüm.
"Al işte yan etkisi başladı bile, gerçi olan sana değil benim kalbime oluyor sana hava hoş tabi." alnımı alnına yaslayıp gözlerine baktım. İlaç etkisi falan değildi tabi ki. Dediğine gülümseyip gözlerimi ağır ağır kırptım. Ben gözlerine bakmaya derken o yavaşça yutkundu. "Öyle bakmaya devam edersen yalnız hiç iyi şeyler olmayacak." gülümsemem dudaklarıma yayılırken ani bir şekilde yerinden kalkıp ne ara anlamadığım bir şekilde masaya yaslı bir şekilde buldum kendimi. Sanki o an gökten ateş yağıyordu ve burayı aleve verecekti.
"B-Ben en iyisi sınava çalışayım. Hem ateşim de düştü." gözlerimi kaçırıp başımı geri çekeceğim sırada kaşları havalandı.
"Fitili ateşe verip kaçamazsın, mecazi anlamda." gözlerim olabildiğince büyürken ukala bir şekilde gülümsedi. Gözleri dudaklarıma kayarken ağır ağır kırptım gözlerimi. Derin bir nefes alıp verirken dudaklarıma kayan gözleri gözlerimle buluştu. Dudağımdan değil dudağıma çok yakın bir yerden öpüverdi. Dudağımdan öpse bu kadar heyecanlanır mıydım onu bile bilmiyordum. Geri çekilirken elimi göğsüme götürdüm.
"Seninki kalp de bizimki barometre mi, bu da kalp." uzun bir soluk alıp yavaşça dışarı verirken onun gülümsemesini duydum. Ne güzel gülmüştü canına yandığım. Ellerimle destek almak için masanın kenarlarına tutundum o benden uzaklaşıp koltuklara doğru ilerlerken aklıma gelen fikirle gülümsedim. Aslında yarın ki sınav Dil ve Anlatım sınavıydı. Bizim okulda Türkçe gibi dil bilgisi ve paragraf soruyor içine de biraz o dönemin konularından karıştırıyordu. Haliyle geçecek notu alsam yeterliydi. Ellerimi arkamda birleştirip koltuğun arkasına geçerek dizlerimin üzerine çöktüm. Kollarımı koltuğun üzerine koyup ellerimi birleştirerek çenemi ellerimin üzerine yasladım. Başını hafif çevirip konuşmamı beklemiş olacak ki ben de ağzımı açtım. " Film izleyelim mi sevgili?" gözlerini bir kaç dakika kırpmadan durup biraz daha kafasını bana çevirdi.
"Ya senin benim anlamadığım kadar ateşin yüksek ya da ilaçların etkisi yoksa başka açıklaması olamaz bunun." gülümseyerek olduğum yerden kalkıp yanına ilerlerken başını hafifçe bir öğretmen edasıyla yukarı kaldırdı. "Sen sınavına çalışmayacak mıydın?" kaşlarımı yukarı kaldırdım. Koltukta yanına çökerken gözlerimle kumandayı işaret ettim. Kumandayı alıp yanıma gelip geri oturarak kanallar arasında gitmeye başladı. Film olan kanalların herhangi birinde durup filmin başına sardıktan sonra salonun lambasını kapatıp koltuğa geri oturdu. Arkasına yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi. Bende bacaklarımı koltuğun üzerine alıp kıvırırken kazağından tutup çekiştirdim. Anlamaz ifadeyle yüzüme bakarkan hafifçe aşağı kayıp kolundan çekerek bacağıma yatırdım. O bacağıma yatınca sanki tenimin her yeri uyuşmuştu. Bir elimi elinin arasına koyup baş parmağını okşarken diğer elimle de saçlarını okşuyordum. Saçları yumuşacıktı. "Sanırım amacın asla film izlemek değil." kıkırdayışımla başını bana çevirmek istese de parmaklarımla engellemiştim. Onun saçlarıyla benim oynamama rağmen hem o mayışmıştı hem de ben. Gözleri kapalıydı ama uyumuyordu onu anlayabiliyordum. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Soluk alışverişlerini dinlerken mırıldandı. "Seni seviyorum." gülümsedim. Şakaklarına hafif bir öpücük kondurup fısıldadım.
"Ben de seni seviyorum Geometrici."
Arkadaşlar ben hikaye yazdığımı ara sıra unutuyorum da alsdsakjf ondan bölüm düzensizliği yok. İsterseniz bir yeni bölüm günü belirleyelim. Hafta da kaç gün olduğunu falan da siz karar verin üstelik. Tabi her gün olmamak kaydıyla skdfsd. Neyse umarım bölümü sevmişsiniz ve keyifle okumuşsunuzdur. Yeni bölümde görüşmek üzereeee.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...