9.Bölüm

15.7K 621 54
                                    

Ben onu kalbimde uğurlamaya karar vermişken bile dayanamıyordum. Şu an tam karşımda durmuş o kadar güzel ders anlatıyordu ki size bunu tarif edebilmemin imkanı yoktu. Gözlerimi kapadım usulca,  sadece sesini hissettim. Görüntüsü olmadan, bakışları, gülüşleri olmadan sesini dinledim. Görüntüsü olmasaydı bile severdim onu, sadece sesine sahip olsam da benim dünyamda var olmasını isterdim. O an anlamıştım. Ben ona aşık değil  hayrandım. Bana olan davranışlarına kelimelerine hayrandım. Çünkü daha önce kimse böyle davranmamıştı bana. Ben de eksikliğini hissettiğim duygulara hasret kalmıştım. Sanki uzunca bir süre çölde kalmış ve bulduğum ilk çeşmede kana kana su içmek istiyordum. Kaya hoca da benim için öyleydi. Ona cuma günleri anlattıklarımla yaşamıma dahil etmiştim. O farkında olmadan hoş geldin demiştim, şimdi yine o farkına varmadan onu yaşamımdan uğurlayacaktım. 

Gözlerimi açtım. Ufak bir bakışma geçse de aramızda hiçbir anlam yüklemedim. Çünkü öğrenmiştim, bana öğretmişti. İlk kez mesleğinin hakkını verip bana bir şey öğretmişti. Onun hareketlerine akıl sır ermezdi. Anlam yüklemeye çalıştığınızda o anlamların altında kalıyordunuz.

Çalan zil ile Akın'a döndüm. O da bana dönünce yerimizden kalktık. Öğle arasıydı ve bir saatlik bir aramız vardı. Kısaca okulda at koşturabilirdik. Aklıma gelen fikirle önümde oturan Ali ve Asya'nın omzunu dürttüm. Elimle kalkın işareti yaptım. İkisi de ne olduğunu anlamamıştı fakat benden anlamlı bir şey beklemediklerine emindim. Bu yapacağımız çok klasik bir şeydi ama müdürün deliye döneceği kesindi.

Sınıfın kapısına doğru ilerlerken önce Akın'ın kolunu tuttum. "Bak Akın, gözüm sensin tamam mı? Biri odaya doğru gelirse yangın alarmını çalıştıracaksın. Tamam mı?" kaşlarını çattı. Bir kat aşağı inip durdum. Müdür ve müdür yardımcılarının odalarının olduğu kattaydık. Ali'ye döndüm bu sefer. 

"Ali, bebeğim sen de yangın alarmı çalınca böyle panik yap, çığlık falan at. Asya sen de müdür yardımcısının odasına koşup 'yangın çıktı hocam' diyeceksin. Tabi bu b planı." derin bir nefes aldım. "Eğer odaya biri gelmezse  Akın alarmı çalıştırmayacak diğer şeylerde iptal o zaman zaten."  Üçü de aynı anda kafa sallayınca A4 grubu olarak sarıldık. Ben normal bir hızda müdürün odasına ilerledim. Kapıyı tıklatıp içeri başımı uzattım. Tahmin ettiğim gibi yoktu. Zaten bizim müdüre o koltuk batıyor adam bizim okuldan başka her yere gidiyor. Onun maaşını bana bağlasınlar ben zaten haftanın beş günü okuldayım valla. Komple içeri girip masaya doğru yaklaştım. Önce geç kağıtlarını sonrada kaşeyi bulmam gerekiyordu. Kaşe kolay işti, zaten masanın üzerinde duruyordu. İlk çekmecede de geç kağıtlarını bulmuştum. E tahmin ettiğimden de kolay olmuştu! On beşe yakın geç kağıdına kaşeyi basmaya başladığımda kulaklarıma Ali'nin sesi doldu. Kaşeyi yerine koyup kapıya ilerledim. Yangın alarmı çalmamıştı ama Ali'nin deli gibi bağırıp çağırması okulun her yerinden duyuluyordu. Kapının kolunu indirip dışarı adımımı atmamla geri girdi. Ben daha ne olduğunu anlamazken gözlerim bana bakan gözlerle buluştu. Ellerimi hızla arkaya atıp yerimde yaylandım. Anlaşıldı şimdi bizim delinin niye bağırdığı... Ya gerizekalı bunlar oyalayın adamı iki dakika ne olacak? 

"Burada ne işin var?" dudaklarımı kemirirken etrafı inceliyordum. Çünkü ne diyeceğimi bile bilmiyordum o yüzden ağzımı dahi açmadım. "Ne işin var burada Arden?" 

Gözlerimi bir kaç kez kırptım. "Sadece, müdürle bir şey konuşacaktım o kadar." söylediğimle kaşları çatılırken içimden binbir türlü dua ediyordum. İnşallah tam şu an da kapıdan müdür girer diye. Ama girmiyordu. Başka zaman olsa şıp diye damlardı şerefsiz. 

"Konuşacaktın?" dedi sorarcasına, kafa salladım hafifçe. "Rehber öğretmenin benim, önce benimle konuşmalısın halledemezsek müdüre gelirsin." Arkamdaki kağıtları pantolonumun cebine sıkıştırıp ellerimi saçlarıma attım. 

"Aslında çokta önemli bir şey değil ya." dedim gülerek. Battıkça batıyordum. Hayır sıçtım sıvadım üzerine de mum diktim resmen. 

Gücümü toplayıp yanından geçip gideceğim sırada tek eliyle belimden tutup kendine yasladı. Ona değen her bir hücrem karıncalanırken nefes almayı unuttum sandım. Yutkunup derin bir nefes aldım fakat aldığım nefesteki oksijen yetmiyordu bile.Başını hafifçe eğmesiyle nefesi saçlarımın arasına döküldü. 

"Açmamışsın." dedi. Neyi diye sormadım. Çünkü ikimizde gayet iyi biliyorduk neyi açmadığımızı. O yüzden bir şey deme zahmetine girmedim. Eli hala belimdeydi ve teninden yayılan sıcaklığı hissedebiliyordum. 

"Hocam," sesim pürüzlü çıkmıştı bu yüzden genzimi temizlemek zorunda kaldım. "Hocam gidebilir miyim?" son kelimemle birlikte başımı yukarı kaldırdım fakat kaldırmaz olaydım. Kısacık süre içinde dudakları dudaklarıma değdi. Sadece değdi ve öyle durdu. Sıcaklığını hissettim. Ondan yayılan buram buram sıcaklığı hissettim. Onu hissettim. Ve onu hissetmemin en kötü tarafı neydi biliyor musunuz? Evli ve bir çocuk babası öğretmenim oluşu...

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin