10.Bölüm

15.9K 563 54
                                    

Kaya hocayı göğsünden iterken boştaki elim saçıma gitmişti. Doğruydu değil mi? Onun sıcaklığını tenimde, üstelik dudaklarımda hissetmiştim. Geri çekilirken ellerim terliyordu. Sanki elimi kolumu nereye koyacağımı bilemez bir vaziyette ağzımı açtım ama kelimeleri sanki aklımın en ücra köşelerine atmıştım. Dilimin ucuna herhangi bir kelime dahi gelmiyordu. Gözlerimi kaçırırken ellerimi birbirine bağlayıp kapıya doğru ilerledim.

"Arden," adımı öyle bir şekilde söylemişti sanki açıdan ruhu ilmek ilmek sökülüyor gibiydi. Durup yüzüne bakamadım. Nasıl bakayım, öğretmenim olan adama? Canım bu kadar yanarken nasıl bakacaktım. Üstelik ben onda uzaklaşmaya çalışırken o burnumun dibinde, gerçekten burnumun dibinde bitiyordu. "Arden, gitme." kapının kolunu indirip dışarı çıktım. Sırtımı kapıya yaslarken buğulanan bakışlarım etrafı taradı. Sol yanımda öyle büyük bir yük binmiştiki kaldıramıyordum. Yardıma geleni de ezip geçiyordum. Derin bir nefes alarak Akın'ın olduğu tarafa baktım. Cebimdeki geç kağıtlarını çıkarıp buğulanan gözlerimi de bir kaç kez kırpıştırdım. Onların yanına hiçbir şey olmamış gibi ilerlerken içimdeki bu ağırlığı bastıramıyordum. Sanki kalbimi biri almış da ellerinin arasında sıkıyor gibiydi. Canım öyle yanıyordu. Geç kağıtlarını Ali'ye uzattım.

"Benim eve gitmem lazım, okul size emanet." bir şey sormalarına izin vermeden merdivenleri tırmanmaya başladım. Burada kalacak gücüm yoktu. Ciğerlerimi sanki biri dağlıyordu. Üstelik bunca yanışıma bir ad da veremiyordum. Neydi bu içimi ezen, böylesine içimi yaralayan neydi?

Masanın üzerindeki eşyalarımı toplayıp sırt çantamı aldım. Eve giderken bol bol düşünecek bol bol da ağlayacaktım. En son ağlayışım onun omzunda olurken şimdi ya ona ağlayacaktım ya da içimdeki bu beni kanatan yaraya.

"Arden beklesene kızım ya!" okul bahçesini arşınlarken Akın da sırt çantasını almış peşimden geliyordu. Durmadım, ilerlemeye devam ettim. Sanki kaçarsam kurulabilecek gibi hissediyordum. Ama dünya o kadar büyük bir yer değildi. Kendimden kaçacak kadar büyük bir yer değil. Akın'ın kolumdan çekip kendine çevirmesiyle gözlerim tekrar doldu. Çatık kaşlarla bana bakarken ben ona bakmamaya özen gösteriyordum.

"Akın, yalvarırım bırak. Duramıyorum." bu sefer yüzümü ellerinin içine alıp gözlerine bakmam için zorladı beni. Ağlamamak için zor duruyordum bir de Akın böyle yaptıkça iyiden iyiye koyveriyordum haberi yoktu. Üstelik gözlerimin de kızardığını biliyordum.

" Ne oldu lan, adam akıllı bir anlat!" gittikçe sesi yükseliyordu bu yüzden bahçede olan herkes önce bize bakıp kimisi işine dönüyor kimiside izlemeye devam ediyordu.

"Sonra konuşalım, lütfen." yalvaracak duruma gelmiştim artık. Çünkü nefes dahi alamıyordum.

Ellerini yüzümden çekerken arkamı döndüm. Döner dönmez gözümde akmaya hazır yaşlar çoktan yanaklarıma süzülmüştü. Adımlarımı hızlandırdım. Kaldırımda ilerlerken sürekli aklımın içinde onun söylediği sözler dolaşıyordu. Nasıl bir adamdı ki, kendini içime kazımıştı. Hayatım demişti ya, o gün nasıl mutlu olmuştum. Nasıl kendi içimde kelebekler kozasından çıkmış etrafta kanat çırpmıştı.

Ayaklarım beni çocuk parkının bankın da durdururken çantamı önüme alıp oturdum. Saçlarımı yüzümü kapatacak şekilde öne eğip parkta oyun oynayan çocukları izledim.

"Keşke şimdi sizin gibi olup dertlerimden arınabilsem." derin bir nefes alıp bacaklarımı kendime çektim. Ellerimi de yanaklarıma koyup gözlerimi kapadım.

Yanımdaki hareketliliği hissetmeme rağmen aldırmadım. Şu an kimseyle konuşacak ne gücüm vardı ne de halim. Sadece dinlenecektim. Beynimin içinde çarklar dönse de, her bir şeyden o belirsede aklımda yapacaktım. Öylesine etik olmayan bir davranıştı ki yaptığı, benim ona tutulma baştan sona yanlışken üstelik. Kabul ediyorum, bu hayranlık değil. Bu büsbütün baştan aşağı her hecesiyle aşktı. Ya bitirecektim ya da uzaklaşacaktım. Uzaklaşırsam A4 grubu dağılırdı o yüzden bitirmeyi tercih ettim. Bitirsem bile A4 grubu hep eksik kalacaktı ama ben de böyle bir terbiyesizliğin içinde olmayacaktım. Öğretmenim dediğim adamla her ne olursa olsun arama sınır koyacak ve bitirecektim. Kendim bitecek olsam da deneyecektim.

Gözlerimi araladım. Yanımdaki hareketliliğin sebebi belli olmuştu. Akın buradaydı. Omuzlarımdan tutup beni kendine iyice çekerken onun da gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Öyle güzel bir arkadaşa sahiptim ki ben ağlarken o da ağlıyordu. Benim canım yanarken beni teselli etmiyordu. Çünkü teselliler yalandı ve yalanlarla da aram iyi değildi.

"Arden, korkuyorum." dedi. Daha da sıkı sarıldım. Korkma Akın ben buradayım, şimdilik. Saçlarımı uzun uzun okşadı. "En son böylesine yıkıldığında ne yaptığını biliyorum ve yine aynısının olmasından çok korkuyorum."

Ailemin öldüğü kazadan bahsediyordu. O zaman başaramadığım şeyin sebebini şimdi anlıyordum. Çünkü tekrar yapacaktım ve bu sefer başaracaktım. Kolları arasındayken titrek bir nefes aldım içime.

"Akın," ondan ayrılırken gülümsedim. Bu bir veda gülümseyişiydi. Bu ben gidiyorum ve birbirinize emanet olun deme şeklimdi.

"Böyle gülmenden nefret ediyorum." somurtunca gülüşüm daha da yayıldı yüzüme. Tarihe belki de bir adam için intihar etti yazacaklardı ama ben bir adam için değil adım ve soyadım için ölecektim. Kirletmemek için çünkü biliyordum kalırsam kendime hakim olamazdım. Üstelik anne ve babamı görecektim o kadar da kötü sayılmazdı.

"Akın ben gideceğim." gitmek ve kalmak arasındaki o ince çizgideydim. Kalırsam yanacaktım gitsem ardımda gözü yaşlı üç arkadaş ve iki akraba bırakacaktım.

Akın öylece bana bakarken kaşlarını çattı. Güldüm. "Eve diyorum Akın, eve gideceğim." kafasını iki yana sallayıp kendi kendine gülerken ayağa kalktı. Birlikte evin yolunu tutmuşken camdan bizi izleyen teyzem ve eniştemi gördüm. Eniştem öğle arası olduğu için eve gelmişti. İş yeri yakın olduğu için öğle aralarını evde yer öyle işe giderdi.

Eve yaklaştıkça Akın'a döndüm. "Sen de benim yüzümden yarım gün yok yazılacaksın." sadece omuzlarını silkti. Akın'a sarılıp onu kendi evine yollarken ben de kapıdan içeri girdim. Camdan çoktan ayrılmış olan enişteme baktım. Ağladığım her halimden belliydi bu yüzden sebebini soracağına adım kadar emindim. O yüzden o sormadan ben anlattım.

"O adamdan uzak duracağım, sizde destek olacaksınız bana.", merdivenleri çıkıp kendimi yatağa atarken gözlerimi kapadım. Daha gözlerimi kapayalı on dakika bile olmamışken telefonuma mesajlar yağmaya başlamıştı.

WhatsApp grubu:

Operasyonun Adı: Arden.

A4 grubu olarak zaten bir grubumuz vardı ama buna anlam verememiştim.

Akpak: Arden'i kendine getirmemiz lazım. Hiç iyi değil.

Avrupa kıtası: Sormayın ya, bugün onu öyle görünce içim parçalandı.

Alişan: Hayır acaba ben öyle deli divane koştuğum için mi böyle yaptı, anlamadım.

Avrupa kıtası: Salak mısın Ali yoksa rol mü yapıyorsun?

Akpak: Lan salak Ali, zaten seni öyle gören herkes merdivenleri beşer beşer çıkmaya başladı. Okulda deli var sandılar.

Alişan: Asyacığım istersen çok konuşma yarın yanımda oturacaksın.

Avrupa kıtası: Ben Ali'ye salak diyorum ama Akın, Ali'den de salak. Oğlum Arden için açtığımız grupta Arden'in ne işi var?!

Ben:sjdjjsjedjxjsje hoşuma gitti sjdkkekskxkdjd

Alişan: Bu çocuk aklını peynir ekmekle yemiş... Kız Asya, gel Akın'ı telefona 'ot' diye kaydedelim.

Avrupa kıtası: Ali'm ben de oksijen israfı diye kayıtlısın bence çok konuşma.

Akpak: yarın geç gelin ikinizide yok yazdırmayan Ali gibi olsun!

Telefonumun tuş kilidini kapayıp yatağa geri koydum. Yapamayacaktım beni bu kadar severlerken yapamayacaktım. Bencillik yapmayacaktım.

Yatakta yan dönüp gözlerimi kapadım. Uyumayı tercih ettim. Çünkü en güzeli ne biliyor musun? Uyumak. Çünkü uyuyunca unutuyorsun.

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin