Gözlerimi araladığımda salon karanlıktı, karanlığa alışmaya çalışan gözlerimle görmediğimi bilsem de etrafı taradım. Gecenin bilmem kaçıydı tahminimce ama içgüdüsel olarak saate bakmak istiyordum. Sıkı sıkı sarmalayan kolların arasından çıktım. Kollarıyla ısıttığı yerden çıkınca ısınan yerlerim buz kesmiş gibiydi. Dışarısının ayazına ve evin içinin sımsıcak oluşuna karşın üşümüştüm. orta sehpanın üzerinde belli belirsiz nokta şeklinde yanan ışığından telefonumu bulmuştum. 03.26'ydı saat. Yatağa geçsek iyi olacaktı. Yine sınava çalışmamıştım. Bu gidişle ben var ya zor yaşardım. Her zaman dediğim gibi geçecek kadar not idealdir. Dizlerimin üzerine çöküp parmaklarımla Kaya'yı dürttüm.
"Hadi yatağına geç, her yerin ağrıyacak." Homurdanıp kollarını göğsünde bağlayarak sırt üstü yatmaya devam etti. "Kaya, hadi kalk." gözlerini araladığını belli belirsiz karanlıkta görmüştüm.
"Biraz daha lütfen, kalkarsam uykum kaçacak biliyorum." elini başının altına koyarken kaşlarını çatıp bir anda koltukta diklendi. "Sen neden kalktın ki?" elimle yanağına vurdum bir kaç kere hafifçe.
"Uyandım." elinden tutup ayağa kaldırırken bir elini omzuma dolayıp uyku mahmuru bir şekilde merdivenlere doğru ilerledi.
"Yarın biz ne yapalım biliyor musun?" elini okşarken merdivenlerin başına gelince derin bir nefes aldım. Yüklenmemişti çok ama nefesim kesilmişti sanki.
"Ne yapalım?" sokak lambasının koridoru aydınlattığı kadarıyla onun yattığı odaya ilerletirken bir elimi duvara sürtüyordum. Birden durup duvara yaslamasıyla zaten zar zor aldığım nefeste boğazıma dizilmişti.
"Nikah tarihi alalım. Sonra ev ve eşya bakalım olmaz mı?" nefesi dudaklarımın üzerine dökülürken titrek bir nefes aldım. Ne diyeceğimi dahi bilemiyordum. Gözlerimi kaçırırken dudağımı ısırdım. Bir elini başımın hemen yanına koyunca gözlerim eline kaydı. Sokak lambasının sarı ışığı elinin üzerini aydınlatırken boncuk boncuk gözüken ter damlaları sanki ağır çekimde elinin üzerinden kayarak yere damlıyordu. "Arden," gözlerimi kapadım. O kadar melodik bir ses tonunda söylemişti ki adımı tekrar söylesin istedim.
"Hiç iyi yerlere gitmiyor geometrici, hiç." parmak uçlarıma kalkmış bir halde bulmuştum kendimi. Gözlerimi aralayıp yan çevirdiğim yüzümü ona döndürdüm. Bir kaç santim vardı aramızda. Yüzü yüzüme çok yakındı. Dudaklarında şeytani bir gülümseme peyda olurken adem elması bir aşağı bir yukarı hareketlendi. Göğsü de senkronize bir şekilde inip kalktı. Alnını alnıma yaslarken derin bir nefes aldım. Koku ciğerlerimi delivermişti adeta. Şu an on bin kelime söylemeyi çok isterdim ama zihnimde dilime gelebilecek kelime yoktu. Sanki zaman dursun ben hep bu zaman diliminde kısılı kalayım. Onunla ve ona bu kadar yakın bir konumda. Alnını alnımdan çekip burnunu omuzlarıma dökülen saçlarıma sürttü. O kadar ayrı bir yere gidiyordu ki şu an ki hislerim. Bu fiziksel duygularımın beni ele geçirmesine izin vermek istemiyordum ama karşı da koyamıyordum. Sanki kalbim ruhum onu istiyor ama bedenim olmaz diyordu, zamanı olmadığını fısıldıyorlardı bana.
"İnsanın güzeline denk geldim." hafifçe gülümsedim. Bahsettiği şey fiziksel değildi. Bahsettiği güzellik fizikle bağdaştırılamayacak ya da yüz güzelliği ile tanımlanamayacak kadar özeldi. Elimi yanağına yasladım. Belli belirsiz çıkmış sakalları avucuma bir iğne misali batarken başını yana eğdi hafifçe. Bir eli duvarda bir eli bel oyuntumda öylece durmuş bana bakıyordu. Sakallarını okşadım.
"Eskiden sevmezdim, sırf sen seviyorsun diye sevdim ben kendimi." yutkundu. Yutkunuşuyla elimi sakallarından çekip ensesine koydum. Diğer elim kalbinin üzerindeydi. Kalbi sanki herhangi bir kalp diye atmıyordu. O kalbin içinde ben vardım, o kalbe benim adım yazılıydı biliyordum. Bilmekten çok hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geometrici
Teen FictionKaya ve Arden'in hikayesi. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi. Onlar imkansızın içinde imkanlar. olmayacak bir hayale tutunan iki hayat. Kaya, daha öğretmenliğinin ikinci yılında eğitim öğretim aşkıyla tutuşan bir geometri hocası. Arden ise klasik bir...