3.Bölüm

22.6K 792 299
                                    

Arden Merih;

Teyzem dün akşam hastaneden çıktığımızdan beri gül gibi bakıyor yemin ederim. Oturma odasında bana yer yapmış çoktan, şimdi orada oturuyorum zaten. Kucağımda meyve tabağı bir elimde kumanda ile kraliçeler gibi sefamı sürüyorum resmen. Üzerimde de Garfieldlı pijamalarım var. Asya geçen seneki doğum günümde almıştı. 

"Kuzum daha ister misin armut?" televizyondan bakışlarımı ayırmadan kafamı iki yana salladım. La Casa De Papel izliyordum ve gözümü ayırsam bir şey kaçıracakmış gibi hissediyordum. Bacaklarımı dizlerimden kırıp kendime çekerken meyve tabağını da teyzeme uzattım. O sırada kapı çalmıştı, normalde kapıya hep ben bakarım ama şu an olmazdı. Eniştem kapıya doğru  hareketlendi.  Çok geçmeden pata küte sesler gelmeye başladı alttan. Akınlar gelmişti. Tahmin etmesi çok zor değildi.

"Ay teyze, ben odama kaçıyorum. Akın çekecek halim yok." gevşeyen at kuyruğumu sıkıp battaniyeme sarılı bir halde odama koştum. Hayır kime söylüyorum ki, teyzem anında Akın'a diyecek odasında diye. Normalde hiçbir kuvvet beni o televizyonun başından kaldıramazken Akın'ı o an unutmuşum. Şimdi seviyorum onu ama bazen...

"Arden neredesin ballim?" ses Ali'nindi. İçime resmen su serpilmişti. Akın olmayışından dolayı. Battaniyemi yatağın üzerine bırakıp kapımın kolunu indirdim. Başımı kapı pervazından uzatıp koridoru kontrol ettim. Akın bu, nereden çıkacağı belli olmaz. Ali bu tarafa doğru geliyordu. Onu görünce geriye kalan bedenimi de dışarı çıkarıp Ali'ye doğru ilerledim. Kendi kendime gerilim yaratıyordum resmen. Parmak uçlarımda Ali'ye ilerleyip koluna girdim. Salon tarafına dönüp ilerlerken Asya'nın sesi geliyordu salondan.

"Akın geldiyse odama geçip ölü taklidi yapacağım. Gelmedi dimi Ali?" fısıltıyla konuşmuştum ama Akın işte. Dedim ya nereden çıkacağı belli olmuyordu. Ensemden kavrayınca kedinin fareyi tuttuğu gibi beni ensemden tutup salona itekledi. Omzumun üzerinden ona bakmaya çalışsam da olmuyordu boy farkından dolayı. Kös kös salona girdiğimde tekli koltukta takım elbiseli biri oturuyordu. Lacivert kumaş pantolon, yelek ve kravat. En sevdiğim görüntü zaten şu yelekti. Tam sesli bir şekilde iç çekeceğim sırada adamın yüzüne baktım.

"Hocam sizin ne işiniz var burada?" beni görünce ayağa kalkıp yanıma geldi. Çok güzel harika! İçimden kendimi ayakta alkışlıyordum. Garfieldlı pijamam ve ben çok ciddi duruyorduk. 

"Nasılsın diye bakmaya gelmiştim. Aklım sen de kaldı." istemeden de olsa başımı eğip pijamalarıma bakmak istiyordum. Elimi enseme atıp Akın'ın eline vurdum.

"Oğlum bıraksana yakamı." Deyim yerini buldu işte. Ensemi bırakınca üzerimi düzelttim. Üzerimi düzeltince refleks olarak bakışları üstüme kaydı. Dudaklarını birbirine bastırırken kollarımı göğsümde bağladım. 

"Disipline gitmesem daha iyi olacağım hocam."  işaret parmağını yukarı kaldırıp sanki bir şeyi hatırlatmışım gibi parmaklarını şıklattı.

"Kaya Bey, oturun öyle konuşun. Ben alttayım çay koyayım." topluca koltuklara oturduktan sonra keşke battaniyemi odaya götürmeseydim diye içimden geçirmedim değil hani. Koltukta oturup kırlentlerden birini kucağıma yerleştirdim. 

"Arden, disiplin işini hallettim o konuda bir problem kalmadı." kollarını dizlerine yaslarken ellerini de birbiriyle birleştirdi. Gözüme daha önce de çarpan nişan yüzüğü çarptı. Bakışlarımı ellerinden çekerken saçım toplu olmasına rağmen elimi saçıma atıp sanki önüme saç gelmiş gibi onu geri itekledim.

"Yani bir sıkıntı yok?" dedim soru sorarcasına. Emin olmak istiyordum. Sonra sürpriz yumurtadan ceza çıkmasındı. Kafasını tam iki yana sallayacakken durdu. 

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin