36. Bölüm 1. Part

3.8K 264 78
                                    

Size yeni yıl hediyesi olarak bölüm getirdim. Umarım beğenirsiniz yetiştirmek için epey bir uğraştım. İçime sinmedi hatta bu hikayeye uymamış gibi de geldi ama bakalım.

Cinsel sahneleri okumak istemeyenler iki ateş emojisi arasını okumasa iyi olur. İlk defa böyle bir sahne yazdım o yüzden aşırı gerginim!!!

Keyifli Okumalar!

Bölüm şarkısı ve Dilan Medyada!

*** Sezen Aksu - Tutuklu ***

2 Ay Sonra...

Sınav başvuru tarihine bir hafta kala başvuru işlemlerini tamamlamıştım. Daha şimdiden çok heyecandan kalbim güm güm atıyordu, sınav günü umarım heyecanım başıma bela olmaz ve bildiğim soruları kaçırmazdım. Elim ayağım titreyerek bilgisayar ekranında yeni bir sekme açtığım sırada telefonum çaldı. Arayan ismi gördüğümde yüzüm gülümsedi. Haftanın beş günü - bir iznim hafta içi bir iznim hafta sonu olacak şekilde- Pandora'nın çağrı merkezinde çalışıyordum. Boş günlerimde Burcularla veya Doğuhan'la doldurduğumdan bugünümde bana çaya geleceğini düşünerek telefonu cevapladım ve daha kulağıma götürmeden Burcu'nun "Dilan!" diye sızlandığını duydum, sesindeki tını bir anda yüzümdeki gülümsemeyi sildi.

"Ne yapıyorsan hemen elindeki işi bırak!" dediğinde demesine gerek olmadan tüm dikkatimi ona vermiştim zaten. "Dinliyorum seni."

"Saçma bir kuruntu içine girdim ve kendi beynimi yemekten başka hiçbir şey yapamıyorum. Elimdeki işlere bile odaklanamıyorum. Gel bizimkileri ziyarete gidelim."

"Edelim edelim de nereden çıktı bu?"

"Boş ver sen şimdi orasını, benimle geliyor musun gelmiyor musun? Beş dakikaya hazırlanır çıkarım ben."

Salonun ortasına boya kalemlerini sermiş boyama yapan kızıma baktım. Dünyadan bir haber kendi halinde takılıyordu. "Şirin, o da gelsin mi bizimle?" diye sorduğumda "Taşınacak ne vardı ki..." diye söylendi. İki aydır bu konuda başımın etini yiyordu, hem o hem de Doğuhan. Ev karşıda diye demediklerini bırakmıyorlardı. Biz kızımla halimizden memnunduk hem yavaş yavaş çevreye de alışmaya başlamıştık. Böyle kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan yaşıyorduk gül gibi. "Yiğit okulda, Jülide müsaitse ona bırakırsın veya eve uğrarız zaten oradan çıkınca akşam yemeğe bize gelirsiniz."

"Yolunu uzatmana gerek var mı ki?" diye sordum. Şirin şirkete gittiğimizde çok sıkılıyordu ama onun yolunu uzatıp da zahmet vermek de istemiyordum. "Dilan çok ince düşünüyorsun, bak planı ben yaptım uyması senden. Şimdi kalkıp hemen hazırlanıyorsunuz. Yolda ben kuzumla hasret gideriyorum. Gün içinde Mevhibe Ablalar onunla ilgilenir zaten biz de seninle işimize bakarız."

"Eh iyi madem." diyerek telefonu kapattım. Burcu'nun sesindeki bıkkın, bezmiş ve sabırsız tınının altında bir şey olduğuna emin bir şekilde masadan kalktım. Üzerime Doğuhan'ın sevgililer gününde aldığı kot elbiseyi altında siyah botlarımı giydim. Kulaklarıma yine onun hediyesi olan kelebekli küpelerimi kondurdum. Saçlarımı düzleştirip tel tokayla tutturduğumda hazırladım, aynadaki yansımama baktım. Elbiseyi ilk denediğimde "Bu bu kadar kısa durmuyordu." diye biraz söylenmişti ama kısa falan değildi. Diz kapağımın biraz üstündeydi o kadar. Hazır yavaş yavaş havalar ısınıyorken havaya uygun olmuştu. Üzerime de deri ceket aldım. Üzerime kalın bir şey almama gerek yoktu. Kendim için böyle düşünürken Şirin için tam tersini uyguladım. Kapıdan çıkmadan önce her zamanki gibi tartıştık. Ben elbise giymişim hanımefendi neden kilotlu çorap üzerine pantolon giyiyormuş. Bunun için kızımdan trip yedim. Üstüne üstlük hareket edemiyorum ben bunun içinde diye söylenerek akıttığı sahte gözyaşlarını çektim. Montunu giydirdiğimde ben de deri ceket giyeceğim diye tutturdu. Burcu gelene kadar kapının önünde onunla kavga ettik. Burcu geldiğinde kızım kendi zaferini kazanmıştı. Altına tül eteklerinden birini üzerine de deri ceketini giymişti. Aşağı arabanın yanına indiğimizde de bana fırsat vermeden ön koltuğa atladı. Ön koltuğa Burcu'nun yanına oturduğu bir de bana dil çıkarttı. Ben de kızıma dil çıkarttım.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin