29.Bölüm

4.1K 300 90
                                    

Bölüm şarkısı medyada.

Sınır: 140 oy 130 yorum

Keyifli Okumalar!

*** Pinhani - Çok Alıştım Sana***

Doğuhan'ın nasıl bir baba olacağını bu zamana kadar hiç düşünmemiştim. Hayalini dahi kuramadığım manzarayı kanlı canlı izlemek ne tuhaftı? Doğuhan kızımı tek koluyla sarmış göğsünde taşıyordu. Kızım etrafı izliyor, etrafa neşeli gülücükler saçıyordu. Başındaki plastik prenses tacı kayar gibi oldu ama Doğuhan hemen boştaki eliyle müdahale edip tacın düşmesine engel oldu. Kızım dağılmış saçlarını minik elleriyle düzeltmeye çalışırken parmağıyla uzakta bir noktayı gösterdi ve tekrar güldü. Konuşmaları bana bir uğultu gibi geliyordu. Kafam içinde çok farklı aşka dair sözler içeren tatlı bir melodi dönüp duruyordu. Bir dizi veya film karesinden fırlamış gibiydik. Bu nasıl mı oldu? Kafamda yaşadığımız dört günü geriye doğru sardım. Paris'e gelmeden önce Pandora şirketine ait özel uçağa bindiğimiz andan itibaren aralarında kalan birkaç buz parçası da çok geçmeden eriyiverdi. Sanırım bizimkilerin arası da küresel ısınmadan nasibini aldı. Sonuçta Doğuhan sözünü tutmuştu ve kızım havalara uçuyordu. Sıra ne zaman Disneyland'da olacağımıza gelmişti. Bu sefer de yol boyu prenses elbisenin tül etekleriyle oynayarak başımızın etini yemişti. Doğuhan her soruşunda sıkılmadan ona yarın ve sonraki iki gün daha dediğinde kızım inandırmak biraz güç olmuştu. Hemen gitsek, neden direkt olarak oraya inmiyoruz ki, neden yarın gibi bir sürü zorlayıcı soruları da yanında cabasıydı. Vardığımızda ve ertesi günün sabahına kadar sabırsızca beklemişti. Yolculuk onu yormamış aksine ona resmen enerji vermişti.

Üç gün peş peşe kızımı mutlu edebilmek için Disneyland'ı gezmiştik ve kızıma kalsa burada kaldığımız her günü Disneyland'da geçirecektik. Doğuhan artık daha farklı yerleri görmemiz gerektiğini söylemiş ve gelecek sene tekrar geleceğimize dair bir sözle kızımı ikna edebilmişti.

Ocak ayında olmamıza rağmen hava gezmeye uygundu. Lüksemburg Bahçesi'ni gezerken heykeller kızımın oldukça hoşuna gitmiş, onları incelemekten keyif aldığı kıkırdamalarından belliydi. Parkta Fransa kraliçelerine, mitolojik figürlere, sanatçılara ve kadın azizelere adanmış yüzden fazla çeşme, heykel ve anıtlar bulunuyordu. Her biri durup incelemeye ve hikâyelerini öğrenmeye değerdi. Tabii birçoğunu bilmemek kendimi cahil hissetmeme sebep olmuştu bunu da inkâr edemeyecektim. Doğuhan bildiği birkaçını bize anlatmıştı.

Paris'te Jülide yerine Sare ve Doğuhan'ın birkaç adamı bize eşlik etti. Kızım her fırsatta iç çekerek Jülide'de burada olsaydı dese de Jülide'nin bir süre tatil yapacak olması iyiydi. Kafasını toplar ve belki de Safa'nın yaptığı öküzlüğü unuturdu.

Akşam kaldığımız apart otele geri dönerken arabanın içinden camdan dışarıya izliyor günü değerlendiriyordum. Düşünürken yüzüme şapşal bir gülüşeme yayıldı. Çenemi elime yaslayarak o şapşal gülümsememi örttüm. Kızım kollarımın arasında yarı uykulu, mayışmış bir hâlde uzanıyor etrafı inceliyordu. Doğuhan bana doğru eğildi. Fısıltıdan farksız bir sesle konuştu. "Bugün fazla sessizsin?"

"Düşünüyorum." dedim başımı hafifçe ona doğru çevirip yakışıklı yüzüne baktım. Gözlerinin mavilikleri adeta parlıyordu. Mutlu gözüküyordu ama gözlerinde bir endişe vardı. Sanırım benim verdiğim cevap onu biraz endişelendirmişti.

"Bir sorun yok öyle değil mi?"

Hafifçe gülümseyip başımı sağa sola salladım. Nasıl bir sorun olabilirdi ki? Kızım yanımdaydı, hiç olmadığı mutluydu. Her fırsatta şımartılıyor, sevildiği hissettiriliyordu. O yanımdaydı ve kızımla güzel zaman geçiriyordu. Hayatımda ilk defa âşıklar şehrine sevdiğim adamla gelmiştim. Ne gibi bir sorun olabilirdi ki? Yalnızca böyle güzel bir tatilin bitecek olması bir sorundu. Bunu düşünmenin de ne yeri ne zamanıydı.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin