Bölüm şarkısı medyada.
Gecikme için özür dilerim. Umarım bölümü beğenirsiniz yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz sevinirim. :)
Hayırlı Bayramlar!
Keyifli Okumalar!
*** Ceylan Ertem - Esmer***
Hayata meydan okuyamayacak kadar çok yenilgi tatmıştım. Bunca zaman kaderime razı gelmiştim. O evden kaçmayı başardığımda ilk isyan bayrağını çekmiştim ama şimdi tekrardan yenilmiştim. Onlara karşı güçsüzdüm. Bebeğimi ve kendimi korumamın tek yolu bir daha dışarı çıkmamdı. Buna mecburdum. Başka çarem yoktu. Burası güvenliydi, Zülfikar buraya gelemezdi. Dışarıda bir yerde tıpkı avını bekleyen bir avcı gibi bekliyordu. Tüm gece yatağın içinde dönüp durmuştum. Birkaç gecedir ne zaman uykuya dalsam bir el boğazımı sıkarak beni uyandırıyordu. Onun o nefret dolu bakışlarını aklımdan çıkartamıyordum. Korkuyordum. Her ne kadar güçlü durmaya çalışsam da korkuyordum. Bir gün ölecektim, herhangi sebepten, bebeğime ve kızıma veda edecektim ama buna hazır değildim. Kendi kendime acı bir şekilde güldüm. Kim ölmeye hazırdı ki?
"Dilan, iyi misin?"
Burcu'nun sesiyle başımı kaldırıp ona doğru çevirdim. Kendi kendime konuşmaya öylesine alışmıştım ki tepkilerim bile tuhaflaşmıştı. Acaba delirmeye mi başlıyordum? "İyiyim?" dedim. Durumu toparlamak için olabildiğince doğal davranmaya çalıştım. Kaşları çatılmıştı, oturduğu yerden bana doğru eğilerek erkeklerin bizi duyamayacağı şekilde, "Birkaç gündür oldukça yorgun gözüküyorsun. Bir sorun olmadığına emin misin?" diye sordu. Başımı salladım. Hep beraber salonda Mevhibe ablanın kahveleri getirmesini bekliyorduk. Hafta sonu olduğu için Kenan ve Safa da evdeydi. Doğuhan hala gelmiyordu. Onu o günden sonra bir daha görmemiştim. Belki de sevgilisiyle baş başa güzel bir Pazar kahvaltısı yapmak için gelmemişti. Her ne sebeple gelmemiş olursa olsun gelmemekle ikimiz için de en doğru kararı vermişti.
Şirin Simba ile oynamak için her zamanki gibi kahvaltıdan sonra bahçeye çıkmıştı. Bahçeye çıkmasını güvenli bulmuyordum ama Jülide onu bir kez olsun yalnız bırakmadığından içim rahattı. Jülide, Burcu'nun pabucunu dama atacak kadar Şirin'le yakın olmuştu. Jülide sert bir görüntüye sahipti, çocuklarla anlaşabilecek veya onları sevecek birine benzemiyordu bu yüzden de bu konuda da epey endişeliydim. Burcu da benimle aynı şeyi düşünüyordu ama o ikimizi de şaşırtarak birkaç saat içerisinde Şirin ve Simba'nın oyunlarına kendini dahil etmeyi başarmıştı.
"İyiyim," diye geçiştirmeye çalıştım.
"Kahvelerinizi getirdim." diyerek o şen şakrak sesiyle Mevhibe salondan içeriye girdiğinde yüzüm güldü. Mevhibe abla bana kahve yerine bitki çayı yapmıştı. Çay fincanını elime aldığımda, Burcu'nun telefonu çaldı. Mevhibe abladan kahvesini sehpanın üzerine bırakmasını rica ettikten sonra telefonunu eline alarak ayağa kalktı. Burcu salondan çıkarken ona baktım. Üzerinde şık siyah, beyaz puantiyeli hoş bir tulum vardı. Yürürken bol paçalarını sallanıyordu. Onun çıkışın ardından Kenan, Safa ile konuşmasını keserek bize doğru döndü. "Salı günü Burcu'nun doğum günü," dedi sanki bize bir sır veriyormuş gibi bunu sessizce söylemişti. Elimdeki fincanı dudaklarıma götürürken onu ilgiyle dinledim. "Büyük, abartılı kutlamaları sevmez biliyorum o yüzden küçük bir kutlama organize ettim. Sadece yakın arkadaşlarımızın olduğu," dediğinde başımı salladım. Burcu'ya hediye almam gerekiyordu ama dışarıya çıkamazdım. Kenan planlarından bahsederken aklımda olan tek şey Burcu'ya ne hediye alacağımdı. Mevhibe Abla'nın derdi ise pastanın dışarıdan mı alınacağı yoksa Şahika Abla'nın mı yapacağıydı. Kenan tüm organizasyonu planlamıştı yalnızca o günün kusursuz geçmesini istiyordu ve bunun içinde olabildiğince bizden yardım istedi. O planından bahsederken bu sene acaba benim yüzümden mi evde kutlamak zorunda kaldılar diye düşünmekten kendimi alamadım. Planı gün içinde Burcu ile baş başa bir kutlamadan sonra onu havuz başındaki küçük bir kutlamaya getirmek ve sürpriz yapmaktı. Burcu'nun mutlu olmasını, günün kusursuz geçmesini istiyordu. Hediyesinden bahsedeceği sırada Burcu geri döndüğünden konuşması yarıda kaldı. Burcu'ya bir şey belli etmemek için konuyu değiştirdi. "Seni de bir gün Fener maçına götürmeliyiz, Dilan!" dedi Kenan, sanki az önceki konuşmamızdan bunun kanısına varmış gibi büyük bir ciddiyetle. Konunun bir anlık dönüşüyle afallasam da onu bozmamak için bu konuda ilgiliymişim gibi başımı salladığımda Burcu, "Dilan da mı Fenerbahçeliymiş?" diye sordu şaşkınlıkla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...