30. Bölüm

4.6K 291 181
                                    

Bu hikayeyi yazmayı gerçekten çok seviyorum. Yoksa sınırı geçmeden bölüm atmazdım :(

Sınır: 140 oy - 130 yorum

Keyifli Okumalar!

*** Pinhani - Dünyadan Uzak***

Tatile giderken bu kadar stresli değildim. Dönüş ve ertesi günü düşünmek beni strese sokuyordu. Dönüşte yüzü gülen tek biri vardı o da Doğuhan. Kızım tatilimizin erken bitmesinden dolayı mutsuzdu. O daha gezmeye doyamamıştı anlaşılan. Elindeki Jessie'nin saçlarıyla oynarken camdan dışarıya bakıyordu. İstanbul bıraktığımız gibi kasvetli ve soğuktu. Arabadaki sessizliği bozmak üzere uzanıp radyoyu açtım. Tanıdık ormanlık yola girdiğimizde eve az bir yolumuz kalmıştı. Rastgele Türkçe pop şarkı çalan bir radyo kanalında durduktan sonra kollarımı göğsümde kavuşturup geriye sırtımı koltuğa yasladım. Dudaklarımı kemiriyordum. Aklımda sürekli olarak yarın Zülfikar ile yüzleşeceğim vardı. O günden sonra onun yüzünde hiç görmemiştim. İlk defa karşılaşacaktık. Berrak ile birkaç defa görüntülü konuşmuştuk. Bana nasıl davranmam, nasıl konuşmam gerektiğinden bahsetmişti. Her ne olursa olsun yanımdaydı. Onlar benim hassas noktamdan vurmaya kalkarlarsa Berrak'ın elinde Cibranoğullarının foyalarını ortaya çıkartacak bir sürü koz vardı. Ferzan'ın bana nasıl davrandığını biliyordu. Kaldı ki Azra'nın hamile olması ve Ferzan'ın başka kadınlara olan ilişkileri, bana ne şekilde davrandığı, evliliğimiz süresince beni doğru dürüst evden çıkartmadığı hepsini kanıtlayacak deliler vardı. Ölen bebeğimin babası ortaydı. Ondan başkası da olamazdı. Doğuhan ile o evden çıkana kadar hiç görüşmemiştim. Telefon kaydı veya görüştüğümüze dair hiçbir delil yoktu. Başka bir adam ile görüşmüş olmam da mümkün değildi. Ayrıca Azra nasıl kandırıldığını, onların ne dolaplar çevirerek eve girdiğini anlatmayı kabul etmişti. Berrak onların nereden vuracaklarını belli olmayacağından dosyasını sıkı hazırlamıştı. Elimi karnımın üzerine düşünceli bir şekilde koydum. Başparmağımla usulca karnımı okşadığımda derin bir iç çektim. Doğuhan uzanıp kolumu tuttuğunda bakışlarımı ona çevirdim. Bakışlarımız saniyelikte olsa buluştu.

"Ben hep senin yanındayım." dedi.

Bakışlarını tekrardan yola çevirdi. Ona bakmayı sürdürüp gülümsedim. İyi ki yanımda o vardı. Yoksa tüm bu yaşananları nasıl kaldırdım bilmiyordum. Geldi mi aksilikler üst üste geliyordu. Bazen dayanacak gücüm kalmıyordu. O bana güç veriyordu, en zor zamanımda bana tutunacak bir dal olmuştu.

"İyi ki..." diye fısıldadım. "İyi ki varsın."

Şirin başını aramıza soktuğunda ortamdaki o kasvetli havayı bir anda dağıttı.

"Anne!" dedi birden.

Başımı ona çevirdim. "Efendim anneciğim, söyle bi'tanem."

Kızım gözlerini bir yere sabitlemiş bakıyordu. Bakışlarını sabitlediği noktaya kaydığında Doğuhan'ın elinin altından kolumu uzaklaştırdım. "Ben galiba...şey...." diye gevelemeye başladı. Asıl sorun başka bir şeydi. "Ne oldu?" diye sordum. Araba bahçeye girmişti. Şirin konuşmayın Doğuhan da meraklandı. Arabayı çabucak park edip ona doğru döndü. "Ne oldu?" diye sordu. Kızım ikimize dolu gözlerle baktı. Ağladı ağlayacaktı. Bu hâli beni korkutmaya başladı.

"Söylesene annecim, korkutma bizi." diye ısrar edince dudaklarını büktü.

"Ben galiba Memo'yu oyada unuttum." dediğinde gözleri dolu doluydu. "Jülide bana çok kızay mı?" diye sorduğunda rahat bir soluk bıraktım. Elim yüreğimde beklemiştim konuşmasını, aklıma bin türlü şey getirmişti. Kızımı arka koltuktan çekip kucağıma aldım. "Kızmaz anneciğim niye kızsın, sadece biraz daha dikkatli olsaydın keşke. Ne zaman fark ettin?" diye sordum. Tüm gezi boyu elinde ya Jessie vardı ya da Nemo. Hangi ara düşürmüştü veya bırakmıştı ki? Unutmasına imkân olduğunu düşünmüyordum.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin