Başlama Tarihi: 10 Mayıs 2020
Yarın online sınavım olmasına rağmen aşırı bölüm yazasım geldi ve yazdım. Umarım beğenirsiniz ve bol bol yorum yaparsınız.
Anneler günü özel bölüm olarak da düşünebilirsiniz. Hepinizin anneler günü kutlu olsun! İyi ki varsınız. :)
Bölüm şarkısı ve Şirin medyada.
**** Sezen Aksu - Hayat Sana Teşekkür ederim ***
5 Yıl Sonra...
"Biy, İkiii, üüüş, döyt..."
Konağın avlusunda bir sağa bir sola kaçıştım. Koca yeşilliğin içerisinde saklanacak bir yer aradım kendime, kış için hazırlık yapılmış masalar sandalyeler kaldırılmıştı. Şirin'in yaslandığı duvardan yavaşça uzaklaştım ve o, ona öğrettiğim gibi saymaya devam etti.
"Beşşş, aytı ımmm neydi ya?" dediğinde gülmemek için elimle ağzımı kapattım. Ön kapının olduğu tarafa yöneldim ve duvarın dibinde sessizce onu bekledim. Aklı bir karış havada olunca cimcimenin böyle karıştırabiliyordu. "Beş, aytı, sekiz, yedi, dokuz, on! On! Sayım soyum sobe sakyanmayan ebeeee!" diye şakıdıktan sonra cadı çığlıklarından birini attıktan sonra sessizce ona baktığım yerden uzaklaşarak önce kapıya doğru yöneldim.
"Buyucam seni!" dedi hırsla.
Şirin ile konağın sıkıcı, kasvetli havasından uzaklaşmak için ara ara oyunlar oynardık. Kimse kasıntılığından ödün vermez bize eşlik etmezdi. Üzerimdeki hırkaya sıkıcı sarıldım ve sessizce Şirin'in köşeyi dönüp beni bulmasını bekledim. Havalar soğumaya başlamıştı. Kış başlamadan Şirin ile dışarıda oynadığımız bu son oyunumuz olurdu. "Anniş neredesin?" dedi meraklı ses tonuyla sesi fazla yüksek çıktığı için duyabiliyordum. Muhtemelen arka bahçeye doğru yönelmişti ama köşeyi bir dönse beni bulacaktı. Duvarın dibine biraz daha yaklaştım ve onu görmek için tekrardan yerime geçtim. Tam da tahmin ettiğim gibi paytak adımlarıyla arka bahçeye doğru yürüyordu. O arkasını dönmeden duvara doğru koştuğumda sanki hissetmiş gibi bana döndü. "Anne!" dedi. Beni görünce gözleri kocaman açılmıştı. Elleri havada sevinçle bana doğru geliyordu. Ben onun yaslandığı duvara doğru yürürken o da olduğu yerden koşmaya başladım. Tam ikimizde yetişiyorduk ki birden dizlerinin üzerinde yere düştü. O kadar ani olmuştu ki panikle hemen yere çöktüm ve onu kollarımın arasına aldım. "Annem, bebeğim bir şey oldu mu?" önce yüzüne baktım, biraz ağlamalı duruyordu ama sanki kendini tutuyor gibiydi. Sonra topraklanmış taytına baktım. Taytını sıyırdım ve bacağını kontrol ettim. "Uff mu olmuş annem," dedim hafif bir sıyırık vardı. "Uff oldu!" dedi ağlamaklı sesiyle.
Onun sesi benim de gözlerimi doldurdu. Güçlükle yutkundum ve sıyrığın ucunu eğilip öptüm. "Oy kıyamam ben sana bebeğim benim." Başını göğsüme yasladım. Şirin benim canımdı, canımın parçasıydı. Ona bir şey olsa dünyaları yakardım. O benim biricik bebeğimdi. Hayatta olma sebebimdi. Babası olacak adam onu 'bir işe yaramaz' kız evlat, 'utanç' kaynağı gibi akılı bir insanın düşünemeyeceği sebeplerle sevmese de, kızım benim dünyamdı. Erkek adamın oğlu olurmuş. O kız çocukları doğmasa oğlanları size kim doğuracak acaba? Hiçbiri bunu düşünmesin anca erkek de erkek! Ufak bir organ için çıkarttıkları yaygaraya değer mi? Babası olacak adamı hatırlayınca sinirlerim bozuluyordu. İstediği gibi karnımda vardı bir tane oğlan, sekiz haftalık olduğu için daha cinsiyete baktırmamıştık ama oğlan olmasını umut ediyordum. Böylece onun o eziyetlerinden, laflarıyla taciz etmesinden kurtulurdum. Kendi bebeğim için böyle hisler beslemem ne acıydı? Şirin doğana kadar ona da alışmamıştım, hatta onu sevemeyeceğimi düşünmüştüm çünkü onun babası olacak adamdan bir parça olduğunu düşünüyordum. O adamın bebeğiydi gözümde doğana kadar ama doğduğunda onu ilk kucağıma aldığımda, ilk beslediğim ve onun bana ilk bakışında tek hissettiğim saf sevgiydi. Saf, karşılıksız sevgiydi. O minicikti. Sevgime muhtaçtı, bu hayatta benden bir parçaydı. Ona sevgimi vermeyip ne yapacaktım ki? Bu koca konakta birbirimizden başka kimimiz vardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...