34. Bölüm

3.7K 293 99
                                    

Keyifli Okumalar!

Sınır: 140 oy 100 yorum

Bölüm şarkısı medyada. (Bölümlere koyduğum şarkıları bölümü yazmaya başlamadan üç dört gün üst üste dinliyorum. Şu birkaç bölüm yüzünden ailem aşk acısı çektiğimi düşünüyor olabilir. :D)

*** Candan Erçetin - Sensizlik***

Evi köşe bucak el birliğiyle temizledikten sonra bu yorgunluğun üzerine çayın iyi geleceğini düşündüm. Jülide sayesinde onun yaşadığı muhitte bir oda bir salonda olsa kiralık bir ev bulabilmiştik. Üç gün içerisinde ev sahibiyle anlaştıktan sonra geriye temizliği kalmıştı. Bugün de onu halletmiştik. Ev temizlik ve çamaşır suyu kokuyordu. Tertemiz ve yeni gibi olmuştu. Bir ay öncesine kadar dairede ev sahibinin büyük yeğeni yaşıyormuş, evlendiğinden evdeki eşyaları da götürmemiş. Damat beyin durumu pek bir iyi olduğundan kızın evden bir şey götürmesine gerek kalmamış. Üç beş çeyiz takımından başka bir şey götürmemiş. Bunları nereden mi biliyorum, ev sahibinin karısı Akasya Hanım sağ olsun her fırsatta çene çalmaya yer arıyor, damadı övüp kızının da öyle birini bulması için dua ediyordu. Aslında iyi bir kadındı. Dokuz katlı bir apartmanın en üst katında onlar oturuyordu. Biz altıncı kattaydık. İyi bir komşu olacağa benziyordu ama yine de ev ziyaretlerini uzun tutmamasını umut ediyordum. Bazen kadın konuşurken içime bir fenalık geliyordu. Allah ailesine sabır versin. Evdeki eşyaların birçoğu kullanılmamış gibi tertemizdi. Eşyalı olunca kirası benim düşündüğümden bir yüksekti. Bu kadar kısa sürede böyle düzgün bir yerde ev bulabilmek imkânsızdı. Başka muhitlerde daha uyguna evler vardı ama oraya nasıl gidecektik, nasıl yaşayacaktık, en azından bir süre Jülide ile komşu olmamız İstanbul'a alışmamıza yardımcı olurdu. Çayları doldurup yanına sabah apartmanın karşısındaki fırından aldığım kuru pastalardan bir tabağa hazırladım. Yemek yapmaya mecalim kalmamıştı. Koltukları akşama doğru silmiştim, kuruyana kadar salondaki yemek masasına oturacaktık. Şirin bile bugün bize yardım etmişti. Elinde ıslak mendille sağı solu silmişti. Tepsiyi masanın üzerine koyduğumda Jülide servisi yaptı. Şirin'e soğuk suyuyla karıştırıp bol şekerli paşa çayı yapmıştım. Gözleri kapandı kapanacak hiçbir şey yapmadan oldukça sakin oturuyordu. Çay umurunda değil duruyordu, ağzına birkaç tuzlu kurabiye tıkıştırdığımda itiraz etmeden ağzında geveleyerek yemeğe çalıştı. Bayıldı bayılacak duruyordu. Üstüne gitmedim, birazdan uyuyakalırdı.

"Dilan, Burcu Hanım bugün yine aradı. Yalan söyledikçe ayıp ediyormuş gibi hissediyorum kendimi. Burcu Hanım'a da söylememe konusunda kararlı mısın?"

Çayımdan bir yudum aldım, Burcu'yu özlemiştim. Ben de ona karşı kendimi mahcup hissediyordum ama bir yandan da onlara çok fazla zarar vermiş hissediyordum. Yaşananları hak etmemişlerdi. Benim onlardan uzak durmam onlar için daha hayırlıydı. "Onu geçiştirdiğimi anlayacak diye çok korkuyorum. Bir de Ayvaz Bey var. O konuyu açmamamı istemiştin. Senin için endişeleniyor ve Sarp Bey..." dediğinde çayına susamlı kuru pastalardan birini bandırdı. Boğazımı temizleyip onu susturdum. Ona adını anmamasını söylemiştim. Hayatımda yeni bir başlangıç yapıyor, yeni bir düzen kurmaya çalışıyordum. Eskinin zehirli sarmaşıklarından arınıp kendime yepyeni bir bahçe yapıyordum. Jülide'nin bunu kasıtlı olarak yaptığını zannetmiyordum. Safa birkaç defa Jülide'nin evine gelmiş, beni görmek istediğini konuşmak istediği şeyin mühim olduğunu söylemiş. Jülide'den o gün evden çıktıktan sonra ayrıldığımızı, nereye gittiğimizi bilmediğini söylemesini rica etmiştim. Safa da Burcu da bu yalana inanmadıklarından Jülide'yi rahat bırakmıyorlardı. Safa'nın rahat bırakmamasının başka bir sebebi daha vardı.

"Özür dilerim ama gerçekten endişeli duruyordu. Neler olduğunu öğrenmek istersin diye düşündüm."

"Hayır, merak etmiyorum." derken kızıma baktım, iki sandalyeyi birleştirip uzanıp uyuyakalmıştı. Onu yatağına yatırmak için kucağıma aldım.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin