Nihayet vakit bulup bölüm yazabildim. Size 14 Şubat hediyem, hemen paylaşıp kaçıyorum.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli Okumalar! <3
***
Ben nikâh dairesinde evleneceğimizi düşünürken Doğuhan bizi yeşillikler içerisinde bahçeye getirmişti. Masalara doğru yürürken yere serpiştirmiş yapay çiçekleri gördüm, gerçek kullanmayacak kadar ince düşünmesi beni mutlu etti. Beyaz, uzun masaların üstü renk renk çiçeklerle süslenmiş, etrafta tül süslemeler ağaçlara ve beyaz sandalyelerin üzerine asılmıştı. Göze oldukça şirin gözüken bu hazırlığı görünce gözlerim doldu. Düğün yok demiştim ama Doğuhan resmen kır düğünü hazırlatmış. Ben yine on on beş kişi olacağımızı düşünürken neredeyse otuzdan fazla kişi gelmişti. Gelen konuklara selam verip sohbet ederken kalbim heyecandan güm güm atıyordu. Elim boynuma gitti, o günden kalma yara izini ilk defa bir fularla veya boğazlıyla kapatmamıştım. O kötü görüntüyü yalnızca makyajla kapatmalarını istemiştim. Burcu'ya göre buna bile gerek yoktu. "Sen her halinle güzelsin, belli bile olmuyor." demişti. Doğuhan da elim her boynuma gittiğinde aynı şeyi söylüyordu. Beni bu şekilde avutsalar da orada ömrüm boyu o çirkin izi taşıyacağımı biliyordum.
Nikâh memurunun eş olarak kabul ediyor musunuz sorusunu duyana kadar kulaklarım kalbimin sesiyle doluydu. Tıpkı bir rüyada gibiydim. Üstelik yaşadıklarım hiçbir zaman uyanmak istemeyeceğim güzel bir rüyaydı. Seneler evvel hayalini kurduğum, tozpembe bir rüyaydı. Kızım ağzı kulaklarında bize bakıyordu. Bir yanında Safa diğer yanında Yiğit oturuyordu. Burcu nikâh şahidim olduğundan yanımızdaydı. Sevdiğim insanlar masalarında oturmuş benim vereceğim cevabı bekliyordu. Yanımda sevdiğim adam masanın altından elimi tutmuş benden "Evet!" cevabı bekliyordu. Yüreğimden gelen o cevap dudaklarımdan dolu dolu döküldüğünde gözümden bir damla yaş süzüldü. Ağzım kulaklarımda olmasa gören zorla evlendiriliyorum sanacak hâlbuki mutluluktan ağlıyordum. İlk seferinde acıdan, üzüntüden, kederden ağlarken şimdi mutluluktan gözyaşlarımı tutamaz olmuştum. Doğuhan da nikâh memurunun sorusuna coşkulu bir "Evet!" cevabı verdiğinde bir alkış koptu. Bundan böyle hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde ölüm bizi ayırana dek...
Doğuhan'ın 'Evet'in ardından bir hayır koptu. Şiddetle karşı çıkılan bir hayırdı bu. Sesin sahibini tanıyordum, kızımın yanında oturan Yiğit'ten gelmişti. Kızım ona her ne dediyse hayır demişti. Şirin kaşlarını çatmış, Yiğit'e öfkeli öfkeli bakarken dil çıkartıyordu. İkisi dalaşmadan araya Safa girdi. İkisinin arasındaki konuşmayı duyduğundan mı bilmem kahkaha atacak gibi duruyordu. Dudaklarını birbirine bastırmış kızımı kucağına aldığı gibi başını okşayıp saçlarının arasını öptü. Safa'nın bu hareketi kızımı sakinleştirdi.
Safa prensesini sakinleştirdiğini, sorun yok dercesinde işaret ettiğinde içim rahatladı.
İmzalarımızı atarken koşarak yanımıza uzun boylu, takım elbiseli adamlarından biri geldi. Doğuhan'dan müsaade alıp yanına yaklaştı. Elinde tuttuğu beyaz zarfı ona verdikten sonra geldiği gibi hızla yanımızdan uzaklaştı. Nikâh memuru evlilik cüzdanını uzattığında kendimi bir galibiyet kazanmış hissediyordum. Uzun zamandır emek verdiğim ve sonunda zafere ulaşabildiğim bir galibiyet, içimi huzurla kaplayan o his dudaklarıma yayıldı. Yanımızda olan Burcu'nun, Kenan'ın ve Ömer Ağa'nın tebriklerini kabul ederken göz ucuyla Doğuhan'a bakıyordum. Eline tutuşturulan zarfı aralayıp içine baktıktan sonra içinden bir not kâğıdı çıkarttı. Notun üzerinde ne yazdığını göremiyordum, bakmaya doyamadığım mavilikleri notu taradıktan sonra yırtıp cebine attı. Orada her ne yazıyorsa okuduktan sonra yüzü bir anda düşmüştü. Zarfı buruşturup cebine atarken başını kaldırdığında gözlerimiz buluştu. Endişeyle "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Orada canını sıkan ne yazıyor olabilirdi ki? Zoraki bir gülüşle "Ha, bir sorun yok." dedi, beni geçiştirirken içimi rahatlatmaya çalışıyordu. Bir sorun olmasa böyle bir günde yüzü düşmezdi. Bunu biliyordum ama ses etmedim. Anı büyüsünü bozmak istemediğinden ısrar edip ben de bozmak istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...