Sınırın geçilmemiş olduğunu görmek beni birazcık üzdü ama yine de bölümü yazdım. Umarım beğenirsiniz (içime pek sinmedi). Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli Okumalar!
Bölüm şarkısı Medyada!
Sınır: 100 oy - 50 yorum
*** Harun Kolçak, Zara - Korkuyorum ***
O kutuyu gördüğümden beri Şirin'i gözümün önünden bir kez olsun ayırmamıştım, bu gün hazırlıklardan dolayı Jülide ile salonun hemen yanındaki odadalardı. İçim rahat etmediğinden beş dakikada bir onları kontrol ediyordum. Burcu, Kenan, Safa ve hatta Doğuhan Şirin'e bir şey yapacaklarından oldukça emin konuşuyordu ama bu içimi rahatlatmaya yetmiyordu. Kızıma bir şey olursa ben yaşamazdım ve ona bir şey olma ihtimali bile yüreğimi paramparça ediyordu. O benim yaşama sebebimdi, göz bebeğimdi, canımdı. Onu kaybedersem yaşamazdım. Bebeğimin o kutudaki hali gözümün önünden gitmiyor, geceleri rüyalarıma giriyordu. O günden sonra iki gece gördüğüm kâbusun etkisiyle nefes nefese uyanmıştı ve sakinleşmem zaman almıştı. O halini görüp de düşünmemek mümkün değildi. Cibranoğulları bana bu dünyada cehennemi yaşatmaya ant içmişti ama ben kızıma bana yaşattıkları cehennemi yaşatmayacaktım.
Kızımın doğum günü için hazırlıkları koştururken onun bu hazırlığı gördüğünde nasıl mutlu olacağını düşündüm.
"Pasta geldi!" dedi Burcu salona girerken kısık bir sesle. Kızımın pastası Kayıp Balık Nemo'luydu. Parti malzemeleri sevdiği animasyon figürlerinden oluşuyordu. Balonlar Aslan Krallı, diğer süsler ve tabaklar Oyuncak Hikâyesi figürlerindendi. Kızımın ilk organizasyonlu doğum günü kutlaması olacaktı, önceki sene halasının hazırladığı küçük bir pastayla kutlamıştı. Günleri takip etmeyip unuttuğundan bugünün doğum günü olduğunu hatırlamıyordu. Etrafıma bakıp eksik bir şey olup olmadığını kontrol ettim.
Mevhibe Abla elinde bardakların olduğu tepsiyle içeriye girdi. Masaya ve masanın etrafındaki süslemelere bakarken "Oyy kuzum benim, görünce nasıl da mutlu olacak." dediğinde gülümsedim. İki gündür kafamı bu hazırlıkla dağıtmaya çalışıyordum ve sağ olsun evdeki herkes bana bu konuda yardımcı oluyordu. Şirin'e mini bir hediye dağı bile yapmışlardı. Ben onun için biraz abartılı buluyordum ama bu durum benim dışımda evdeki herkes için gayet normaldi. Onlar da Şirin'in mutlu etmek istiyordu.
"Sanırım her şey hazır," dedi Burcu. Başımı sallayarak onu onayladım. Şirin'i yan odadan alıp buraya getirmenin zamanı gelmişti. Salondan çıkmadan önce göz ucuyla arkama baktığımda Doğuhan'ın peşimden geldiğini gördüm. Lunaparka gittiğimiz günden sonra mesajlaşsak da hiç baş başa kalıp konuşamamıştık. Kutu mevzusuna onun da canı sıkılmış gözüküyordu. Dirseğimden tutup beni durduğunda bakışlarım ona kaydı. Üzerinde her zamanki gibi takım elbise yoktu. Bugün rahat, günlük giyinmişti. Siyah boğazlı bir kazak ve siyah kot pantolonla oldukça karanlık duruyordu. Bakışlarım üzerinde gezerken onun bakışları da benim üzerimdeydi. Safa'nın yardımıyla bozdurduğum altınlarla hem alışveriş yapmış hem de kızımın doğum günü organizasyonu için gerekli malzemeleri almıştım. Kızıma doğum gününde giymesi için mavi Sindirella kostümü almışken kendime de onun kostümüne uygun tonlarda, kızımın doğum gününe özel güzel bir elbise almıştım. Mavi, çiçek desenli, tül veli büzgülü, karpuz kollu, v yaka uzun elbisemin üzerinde gezdi bakışları. Boynuma elbiseme uygun renkte fular takmıştım. Bakışları elbisemden yukarı gözlerime doğru ağır ağır, tatlı bir işkenceyle çıktı. Gözlerimde durdu, bakışları yoğundu.
"Mavi yakışmış." dedi gözleri parlıyordu, sesindeki tınıda hayranlığını gizlememişti. Alenen benimle flört ediyordu. "Teşekkür ederim," Gülümsedim ve utanarak bakışlarımı kaçırdım. Parmaklarıyla çenemi tutup beni kendine bakmaya zorladığında aslında bakışlarıyla bile beni nasıl utandığından habersizdi. "Benim seni daha çok görmeye ihtiyacım var. Öyle özledim ki seni... Nereye baksam, sanki senden bir anı saklar. Hangi yöne dönsem, sen varsın bir parça. Yani, artık dayanacak halim kalmadı. Ne yapacağım ben, sensizlikle nasıl baş edeceğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...