44. Bölüm

3.3K 281 55
                                    

Keyifli okumalar!

Yorum yaparak beni motive eder, olumlu veya olumsuz görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. 

Bölümü yazarken düşündüğüm şarkı medyada muhtemelen onu gelecek bölüm kullanacağım ama çok güzel burada da kalsın.

*** Melek Mosso - Doğum Günü***

*** DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN***

Sabahtan akşama bin çeşit insanın sıkıntısına bir çözüm ararken beynim resmen kulaklarımdan akmak üzereydi. Genci yaşlısı, kadını erkeği, insanlıktan nasibini almamış kibarlığın k'si kulağına çalınmamış insanlarla muhatap olmak çok zordu. Akşam önce kızım sonra da Doğuhan eve gelince neşem yerine geliyordu. Sanki günü karanlık bir odada geçirmişim gibi onlar gelince ev aydınlanırdı. Yemeğimizi yiyip salonda birkaç saat birbirimize vakit ayırdıktan sonra onları yatmaya yollayıp dersin başına oturuyordum. Bu sefer de kafamın için karekökler, türevler, integraller dolanıp duruyordu. Gece bilmem kaçta Doğuhan, ben masa başında uyuklamadan hemen kaldırırdı. Uykulu bir şekilde yanıma gelip saçlarımın arasını öptüğünde o saatte tek tepki verebilen organım kalbim oluyordu. En ufak hareketiyle hızla çarpmaya devam ettiğinden.

"Hadi güzelim uyu artık!" der, beni yatağa taşırdı. Yatağa girdiğimizde de başını boynuma gömüp beni kollarının arasına alıp uykusuna kaldığı yerden devam ederdi.

Rutin bir yaşantımız olmaya başlamıştı. Yarın o rutinin biraz dışına çıkacaktım çünkü yarın kocamın doğum günüydü. Ona hediye seçene kadar canım çıkmıştı, dilediği her şeye sahip olan bir adama hediye seçmek dünyanın en zor şeyi olmalıydı. Doğuhan'a hediye seçmek sandığımdan çok çok zordu. Hediye birkaç saat önce elime ulaşmıştı ve hayranlıkla ona bakıyordum. Bakışlarım bilgisayar ekranındaki dijital saat ile hediye arasında gidip geldi. Bir an önce onu saklamazsam yakalanacaktım. Elimdeki hediye kutusuyla yukarı çıkıp onu Şirin'in odasında kızımın dahi açmayı düşünmediği çekmecelerden birine sakladıktan sonra masayı hazırlamak için tekrar aşağı indim.

Şirin elinde çalan telefonum koşarak yanıma geldiğinde telefonu bana uzattı. "Anne telefonun çalıyo."

Ekrandaki isme baktım. Doğuhan. Herhalde eve gelmeden önce bir şeye ihtiyaç olup olmadığını sormak için arıyordu. "Teşekkür ederim bebeğim," diyerek telefonu elinden alıp cevapladım.

"Dilan ben akşam eve gelemeyeceğim birazdan yola çıkacağım Urfa'ya gitmem gerekiyor." dediğinde sesi kulağa canı sıkkın geliyordu.

"Neden, kötü bir şey mi?" diye sordum. Sesi beni korkutuyordu. Memlekete gitmeyi sevmediğini biliyordum. Orada ikimiz güzel anıları olduğu kadar kötü anıları da var. Bize hem aşkı hem aşk acısını tattıran şehirdi Urfa.

"Annem," dediğinde benimle ilk defa annesi hakkında konuşacağını fark ettim. Ne zaman telefonda annesiyle konuşmasa yanımdan uzaklaşırdı. Bunu evlendiğimizden beri daha çok fark eder olmuştum. Önceleri kısıtlı zamanımızda telefonuna pek bakmazdı. Ben onunla konuşurken görmezdim pek, hiç konusu da açılmamıştı. "Annen?" dedim sorarak.

"Rahatsızlanmış yanında olmak istiyorum, sağlık durumu iyi değil." dediğinde üzülmüştüm. "Neyi varmış?" diye sordum. Bu aradaki sohbet çok tuhaf gelmişti bana neredeyse üç aydır evli olduğum adamın annesi hakkında doğru dürüst hiçbir şey bilmiyordum. Kadın hakkında kim bilir ne düşünüyordu? Belki de ondan tanıştırmak için acele etmiyordu.

"Gidince daha detaylı öğrenir seni haberdar ederim." dediğinde üstelemedim. Canı sıkkındı, sesinden de bunu anlıyordum. "Çok geçmiş olsun, dikkat et. Yolun açık olsun, beni ararsın değil mi varınca aklımda sende kalacak." dediğimde "Tabii güzelim, beni merak etme. Siz de dikkat edin kendinize." dedi.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin