Ben geldim! :)
Bölüm şarkısı medyada elimden geldiğince sözleri bölümle alakalı olan şarkıları koymaya çalışıyorum. Keyifli Okumalar!
Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin! :)
***Candan Erçetin - Özür Dilerim***
***
Yaralarım var, derin yaralarım... Fiziksel olanları neredeyse geçmişti. Çürüklerim iyileşmiş, dikişlerim alınmıştı ama psikolojik olanları nasıl atlatacağımı bilmiyordum. Yüreğimde korkuyu nasıl atacağımı bilmiyordum. Derdimi anlatamamak mı daha kötü yoksa onca derdin kederin içinde boğulurken sesini çıkartamamak mı onu bile bilmiyordum. Zaman akıyor, günler geçiyordu. Zülfikar'ın tutuklu kalması gerekirken, birkaç hafta sonra kaçma tehlikesi bulunmaması sebebiyle tahliye edildiği haberi geldiğinde dünyam başıma yıkıldı. Onu kim, nasıl koruyordu bilmiyorum ama avukatlığımı yapan Berrak bile haberi aldığında yıkıldı. Olan kime olacaktı. O serbest kalırken bize verdiği zararın hesabını kim verecekti. Bahanesi töre, namus, alkollü olmaktı dahası tahrikti. Sözde onu eve sokan benmişim. Ona evleneceğim diye ümit verip evden kaçmışım, kocamdan başka adamlarla ilişkim varmış, hatta düşük yaptığım bebeğim gayri meşru ilişkilerimden birinin yasak meyvesiymiş gibi gibi daha bir sürü yalan dolan... Yaptıkları yetmezmiş gibi bir de bana iftira atıyor, beni küçük düşürüyordu. Avukatının sunduğu uydurma deliller, yalancı şahitler onun lehineydi. Bu şekilde kendini aklatmayı başardı. Cezadan yırttığına inanmak o kadar güçtü ki yüreğime koca bir taş oturdu. Yağmur damlaları cama vururken gökyüzünün bu haberle benim yerime ağladığını düşündüm. Ağlasam, kederimden akıttığım gözyaşları anca bu yağmur damlaları kadar olurdu.
Mevhibe ablanın getirdiği sıcak çikolatanın kokusunu içime çektim. Kucağımdaki kitaba baktım. Okuyacak kafamı kalmıştı. Günlerdir üzüntüden ne yiyor, ne içiyor, ne de bir işe odaklanabiliyordum. Burcu sabah işe gitmeden önce yanıma uğramış kafamı dağıtmam için evdeki kütüphanesinin kapılarını bana açmıştı. Koca bir oda dolusu kitap, başka zaman olsa sevinçten havalara uçardım herhalde ama şimdi sadece güçlükle ayakta duruyor, gülümsüyordum. Kucağımdaki kitaba baktım. Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabıydı. Kitabın kapağını araladığımda kitabın Burcu ve Kenan adına imzalanmış olduğunu gördüm. Ahmet Bey onları tanır gibi iyi dileklerde bulunan ufak bir not düşmüş. Sayfayı çevirdim. Daha girişe başlamadan aklım bulandı. Yine o herif geldi aklıma, dışarıda bir yerde beni öldürme planları yaptığını düşünmek beni boğuyordu. Burcu ve Berrak yanına kalmaması için çabalıyordu. Bunun için de çalışmalara başlardılar, Burcu'nun annesi Begüm Hanım'ın derneği hemen olayın duyulması için bir sosyal medya kampanyası düzenlemeyi teklif etti. Bu şekilde karara karşı tepki çekeceklerini düşünüyordu. Meğerse bu günümüzde çok yaygın olan bir şeymiş, sosyal medya kullanmadığımdan başta biraz garipsedim. Tanımadığım etmediğim bir sürü insanın beni yargılamasından korktum. Bir sürü insan adımı, yaşadıklarımı, hikayemi bilecekti. İleride bu durumun kızımın karşısına çıkmasından endişe ettim. Onlara göre bu adam sadece bana değil, kızıma veya başka bir kadına, insana, canlıya da zarar verme potansiyeline sahipti. Şimdi bu yapılan yanlışa ses çıkartmazsak başka bir zaman başka bir canlıya zarar verdiğinde belki de çok geç olacaktı. Bunu onlardan aldığım güçle kabul ettim. Dedikleri gibi yaşamak istemek suç değildi belki ama yaşamak istemeye muhtaç bırakılmak çok acıydı.
Telefonumdan gelen mesaj sesiyle dikkatim dağıldı. Doğuhan her gün illa bir mesaj atıyordu. Ya bir günaydın ya bir iyi geceler ya da herhangi bir hal hatır soran bir mesaj, ilk zamanlar ona cevap vermemek için bu mesajları görmezden geliyordum. Zamanla bu mesajlar kendimi iyi hissettirmemi sağladı. Düşünmek için çok vaktim oldu. Başlarda tüm öfkem onaydı ama şimdi kızamıyordum. Belki de ona olan sevgim bir dönem nefrete dönmüştü, şimdi ise içimdeki koca hissizlik sevgimi de nefretimi de süpürmüş geride öfkemi de bırakmamıştı. Birkaç kez cevap verdikten sonra mesajla da olsa bir şekilde kendimi ifade ediyor olmak güzeldi. Mahkeme kararı açıklanmadan önceki gece biraz konuşmuştuk. Sadece hal hatır soran birkaç konuşmaydı o kadar, bana yalnızca arkadaş olduğumuz en saf, en masum zamanlarımızı hatırlatan konuşmaydı. Abartılacak veya yanlış anlaşılacak bir durum yoktu. Hem onun Azra'sı vardı, öyle değil mi? Benim ise bir sürü derdim. O günden sonra birkaç defa daha adını duyduğum moda tasarımcısı Azra'nın Azra Zümre adında kendi markası varmış. Pandora kurulduğundan beri tasarımlarını buradan satıyormuş, son iki yıldır yılın en çok satan ürünleri de hep Azra'nın tasarımlarıymış ve dahası bu yılki kış koleksiyonu ürünleri daha ekimin başında olmamıza rağmen tükenmek üzereymiş bunlar kulaktan dolma edindiğim bilgilerdi. Kadın hem başarılı hem güzel hem ünlü hem de çalışkandı. Bir de ona sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...