Bugün aslında canım epey sıkkındı. Hem İzmir'den gelen haberler hem de bazı şahsi sorunlarım bugün beni epey bir yıprattı. Ben de yazmaya sığındım. Böyle bir bölüm çıktı ortaya... Böyle bir zamanda bölüm attığım için bana kızabilirsiniz ama bitmişken paylaşmak istedim. Biraz olsun birilerinin kalbine dokunmaya ihtiyacım vardı.
Depremi hisseden herkese, çok geçmiş olsun.
Keyifli okumalar! (Bölüm şarkısı medyada)
*** Harun Kolçak, Gökhan Türkmen - Yanımda Kal***
Dudakları bedenimde keşfe çıktığında aklım başımdan uçup gitmişti.
Kolları arasındayken tek düşündüğüm şu an ne kadar mutlu olduğumdu. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Onu soluyordum. Onun dudaklarıyla, onun kollarında hayat buluyordum. Onunla yaşadığımı hissediyordum. Sanki uzun zamandır ölüydüm ve bir anda dudaklarıyla bana can vermişti. Bizim için o anı özel kılacak olması beni mutlu etmişti. Bir an bu gecenin sonu hakkında yanlış düşüncelere kapılmıştım ama beklediğim olmadı. Karşısında çıplak kalmaya hazır değildim. Düşününce iyi ki olmadı diyordum. Buna hazır mıyım zaten ondan da pek emin değildim.
Parmak uçları tüy gibi hafif dokunuşlarla çıplak omuzumdan sırtıma ve oradan da bel oyuğuma yalarken bu hareketi tatlı bir şekilde içimi hoş ediyordu. Üstümde iç çamaşırım ve altımda kot pantolonum duruyordu. Yüz üstü kucağında uzanırken ona teslimdim. Başımı boynuna biraz daha gömdüm.
"Düğünümüzü planlamaya başlamalıyız." dedi boğuk bir sesle.
Kalbim tekledi. Bizim düğünümüz, hemen mi olacaktı?
Daha geçen evlenme teklifi etmişti. Hayallerini bölmek istemediğimden sustum. Biraz gerçeklere bir süre ara verebilirdik.
"Düşünüyorum da... Yarın çok mu geç olur?"
Gülümsedim, sesi kulağıma fazla tatlı geliyordu. Tatlı, Doğuhan için kullanacağım en son kelimelerden biriydi ama şu an yanımızdan yükselen hayali pembe kalpler sayesinde sesi kulağıma tatlı geliyor olmalıydı.
"Nöbetçi nikâh memuru var mıdır acaba?" diye sordu bir kez daha o tatlı sesiyle. Bu konuda ciddi düşünüyor gibiydi. Başımı kaldırıp ona baktım. Dışarıdan gelen ay ışığı sayesinde yüzünü görebiliyordum. Bir eli başının altında bakışları tavana sabitlemişti.
"Balayına nereye gitmek istersin?"
Ben ona izlerken bakışlarını bana doğru indirdi. Gözlerimiz buluştuğunda iç geçirdim. Ona kavuştuğuma ilk defa emindim. O benimdi. Benim Doğuhan'ımdı. Beni seviyordu, istiyordu, arzuluyordu. Bunu kendi ağzıyla defalarca kez söylemişti. Avucumun altında atan kalbi benimdi. O bakmaya doyamadığım bir çift mavi göz bana tatlı tatlı bakıyordu. Biraz da arzulu...Biraz da yaramazdı sanki. Dudaklarına çapkın bir gülüş yerleştirdi. Bir anda beni altına aldığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Dudaklarımın arasından yükselen çığlığı son anda yuttum. O da dudaklarıyla ağzımı kapamayı tercih etti. "Balayı düğünden önce mi oluyordu düğünden sonra mı, ondan pek emin değilim." Dudaklarını dudaklarıma mühürlemeden önce dudaklarıma doğru söylediği son sözler bu olmuştu.
***
Gün ağarmaya başlarken dudaklarından kopabildim. Gece sanki bir saat falan sürmüştü. Zaman su gibi akıp gitmişti. Kızıma bakmam gerekiyordu. Gece boyu iki defa daha ondan kopup kızımı kontrole gitmiştim. Yastığına sarılmış mışıl mışıl uyuduğunu görünce içim rahat etmişti. Uyuyamayacağından endişe etmiştim ama yerini yadırgamamış duruyordu. Yatağın bir ucuna fırlattığı kazağımı üzerime geçirdim ve yataktan çıktım. Kızıma baktım. Bacağını yorganın üstüne atmış uyumaya devam ediyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek odadan çıktıktan sonra Doğuhan'ın yanına geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...