Şu dönem özellikle de ülkemizde maalesef kadına şiddet vakaları artmışken bu bölümü yazmak benim için çok ama çok zor oldu. Bir ara nefesim kesildi sandım. İlk defa bir hikayemde kadına şiddeti işledim. Mümkün olduğunca anlatmak istemedim bile ama maalesef maalesef ki bu tür 'töre, namus' gibi kavramlarla kadına şiddet var.
Bu bölüm, bölüm şarkı yok.
İyi Okumalar!
***
Ona olan hislerimi içimde bitirmeye çalıştığım birçok an olmuştu. Çoğu defa ondan vazgeçtiğimi, içimde ona olan hisleri öldürdüğümü sanmıştım. Başarısızlığımı karşıma çıktığı ilk anda fark etmiştim. Artık kesin olarak emindim hatta hiç olmadığım bir şey vardı, ona olan ilk günkü gibi taze hislerim ölmüş, cenazesi kalmıştı. Kalbimdeki soğumayı hissetmiştim. Karşımdaki kadına bakarken sadece bakıyordum. Gözlerimi ondan alamadan bakıyordum. İçimde ne vardı kıskançlık mı, onunla kendimi kıyas etme dürtüsü mü, güzelliği karşısında hayranlık mı? Ne düşünürsem düşüneyim değiştiremeyeceğim gerçekleri görmezden gelemezdim.
Burcu ve Kenan gelene kadar masadakilerle çat pat sohbet ettim. Şirin insanlardan ürkek bakışlarla uzak dursa da adlarını Bengü ve Asım olarak hatırladığım çiftin desteğiyle kızları Buket ve Buse ile tanıştı. Kenan ve Doğuhan'ın Amerikalı iş ortakları Chris'in altı yaşındaki oğlu Diego da onlara katıldı. Buket on yaşındaydı, Buse ile Şirin hemen hemen aynı yaştalardı. Onlarla iyi anlaşacağa benziyordu. Jülide çocuklara göz kulak oluyor, onlara oyun ablası gibi yaklaşıyordu. Gözümün önünden ayrılmamasını özellikle Jülide'den rica ettim. Korkarsa, ürkerse veya herhangi bir durumda beni görebileceği yerde olmak istiyordum.
Kenan'ın ayarladığı trio müzik grubunun çaldığı müziklerle rahatlatıcı, hoş bir ortam vardı. Burcu pastasını kesene kadar tebrikleri kabul etti. Üzerinde gözlerinin rengini ortaya çıkarken buz mavisi, Fransız güpür uzun kol, kloş elbise vardı. Omuzlarını hizasında sarı saçları dalga dalgaydı. Etrafa yaydığı enerji çevresindekileri kendine hayran bırakıyordu. Arkadaşları tarafından sevildiği, sayıldığı belli oluyordu. Hiçbirinin yüzünde yapmacık bir gülüş yoktu. Hepsi samimi, içten, sevgi dolu duruyordu. Kenan sürpriz olması için epey uğraştığından ara ara sürprizin şaşkınlığını üstünden atamamış gibi, "Hiç de çaktırmadınız, aşk olsun size." diye söylendiğini duyuyordum. Ben de payıma düşeni aldım.
Bir kişi hariç herkesin samimiyeti yüzünden okunuyordu. Azra'nın Burcu'yla samimiyetinden dolayı mı yoksa Doğuhan'ın sevgilisi olduğu için mi burada olduğunu anlayamamıştım. Burada kaldığım üç hafta boyunca adını bir kez olsun duymamıştım. Onu Safa'nın telefonundaki fotoğraf dışında da hiç görmemiştim. Kadın çevresindekilerle samimi duruyordu. Doğuhan'a karşı nasıldı hiç bakmamıştım. Onlar yan yana geldiğinde kafamı başka yöne çevirdim. Bakışlarımla etrafı tararken kendimi gülmeye zorladım. Yüzüm asık, somurtarak durmak istemiyordum.
Elinde telefon fotoğraf çeken Yaren telefonunu indirip bana doğru döndü. "Eee Dilan, sen ne işle meşguldün?" diye sordu. Sorusunda samimi, ilgilenir gibi duruyordu. Başımı salladım, "Maalesef şu an sağlık sorunlarım sebebiyle çalışmıyorum." dedim.
Ondan önce yanındaki Ecem atıldı. "Ne gibi bir sağlık sorunun var, geçmiş olsun." Endişeli sesiyle, bakışları bedenimde gezindi. Gözle görülür bir sorun arıyordu.
"Teşekkür ederim," dedim nahif bir sesle, gülümsedim. "Hamileyim, ağrılarım oluyor. Biraz riskli bir dönemden geçiyorum." diye durumumu açıkladım. İkisi de şaşırdı. Onlara çevresindeki diğer kadınlarla eklendi. "Şaka yapıyorsun, hayırlı olsun? Kaç haftalık? Bir tane doğurdun ikinciye hamilesin ve bu kiloda mısın? Cinsiyeti belli mi?" tarzı hayret içeren ve meraklı sorulardı. Bedenim konusunda haklılardır. Bir altmış yedi boylarında kırk yedi kilo civarında olmalıydım. Bayadır tartılmamıştım. Dolgun göğüsleri, geniş kalçaları olan biri değildim. İnce bir belim, hafif çıkmakta olan karnım vardı onun dışında bedenim neredeyse düz iniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -
RomanceHayat #1 - 23.10.2020 - Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı...