19. Bölüm

6.6K 401 80
                                    

Medyaya Doğuhan Beyimizi ve bölüm şarkısını bıraktım.

Sınır: 110 oy - 50 yorum.

Keyifli Okumalar, umarım beğenirsiniz! :)

*** Hatırlatma: Berivan, Ferzan'ın küçük kardeşi ve Dilan'dan bir yaş büyük. Hatırlamıyorsanız ikinci bölümün başına bakabilirsiniz.***

*** Sertap Erener - Gel Barışalım Artık***

"Anne buna, buna, buna, buna, buna, buna binmek istiyoyum, binebilir miyim lüfteeeennn?"

Kızım lunaparktaki dev oyuncakları yakından gördüğünden beri heyecandan yerinde duramıyordu. Gördüğü her şeye binmek istiyordu. Buna buna diye sayıkladığı ve parmağıyla gösterdikleri neredeyse buradaki tüm oyuncuklardı. Etrafımız beklediğim kadar kalabalık değildi, İstanbul'da kalabalık olmayan bir yer bulmak mucize gibi bir şeydi. Bu sakinlik da kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Doğuhan'a baktım, eli çenesinde sakalını sıvazlarken kızımın gösterdiği oyuncakları inceliyordu. İkimizde onun gösterdiği şeylerin hepsine binmesinin mümkün olamayacağını biliyorduk.

"Anne," dedi Şirin elimi çekiştirerek durduğu yerde duramıyordu. Tatlı yerken bile oturmamıştı. Tatlı yediğinden beri de daha bir enerjikti. Benden cevap alamayınca bu sefer bacağıma yapıştı. Bana aşağıdan yavru kedi bakışları atıyordu. Şu an oyuncaklara binmek için deli oluyordu. Bu durumu ona nasıl açıklayacağımızı düşündüm. Benden çok bu iş Doğuhan'a düşüyordu. Keşke kızımla konuşabilseydim ama yapamıyordum. Doğuhan'a baktım bir kez daha o da bu görevin kendisine düştüğünün farkındaydı. Sanırım kızımla konuşmasını kafasında hazırlamaya çalışıyordu. "Anne," dedi bir kez daha Şirin sabırsızca.

Doğuhan iç geçirip bize doğru döndü.

"Hepsine binmem mümkün değil, ufak... Şirin." dedi kendini onun adını söylemeye bir türlü alıştıramamıştı. Kızımın adı dudakları arasından güçlükle döküldü. Karşısında küçük bir çocuk değil de iş görüşmesi yaptığı biri varmış gibi soğuk bir sesle söylemişti. Baklava yemeğe gittiğimizde de onunla ilgilenmemişti, oysaki ben onun sevimliliğine karşı koyamayacağını düşünmüştüm. Mahkeme duvarı gibi suratıyla kızıma birkaç kaçamak bakış atmıştı o kadar. Ona akşam için planları bozduğundan öfkeli duyduğunu düşünmeye başlamıştım. Böyle yapacağına ikimizi de çağırmayabilirdi.

"Ama niye?" dedi kızım üzgün bir sesle, "Ben ufak değilim ki büyüyüm ben, kaydeşim ufak ama ben büyüyüm!" dedim kızım inatla elini karnıma doğru uzatarak. Kızım sözleriyle yüzüm düştü. Kardeşim mevzusunu unuttuğunu düşünmüştüm ama bu büyük bir aptallıktı. Kardeş mevzusu onun için hâlâ kapanmamıştı. Doğuhan bana baktı, yüzümde her ne gördüyse sinirleri gerilmişti. Kumaş pantolonun hafif yukarı çektikten sonra önümüzde diz çöktü. Şirin başını bacağıma yasladı.

İlk defa onunla bu kadar yakından konuşuyordu, belki de ona ilk defa bu kadar dikkatli bakıyordu. "Çünkü küçük hanım, sen ne kadar büyük olduğunu iddia etsen de hâlâ küçüksün ve burada bazı oyuncaklar senin yaşına uygun değil. O yüzden senin yaşına hangisi uygunsa ona bineceksin ve ileride yaşın büyüdüğünde ben seni binemediklerine binmen için tekrar getireceğim." dedi.

Kızım bir süre sesini çıkartmadı, bu pazarlığı düşünüyor belli.

"Söz mü?" diye sordu cılız, üzgün sesiyle öyle sevimliydi ki yüzünü görmesem de yüzünün aldığı şekli tahmin edebiliyordum.

"Söz." dedi Doğuhan başını sallayarak ama sanki verdiği sözden memnun değildi. Onun evden çıkarken ki tavrıyla şu an ki tavrı arasında çok büyük fark vardı. Yol boyunca ne düşündü, aklından ne geçti merak ediyordum. Kızım bana baktı, benden bir söz bekliyordu. Zoraki de olsa gülümsedim. Elini sıktım ve eğilip şakağına bir buse kondurdum. "Söz bebeğim," diye fısıldadım cılız bir sesle, duymasa da dudaklarımı okumuştu.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin