Başlangıç

914 82 132
                                    

Duman - Senden Daha Güzel

Begüm başını ovuşturarak "Kaç saat oldu? 7 mi?" diye sorduğunda Ateş başı duvara dayalı onayladı Begüm'ü, "Daha bile fazla olmuş olabilir.". Herkes çok yorulmuştu artık. En geç Begüm'le Ateş gelebilmişlerdi ama onlar da yorulmuştu. Eren'in aklına gelmese haber vermeyi unutuyorduk neredeyse kızımın teyzesi ve dayısına. Ben sürekli Elçin'in yanında olduğumdan pek haberim yoktu dışarıda olan bitenlerden. Kimsenin de aklına gelmemişti onları aramak. Sanki otomatik olarak biliyorlar gibi düşünmüşlerdi herhalde. O yüzden biraz ayıp olmuştu ama ikisi de pek umursuyor gibi durmuyorlardı. Burada olmak yeterliydi. Herkes gibi sabırla ama artık yorgunlukla bekliyorlardı.

Herkes gerçekten yılmadan bekliyordu. Aklım annemlerdeydi ama en çok. Diğerleri beklerdi zaten. Onları da birkaç kez yollamaya çalışmıştım ama sonunda annemin sert bir şekilde "Saçmalama oğlum! Herhalde gitmeyeceğiz." demesiyle bir daha sormama kararı aldım kendimce.

Demir bir eve gidip bakıcıyı gecelik kalacak şekilde ayarlayıp gelmek zorunda kalmıştı. Bir miktar suçlu hissediyordum kendimi ama tabi ki suçlu falan değildik. Ve asıl içerideki savaşçıyı düşündükçe aslında dışarıda bekleyenlere çok da üzülemiyordum. Zira 7 saat gerçek bir rekordu. Herhangi bir acıya, en ufak bir baş ağrısına bile, 7 saat dayanamazdı insan. Bebeğimin nasıl dayandığına dair en ufak bir fikrim yoktu. Ender hanım son gelişinde "Bir sonraki gelişimde artık başlayabiliriz gibi duruyor." demişti de bebeğim de ben de biraz rahatlamıştık. O kadar yorulmuştu ki bebeğim... O kadar halsizdi ki doğumda ne yapacağı konusunda da hiçbir fikrim yoktu. İşin kötüsü zorlu olacağı başından belli olan bir doğumdu bir de.

Düşüncelerim "Yetiştim mi? Ne olur yetiştin deyin!" diyerek koşturarak koridora giren Mine'yle bölününce rahat bir nefes verdim ve açtım kollarımı. Bebeğimin acıları azalacaktı sonunda. Biliyordum tabi ki fiziksel olarak imkansızdı bu ama psikolojik olarak azalacaktı, emindim. "Doğmadı di mi Barış?" dedi heyecanla. Başımı iki yana sallayıp "Gel gel minik." diyerek soktum odaya. Zaten uzun durmuştum bu sefer koridorda.

"Mineee-aaaah" diye sancısıyla sevincini birleştirdi bebeğim, "Geldin!". Gözleri Elçin'i gördüğü gibi dolmuştu Mine'nin. Yalnız bırakayım diye yavaşça çıkıyordum ama elini arkaya atıp bileğimden yakaladı. Beni de çekiştirerek Elçin'in yanına geldiğinde beni bıraktı anında. Bebeğimin artık sırılsıklamdan daha da ıslak olan saçlarını sevip "Ah ablam benim ya..." diyerek öptü Elçin'i, "Geldim tabi ki. Hadi doğurabilirsin artık.".

Gülümsemeye çalıştı ama artık gerçekten doğurmak üzereydi sanırım bebeğim. Çünkü sancısı sabitlenmiş gibiydi. "Barış" dedi nefes nefese, "Bir Ender hanımı mı bulsan?". Başımı sallayıp kapıya yöneldim ama ben daha açmadan açıldı kapı, "Oh beklenen misafirimizin biri gelmiş. Diğeri için hazır mıyız artık Elçin?": "Ne olur hazır olayım artık." dedi gözleri dolu bebeğim, "Benim gücüm kalmadı doğuma Ender hanım.".

Ender hanım bir yandan kontrolünü yaparken "Biliyorum Elçincim, biliyorum." dedi yüzünde bir gülümsemeyle ayağa kalkarken, "Ama çok iyi geldin bu noktaya kadar. Biraz daha sıkalım dişimizi ve devamını da getirelim artık. Barış?". Geliyordu. Bu sefer gerçekten geliyordu kızım. Kalbim bugün hiç sakinleşmemişti ama sanki hiç de böyle atmamıştı. Öyle ki duyamadım söylenenleri. Gözüm bebeğimin gözlerinde... İkimizin de gözleri yaşlı... Burnumun ucunda derin bir sızı, kalbim heyecandan ve korkudan deli gibi kendi etrafında dönerken son kez gözlerimle söyledim bebeğime, "Her şey çok güzel olacak.". Anladı o beni biliyordum çünkü gülümsemeye çalıştı zor da olsa.

Adımın bir daha söylenmesiyle döndüm Ender hanıma. Güldü halimize çünkü alışkındı artık bize, "Girecek misin doğuma?". Girecektim herhalde. Hiç konuşmamıştık ama orada olmak istiyordum. Bebeğime baktım tekrar ondan cevap bekler gibi. Elini uzatıp sıkı sıkı tuttu elimi, "Tabi ki-aaaaah". Bağırışıyla birlikte artık bugün kaçıncı kez olduğunu sayamadığım şekilde kemiklerim birbirine geçerken "Mine?" diye sordum, "Benim yerime yani.". Ama Elçin bir şey demeden "Yok canım!" dedi Mine, "Tamam yetiştim buradayım. Biz sizi dışarıda bekliyoruz. Çabuk gelin minnakla.".

CapellaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin