Redd - Her Neyse
Başlamadan önce iki küçük notum var. Biri Elçin'e kızanlara diğeri ise Barış'a kızanlara. Kıyamıyorum çünkü çocuklarıma, mazur görün:)
Sevgili Elçin'e kızanlar!
Siz değil miydiniz hikayeye giren her yeni kadın karakterde "Yolarım ben bunu", "Sevmedim ben bunu", "Barış yapmaz da yapmasın yani", "Yoksa bir geçmişi mi var Barış'la?" vs. yazanlar? Ben şahidim, vallahi de sizdiniz:) Elçin kuşum da sizin gibi kuşkuyla yaklaştı işte sadece. Haklıydı da çoğu zaman ama tepkilerini kontrol edemedi. Evet abarttı ama hatasının da farkında. Üvey evlat muamalesi yapmayın kızıma:)
Sevgili Barış'a kızanlar!
Hanginiz her kavgada o kadar alttan alabilirdiniz? Hanginiz aynı kavgayı tekrar tekrar ederken karşınızdakini kırmamaya uğraşırdınız hala? Hanginiz sevgilinizin sizden eski sevgilisiyle ile ilgili aylardır sakladığı şeyi öğrendiğinizde kendinizi yine ve sadece onun yanında bulmak isterdiniz? Ben yapamazdım, yalan yok:) Hatalı o da, geçmişi de falsolu. Ama en önemli hatası Elçin'in yarasına bastırması. Hangimiz kavgada karşı tarafın canını yakmak için en sızlayan yerine bastırmadık ki? Doğru olmadığını bile bile laflar etmedi mi kavga esnasında? O yüzden oğluşumun da üstüne gitmeyin, üzülüyor zaten yeterince:)
Evet çocuklarımı korudum artık sizi bölümle başbaşa bırakabilirim. "Kız bırak kızalım, bu ne şimdi?" diyenleriniz olabilir de ben dayanamıyorum işte tek tarafa yüklenilince. Ayrılık bu. İlişkiyi nasıl iki kişi yürütüyorsa ayrılığa giden yolu da iki kişi hazırlıyor. Her zaman olmasa da...
Çok konuştum zaten bölüm yine iki bölüm uzunluğunda, hadi size iyi okumalar:)
Bir araba... Sonra bir araba daha... Bir minik motor, rengi solmuş taksi, bakkala gelen kamyonet, eşya taşıyan kocaman bir kamyon... Ben balkonda oturup düşünürken geçmeyen hiçbir araç kalmadı evimin altından. Daha doğrusu beklediğim araç hariç her şey geçti, 'kızı'. Geçmedi kızı hiç. Yolunu değiştirdi belki buradan geçmemek için. Ya da garajda durdu öylece. Ama geçmedi buradan.
Ne geçecekti elime kızını görsem onu da bilmiyordum aslında. Onu görmek için de çıkmamıştım ilk başta balkona. Begüm'ü azat ettikten sonra çok bunalmıştı içim. Ateş yurt dışındaydı. Telefonda konuşabilmiştik sadece birkaç kez. Aklı bende kalmasın diye elimden geldiğince mutlu konuşmaya çalışmıştım. Ama Ateş'ti tabi bu. Beni benden iyi tanıyan birkaç insandan biriydi. Yemedi... "Gelince havaalanından hemen sana geliyorum itiraz yok kızıl!" demeyi ihmal etmedi o yüzden telefonu kapatırken. İtiraz edecek halim de yoktu zaten. Yalnız kalmak kesinlikle şu an istediğim en son şeydi. O yüzden kendimi balkona atarak kurtarabileceğimi düşündüm. Olmadı...
Özledim çünkü... Biraz fazla özledim hatta sanırım. Bazı özlemler güzeldi aslında. Mesela Barış Amerika'daykenki olan özlemim. Evet çoktu. Evet beni sarhoş edecek kadar çoktu. Evet üzülüyordum belki özlemden. Ama güzeldi. Güzeldi çünkü Barış'ın döneceğini biliyordum. Güzeldi çünkü Barış'ın döneceği anı hayal edip mutlu edebiliyordum kendimi. Güzeldi çünkü "Özledim serseri herif gel artık!" diye söylenebiliyordum Barış'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...