Michelle Gurevich - Party Girl
Bazen bir şeyi çok istersiniz. Çok yürekten, hissedebileceğiniz en hızlı şekilde kan pompalayan kalbinizin en derininden. Belki bilmezsiniz bile ilk başlarda, ne olduğunu anlamazsınız. Ama saçma bir mutluluk sarar önce sizi, isteğinizi bilmeden çağırırsınız sürekli. Sonra anlamaya başladıkça mutluluk yerini küçük bir heyecan büyük bir endişeye bırakır, 'Ya olmazsa?'. İşte o kurt düştü mü bir kere içinize, sinsi sinsi kemirir durur, kurtuluşunuz yoktur. Tek çareniz vardır, tek çıkış yolunuz. O da dileğinizin olmasıdır.
Ama bazen dilekler keşke gerçekleşmeseydi dersiniz.
İşte o an kalabalığın arasında çoktan kaybolmuş olsa da gözümü ayırmadan Elçin'in peşinden bakarken aklımdan geçen tam da buydu, "Keşke gerçekleşmeseydi!".
Gerçekleşmeseydi de gözünden düşen minik damlaları silmek için kalkan elim boşluğa düşmeseydi. Gerçekleşmeseydi de böyle arkasından bakakalmasaydım. Gerçekleşmeseydi de hiç buğulanmamış olsaydı balları. Ve gerçekleşmeseydi de edemeseydi bana vedasını. Edemeseydi ki hep bende kalsaydı bir şekilde. Ama etti, o öpücük vedasıydı. Daha dudaklarımız değdiği an hissetmiş gibi ürpermişti tüm vücudum. Öyle telaşsız, öyle narin, öyle yumuşacıktı ki öpüşü "Gitti" dedim içimden, "Aklımı da kalbimi de alıp gitti.". Ve gitti gerçekten... Parmak ucuyla dudağıma düşen gözyaşını bile alıp gitti. Bir şey bırakmadı bana.
Elçin'in gidişinden sonrası benim için büyük bir boşluktu. Partiden nasıl çıktım, eve nasıl geldim, neden yatağımda değil de yerde uyandım gibi soruların cevapları benim için büyük bir muammayken aklımda kalan tek şey dudaklarının vedasıydı. Hala istemsizce dudaklarıma gidiyordu parmağım. Sanki oradaymış gibi okşuyordum yavaş yavaş. Sonra Elçin'in soğukluğu geçiyordu sanki parmağıma, buz kesiyordu elim.
Şimdi yine yatakta uzanmış dudaklarımla oynarken buz tutan elimi çekmemek için çabalıyordum. Kafamdan geçen düşünceleri bu sefer Eren'le bile konuşmamıştım. Konuşsam yine bir şey deyip beni ikna edeceğini biliyordum. Çünkü ikna olmak istiyordum içten içe. Ama olmamam gerekiyordu belki de. Çok düşündüm o günden sonra. Belki de Elçin benim cezamdı. Bugüne kadar farkında olarak ya da olmayarak kırdığım tüm kızların kalbinin acısı tek seferde çekmem için girmişti hayatıma. Güzel de acı çekiyordum şimdi. Eğer oysa hayatımdaki rolü baya başarılıydı. Tek sıkıntı onun da acı çektiğini görmemdi. Gözünden düşen her bir damlanın sessiz çığlığı çınlıyordu hala kulaklarımda. Ben acısına vardım aşkın ama Elçin çekmesindi yeter ki. Kulaklarını iç sesine kapadığı anlarda bana bahşettiği muhteşem gülüşü haricinde de sürekli acı vermiştim sanırım kıza. Bunu bilmek de birkaç kat daha üzülmeme sebep oluyordu. Dolaylı yoldan rolünde yine başarılıydı yani.
Böyle mi oluyordu aşk denilen şey? Karşındaki acı çekmesin diye kendinin daha çok çekmesini istemek miydi mesela? Ama bir yandan da onu hep yanında istemek miydi? Aynı anda hem bencil hem de çok mu fedakardı yani? Aklından niye sorusunun eksik olmaması mıydı bir yandan da? İnsanlar nasıl mutlu oluyordu peki? Karşılıklı sevsen de yetmiyor gibiydi çünkü. Elçin'in o soğuk duruşu altındaki kırılgan, kendini bırakmak isteyen kızın farkındaydım çünkü. Tam adlandıramıyordum ama bazen soğukluğu bile umut veriyordu. Umutlanmak istemesem bile... Ama yetmiyordu demek işte. Yerimizde sayıyorduk hatta geriye gidiyorduk. Olmuyor olamıyorduk bir türlü.
Zaten umuttan umutlanmamaya karar vereli olmuştu biraz. Ne ben biliyordum ne yapacağımı ne Elçin biliyordu ne istediğini. Konuşamıyorduk, anlaşamıyorduk. Muhteşem bir geleceği kaçırıyorduk belki ama olduramadık demek gerekiyordu bazen. Kızın hayatını daha fazla cehenneme çevirmek istemediğime karar vermek zor olsa da kararım buydu son olarak. Çok ayak altında dolaşmayıp kendi eski hayatıma geri dönmem herkes için en güzeli olacak gibiydi. Tabi dönebildiğim zaman... Şimdilik odamda oturup kararımın doğruluğunu kendime sürekli hatırlatmak dışında bir şey yapmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...