Travis - My Eyes
Selamlar!
Tek gözüm iltihaplı akıp dururken kafama şal bağlayıp gözümü kapatarak yazdım bu bölümü. Hatalı yazım varsa hoşgörün:)
Iyi okumalar 😘
Bu an tanıdıktı. Çok tanıdıktı hem de. Uzun bir zaman geçmemişti biz bu anı bire bir olmasa da yaşayalı. Karavanımızın önünde ılık rüzgar eşliğinde ulaşmıştı daha önce bu cümle bana. Öyle tatlı bir akşamdı ki ulaşması da uzun sürmüştü aslında cümlenin. Havada yavaş yavaş süzülüp ulaştığında da beynimin algılaması daha da uzun sürmüştü. O ılık yaz akşamının bütün ılıklığını yok edip soğuk duş etkisi yaratmıştı üstümde. Donup kalmıştım. Ve evet çok uzak değildi tüm bunlar.
Çok uzak değildi ama bire bir aynı cümlenin bu sefer ılık yaz rüzgarıyla değil de baya baya ilk tanıştığımız andaki gibi buz gibi havayla bana ulaşması uzun sürmedi. Çünkü daha bebeğim söylemeden beynim söylüyordu bana. Haliyle onun algılaması da uzun sürmedi. Ve aynı tanıştığımız gece olduğu gibi soğuğu sıcağa çevirdi bu sefer. Çok uzak değildi evet ama o yakınımızdaki anının yıkıcılığıyla şu anın coşkusu karşılaştırılamayacak kadar uzaktı birbirine.
Farkında da değildim oysa. Belki biraz... En azından eskisine göre daha çok aklıma gelen bir fikir olduğunun farkındaydım. Eskiden Elçin Duru'yla oynarken, her ne kadar bu beni kötü bir amca yapacak olsa da, Duru gitse ya da uyusa az biraz oynaşsak diye düşündüğüm çok olurdu. Ama son zamanlarda bunun değiştiğinin farkındaydım mesela. Oynaşma isteğimin azalmasıyla bir alakası yoktu durumun. Zira o hep aklımın köşesinde duruyordu en parlak fikrim olarak. Ama onun yanına ek olarak gelen başka bir fikir vardı, "Elçin inanılmaz iyi bir anne olacak.".
O sivri fikirlerim yoktu artık. Evet bebeğimle çok vakit geçirmek istiyordum. Evet bebeğim sadece bana kalsın istiyordum. Evet olabilecek en uzun zaman diliminde baş başa olalım istiyordum. Bunların hiçbirinde değişiklik yoktu. Hala çocuğun çok çok çok büyük bir sorumluluk olduğunu, hayatını tamamen değiştireceğini ve bütün her şeyin sadece onun etrafında ve ona göre şekilleneceğinin farkındaydım. Ama sanırım bu sorumluluk eskisi kadar korkutucu gelmiyordu. Korkutucuydu. Hala çok korkutucuydu. Hiç güvenmiyordum kendime. Ama bir yandan da görebiliyordum bizi o durumda.
Asla normal bir aile olacağımızı da beklemiyordum ama. Zaten normal bir çift değildik nasıl normal bir aile olabilirdik ki? Ona güveniyordum sanırım biraz da olsa. Evet çocukla değişecekti tüm hayatımız ama biz yine eğlenmenin yolunu bulurduk bir şekilde. Evet bebeğimi paylaşmak zorunda kalacaktım ama ben yine bulurdum bir yolunu benimle olduğu anları maksimize etmenin. Evet karavana bebek eşyaları yerleştirmemiz gerekecekti. Ama yapardık bir şekilde. Kendime olmasa bize güveniyordum sanırım. Ve bu sefer ikimizi de hazır hissediyordum.
O yüzden çok uzak olmasa da bu cümleyi ilk kez duyduğum anla şu an çok farklı hissettim. Çok farklı hissettirdi. Soğuk duş etkisinden içimi ısıtan bir cümleye döndü en başta. Çünkü bu sefer bebeğim de farklıydı. Gözlerinde korkuyla ve endişeyle söylemiyordu hamile olduğunu. Gözlerinin içi parlıyordu bu sefer. İstiyordu, çok belliydi bu. Mutluydu da. Bir minik endişesi vardı yine de. O da benim yüzümdendi muhtemelen. Kendinden emin olmuştu belli ki bana söylemeden önce ama benden değildi. Haklıydı da. Ben olsam ben de benden emin olmazdım çünkü.
Gülümsedim kocaman o endişelerini yok etmek için. Heyecandan muhtemelen sıktığının farkında bile olmadığı elini yavaşça ellerimin arasına alıp "Hamilesin?" dedim o ana kadar hiç hissetmediğim bir farklı mutlulukla. Öyle ki boğazım düğümlendi sorarken mutluluktan. Sesim çatladı. Dudaklarını birbirine bastırıp gülen gözlerini gözlerime dikti bebeğim "Hamileyim." derken. Onun da sesi çatladı ama umurunda olmadı. Tekrar tekrar söyledi, "Hamileyim Barış. Hamileyim.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romansa"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...