Kırık

1.9K 127 139
                                    

Lalalar - İsyanlar 

"Yavaş yavaş!" dedim belki de bininci kez. Bu haldeyken kızmak istemiyordum ama tam bir çocuğa dönüşmüştü huysuz bebeğim maalesef. Yapmaması gereken ve yapma dediğim her şeyi yapmaya çalışıyordu son bir saattir. Önemli olan beni sinirlendirmesi değildi gerçi, canını acıtmasıydı. Benim sinirlenmem de onaydı ya aslında zaten. Ben canı acımasın diye, ona bir şey olmasın diye sevmeye kıyamazken onun kendisine böyle hoyratça davranması ve canını acıtması...

"Ay iyiyim ama!" diyerek çıktı kolumdan bütün huysuzluğuyla, "Tamam yani ölmedim ya sonuçta Barış! Alt tarafı kırık.". Derin bir nefes alıp sakinliğimi korumaya çalışarak "Bebeğim" dedim inanamadığım kadar yumuşak bir sesle, "Alt tarafı kırık dediğin şey öyle alt tarafı denecek bir şey değil. Ayrıca alt tarafı kırık üst tarafı mırık anlamam ben. Canın acıyor. Dayanır mısın iyice bana? Hadi lütfen.". "Mırık..." diye dalga geçti kendi kendine kıkırdayarak kedi gibi sokulurken koluma, "Dayandım, hadi yine iyisin bak.".

Oh kafalar bir milyon! Ağrı kesiciyi fazla mı kaçırdılar ne yaptı bu doktorlar bebeğime?

Haline gülmemeye çalıştım çünkü başımızda ağrı kesicilerin kafasından daha büyük bir dert vardı şu an. Önümüzde yükselen merdivenlere bakıp sesli bir nefes verdiğimde "E şimdi ne yaptım ya?" dedi korkmuş bir edayla, "Dayandım işte dediğin gibi.". Bu sefer tatlılığına daha fazla dayanamadım ama. Tepkisine gülüp yüzünü sevmemle azaldı yüzündeki korku. "Ne oldu?" diye sordu bir basamak daha zıplayıp, "Neye ofladın bu sefer madem bana kızmadın?".

Nasıl da biliyor beni kızdırdığını... Çekeriz ama, nazını çekeriz be kadın!

Elçin'i durdurup duvara dayayarak bir kez daha baktım yukarıya. Kesinlikle böyle benden destek alarak zıplamasıyla gidilecek gibi değildi. Zaten bu şekilde ayağını da acıttığına ama ya fark etmediğine ya da söylemediğine emindim. Daha çok kendi kendime mırıldandım ama Elçin'e de cevap oldu tabi bu, "Daha 3 kat var.". "Bence basabilirim Barış ya!" dediğinde yukarıya tereddütle baktığım gözlerimi ateş saçarak Elçin'e çevirmiş olacağım ki "Demeyeceğim tabi!" diye düzeltti hemen kendini bütün şirinliğiyle, "Ama böyle azıcık topuğa bastırsam belki?".

Başımı geriye atıp "Olmaz bebeğim." dedim kararlılıkla, "Şu an seni ayakta tuttuğum için bile şişecek ayağın.". Gözlerini alçısından gözüken minnak parmaklarına dikip "Azıcık şişmiş sanki zaten." diye mırıldandı, "Ama ayağım kırıldı yani sonuçta, şişerler tabi.". Elçin'le birlikte ben de çevirdim bakışlarımı parmaklarına. Bebeğim azıcık falan diyordu ama baya baya şişmişlerdi, alçı neredeyse kesecek kıvama gelmişti. "Yok" dedim telaşla yanına iyice yaklaşıp, "Böyle olmayacak Elçin. Ver elini bana.".

Gözlerini kısmış elime bakarken "Bebeğim hadi." dedim sabırsızlıkla. Şu an ağrı kesiciler ve adrenalinden fark etmiyor olsa da birazdan çok ağrıyacaktı çünkü ayağı. Ve böyle bekledikçe ağrının şiddetini arttırmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Yavaşça uzattığı elini tutup kolumu da bacaklarının altından geçirdim hızlıca. "Ay Barış dur dur acıdı!" diye bağırdığı an da "Sarıl iyice." diyerek bacağının altından alçının ucuna kaydırdım elimi. Alçının bütün ağırlığının bende olduğuna emin olunca rahat bir nefes aldım bebeğimden gelen rahatlama sesiyle. "Tamam acımıyor böyle." dedi sanki suçlu oymuş gibi, "Bir anda çok şey yapınca... Bağırdım kusura bakma.".

Senin dudağını büküp acını saklamanı severim kadın! Düşünceli bebeğim benim!

Saçlarından öpüp "Sen sıkı tutun bana şimdi." diyerek ikişer üçer çıkmaya başladım merdivenleri. Elçin'i bir an önce yatırmam lazımdı çünkü. "Kusur falan da saçmalama bebeğim istersen." dedim biraz nefes nefese kalmış kapının önüne geldiğimde, "Cebimden anahtarı alabilecek gibi misin?". Sorumla birlikte elini popoma atıp ceplerimi karıştırmaya başladığında gülüp "Orada değil ama bekleyelim istersen daha aramak istiyorsan." dediğimde kıkırdayarak "Serseri!" dedi, "Sağ mı sol mu?".

CapellaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin