Maxence Cyrin - Where is My Mind
Hayat ilginçti. Çok ilginçti hem de. Bir zamanlar adını söylesin diye ağzının içine baktığınız, adınızı dudaklarından her duyduğunuzda içinizi hoş eden o kişiyi başka bir zamanda duymak içinizdeki bütün iyi duyguları yok edip tamamen huzursuzluğa yol açabiliyordu. Aynen şu an olduğu gibi. Değişiyordu insan. Değişiyordu zaman. Bunların önüne geçiş yoktu ama duyguların bu kadar taban tabana değişmesi çok garip geliyordu bana. Hala... Evet hala.
Demin aldığımın aksine huzursuz derin bir nefes alıp sesin geldiği yöne döndüm yavaşça. İstemeyerek de olsa... Kaçış yoktu zira, daha önceden biliyorduk. Ama daha önceden bildiğimiz başka şeyler de vardı ki düşünmek hiç hoşuma gitmiyordu. Tek avuntum canım ülkemde kimlik çıkarma vs. gibi işlerin asla kısa zamanda olmadığını bilmekti. O süreçte yok ederdim ben aklımda canlanan o sahnelerin olma olasılığını.
Dikişlerimi sızlamasıyla tam da aynı anda gördüm kendisini. Ama nedense çok güçlü olmam gerekiyordu karşısında. Doğum yapmış olsam da canımın acıdığını bilmemeliydi mesela. Delilikti bu. Çünkü alakası olmayan şeylerdi ama böyle güçsüz, korkak bir varlıkla kısa da olsa hayatımı geçirmiş olmanın cezasıydı bu kendime verdiğim. Bu herifin karşısında asla ama asla zayıf gözükmemek, acı çekmemek, ona yenilmemek... Yok hayır, bu hala kızgın olmaktan falan değildi. En azından bizim geçmişimize kızgın olmaktan değildi. Barış'ı şikayet ettiği döneme hala kızgın olabilirdim ama. Çok emin değildim. Kendisini görmediğim sürece en ufak bir an bile aklıma gelmediğinden duygularımı şu an düşünmem ve onlara şu an karar vermem gerekiyordu. Ya da gerekmiyordu bile aslında.
Sessizliği daha fazla uzatıp daha da garipleştirmemek adına "Utku" dedim sahte bir samimiyet dahi katmadan, buz gibi bir sesle. Sarılmak istermiş gibi bir adım attı ama yerimden bir santim bile kıpırdamadığım için attığı adımı geri atıp sırtını dikleştirdi, "Nasılsın?".
Sanane!
"İyi" dedim yine de aynı buz tonla. Benim buz gibi oluşuma karşılık kendisinin sanki aramızda hiçbir kötü bir şey yaşanmamış, dünyanın en iyi anlaşan insanlarıymışız gibi sırıtmasına anlam veremeden baktım suratına. Hafifçe yerimde kıpırdandım dikişlerimi daha fazla zorlamamak için. Ancak o zaman fark etti sanırım yanımda duran bebek arabasını. "Ne?" dedi gülerek inanmamış gibi, "Begüm'ün falan mı?".
Yap yap. İnanamıyormuş gibi yap Utku. Asla benim olamazmış ben sensiz asla mutlu olamazmışım, hayatıma devam edemezmişim gibi yap. Aferin, devam!
Yüzümde dünyanın en rahatsız edici gülümsemesi olduğunu bildiğim gülümseme ile "Yok." dedim, "Sokakta buldum.". Suratındaki beni gördüğü andan itibaren o anlamsız gülümseme biraz azalırken boğazını temizledi rahatsız olmuş gibi. "İçim soğudu" derler ya, bir miktar ondan oldu bu rahatsızlığıyla. Ama ben daha anın tadını çıkaramadan duyduğum bir diğer sesle buz kesti vücudum, "Gıcık mı?".
Ne olur olay çıkmasın! Ne olur olay çıkmasın! Ne olur olay çıkmasın!
O da biliyordu artık bu sesi. Hafızasına kazıdığına emindim. O yüzden gülümsemesinin tamamen yok olmasına çok memnun olsam da olacak olanlardan rahatsız kıpırdandım yerimde. Ama ben bir şey diyemeden Utku Barış'a dönüp "Efendim?" dedi anlamamış gibi. Kalbim ağzıma çıkmıştı. Bebeğimin olduğu tarafa bakamıyordum bile. Benim içimdeki kızgınlığı düşündükçe Barış'ın delirebilme seviyesi çok korkutuyordu beni. O yüzden nefesimi tutmuş beklerken yanıma geldiğini hissettiğim bebeğim "Gıcık mı diyorum?" dedi aynı tonda, "Gıcık mı tuttu?".
Hadi bakalım, başlayalım madem...
Utku bir şey demeden yanağımda hissettiğim öpücükle biraz da olsa rahatlayıp döndüm bebeğime. Ve Utku'nun neden Nova'yı görmekten daha çok Barış'ı gördüğünü şaşırmasına anladım. İnanılmaz rahat ve stressiz duruyordu çünkü bebeğim. Hiç sinirlenmemiş gibi hatta abartmıyorsam yüzünde bir gülümsemeyle... Kaşlarım hafifçe çatıldı istemsizce ama bebeğim bir şey demeden doğrulup "Kimliğin bebeğim" dedi sanki Utku yokmuş gibi, "Lazım mı bilmiyorum ama alayım diye geldim. Anne adı vs. derken olur belki.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...