Dolu Kadehi Ters Tut - Belki
Selamlar!
Yanlış görmüyorsunuz upuzun iki bölümle geldik. İyi okumalar:)
Şu yaşıma gelene kadar çok ayrılık yaşadım. Bir sürü çok umurumda olmayan ayrılık ve iki büyük ayrılık. Birinde veda bile edememiştim mesela. Çok ani olmuştu. Olduğunu bile anlamayacağım kadar ani... Ani ayrılık yoktur, hissedersin falan denir ama gerçekten Utku'nun gidişi aniydi. En küçük bir sinyal bile vermemişti yok olmadan önce. Tabi ki hiçbir ilişki kavgasız gürültüsüz değildi. İlla ki fikir ayrılıkları, kıskançlıklar, şunlar bunlar giriyordu araya. Gerçi Utku'yu bir kere bile kıskandığımı hatırlamıyor olsam da onun vardı kıskançlıkları. Bunlar da doğal şeylerdi. İlişkiyi besleyen tartışmalardı yani. Ben öyle sanıyordum en azından. Belli ki Utku için öyle değilmiş ki hiç düşünmeden çekip gidebildi.
Kimseyi, özellikle de kendimi, kandırmamın bir manası yoktu. Utku önemliydi benim için. Eskiden... Kimse o kadar uzun süre ilişki yaşamazdı yoktan yere. Zorlayıcı bir sebep yoksa tabi. Bizde de yoktu. Normal bir ilişkimiz vardı. Seviyordum. Mutlu olduğumu sanıyordum. Salakmışım tabi. Görememişim birçok şeyi sırf bunlar yüzünden. Utku gittikten sonra düşünmeye çok vaktim olduğundan yaşadığımız her anı düşünebilmiştim.
Tabi kesinlikle sağlıklı bir şey değildi bu. Çünkü insan beyni çok garipti gerçekten. O an, sonrasında, her şey güzelken çok güzel bir şey olarak algıladığı hatta belki en güzeller seçkisi arasına koyduğu hatıraları yeterince düşününce ve kötüye yormak isteyince kesinlikle kötüye çevirebiliyordu. Evet tabi bazıları farkında olmamaktı belki an içinde. Sonrasında fark etmekti. Ama düşünce gücü çok inandığım bir şeydi. Bardağın dolu yüzünü görmek mesela. Kesinlikle ruh haliyle alakalıydı olaylar. İstersen her şeyin güzelliği vardı. Tabi tam tersi de geçerliydi bu durumda, istersen her şey kötüydü.
İşte yıllar Utku'yla ilgili tek bir iyi anı bırakmamıştı bende. Haksızlık ettiğimi düşünüyordum zaman zaman. Utku'ya değil tabi, kendime ve yaşadıklarıma. Utku en ufak bir acımayı ya da güzelliği hak eden bir insan değildi çünkü. O kesindi. Dönüşüyle de daha da kesinleştirmişti bunu gözümde. Barış'a yaptıkları adına ben utanmıştım geçmişte böyle bir adamla birlikte olmayı kabul ettiğim için. Ama her insan hata yapardı. O da hata olarak kalsındı orada.
Şimdi neden Utku düşünüyordum? Çünkü hayatımda yaşadığım en vurucu ayrılık oydu. En umurumda olan da. Elimde karşılaştıracak başka bir veri yoktu şu anla Utku dışında. Ama sanırım Utku'yla Barış'ı karşılaştırmak Barış'a da yaşadıklarımıza da büyük hakaretti. Her iki ilişkiyi yaşayan ben de olsam çok başkaydı her şey çünkü. 'Her ilişkinin dinamiği farklıdır'ın dışında bir farklılıktı bu. Barış ve Utku çok çok başka insanlardı. Bana hissettirdikleri de öyle.
Mesela Utku'nun gittiğine artık ikna olduğumda, ki bir haftamı almıştı bu, çoktan başlamıştı anılar kötüleşmeye. Savunma mekanizmam buydu belki de. Anıların canımı acıtmasına izin vermemek için yapıyordum ya da gerçekten kötülerdi. Bilmiyordum hala da bilmiyorum. Öyleyse bile başka bir Elçin olmuşum demekti bu. Çünkü Barış'la ilgili aklıma en ufak kötü bir şey gelmiyordu. Ayrılmadan hemen önce söylediği cümle hariç... Onun da canımı acıtmak için olmadığını biliyordum aslında. Barış'ı o kadar iyi tanıyordum. Sınırları çok zorlamıştım ve o cümle çıkmıştı. Tabi bu onu haklı yapmıyordu bu konuda. Çünkü sinirle bile olsa söylenen sözler asla unutulmuyordu. Ben de bunu asla unutmayacaktım, biliyordum.
Yine de bu Barış'la yaşadıklarımı kötüleştirmeye yetmiyordu. İki gün geçmişti o gecenin üstünden. En ufak bir şeyi kötüleştirememiştim henüz. Ne gariptir ki birlikteyken Barış'ı hep kötü adam yapan beynim ayrıldığımızdan beri melek yapmıştı adamı. Melekti tabi biraz. Ama hiçbir ilişki tek bir kişi yüzünden bitmiyordu. Bunu bilecek kadar büyümüştüm artık. O yüzden ne kadar suçlasam da kendimi biliyordum bir yerlerde Barış'ın da suçu vardı. En büyüğü o cümleydi. O da farkındaydı bunun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...