Brigitte - J'sais Pas
Aileci biri olmamıştım hiçbir zaman. En azından inanılmaz düşkün değildim. Ailemle olmayı, ailemi, aile kutlamalarını, aslında aileye dair her şeyi seviyordum. Ama sanırım hiçbir zaman düşkün değildim aileme. Bunun ailemle alakası yoktu tabi ki. Dediğim gibi annemlerin bizi yetiştirme tarzından da yaşadığımız çocukluktan, ergenlikten, yetişkinlikten de çok memnundum. Ailemle olmayı da seviyordum, baya seviyordum hem de. Çünkü iyiydik, çünkü tüm ailem rahat ve anlayışlıydı. Tartışma oluyordu elbette ama rahatsız edici düzeyde değildi bunlar.
Demir'le sürekli sürtüşüyor gibi gözükürdük de mesela. Ama aslında o bizim anlaşma şeklimizdi. Demir'den daha iyi bir kardeşe sahip olabileceğimi düşünmemiştim mesela hiçbir zaman. Ya da çok sık ziyaret etmezdim ailemdekileri. O tamamen benimle alakalı bir şeydi tabi. Biraz fazla kendi kendime yaşamaya alıştığımdan aklıma gelen bir şey değildi. Ama hiç kimse de aman ben bu çocuktan büyüğüm o beni arayacak triplerine girmezdi, canları isteyince ararlardı. Saatlerce konuşurduk, saatlerce gülüşürdük.
Sanırım ailemi bu kadar sevmeme rağmen düşkün olmama olayım da tamamen benimle alakalıydı. Kimseye düşkün değildim çünkü. Belki bir minik anneme düşkün sayılabilirdim. Ama ilk defa gerçek anlamda düşkün olduğum tek insan Elçin oldu. Sanırım fark bile etmediğim bencilliğimden beni kurtaran o oldu. Kendimden çok birini düşünmemiştim daha önce. Ya da başkasının mutluluğu bu kadar mutlu etmemişti beni. Birkaç saat bile görmediğimde sanki yıllardır görmüyormuşum gibi özleyip ne yapacağımı şaşırmamıştım. Elçin'le oldu hepsi. Ama tüm bunlar ailemle çoğu insana göre mükemmel sayılabilecek ilişkimi etkilemedi hiçbir zaman. Halama verdiğimiz sözü aylar sonra yerine getirirken bütün benliğimle hissettim tekrar bunu.
Arada telefonlaşmak ve iki kez annemlerde karşılaşmak harici görüşmemiştim halamla ama tabi ki sanki dün görüşmüşüz gibiydik. İşin tuhafı Elçin'le de öyleydi halam. Zaten dünyanın en tatlı halasıydı. Elçin'in gerginliğini de daha bizi gördüğü saniye anladı. Gülüp Elçin'e sıkı sıkı sarıldığı an Elçin'in bana yansıyan gerginliği gitti en azından. Bebeğim güvenilir ellerdeydi çünkü. Halam iyi bakardı ona.
Tahmin ettiğim gibi de oldu. Zaten keyfimiz biraz fazla yerindeydi Elçin'le. Öyle yerindeydi ki Elçin neredeyse gerilmeyi unutacaktı. Ama tabi evin önüne geldiğimiz an aklına geldi ve anında gerildi bebeğim. Belli etmemeye çalışırken daha da şapşal olduğunun farkında olmayarak dişlerimi kamaştırsa da o gerginliğinin gittiğini görmek rahatlatıyordu beni yine de. O da ailedendi çünkü artık. Öyle hissetsin istiyordum. Fırat amca ve Ayla teyzeye nasıl bir mutlulukla gidiyorsa benim ailemden birilerine giderken de öyle olabilsin istiyordum artık. Bunun yolu da benim vefasızlığımı bırakıp biraz sık buluşma ayarlamamdan geçiyordu sanırım. Çünkü ailem gerisini halletmekte baya ustaydı.
"E keyifler nasıl diye soracağım ama" dedi halam gülerek şarabından bir yudum alıp, "Baya baya yerinde sanırım. Barış geldiğinden beri ağzını toplayamıyor.". Öyleydi gerçekten. Son birkaç saattir biraz fazla gülmüştüm sanırım. Çenem ağrıyordu gülmekten ama kendime hakim olamıyordum. Keyfim halamın tahmin ettiğinden çok çok çok daha yerindeydi çünkü. Sırıtmama biraz daha sırıtma ekleyip "Baya" dedim kolumu Elçin'in sandalyesine doğru atarak. Elçin'in geçti dediğim gerginliği yine gelip yüzünün en ortasına otururken keyifle dudaklarımı ıslattım. "Gelmeden önce" dediğim an Elçin'in normalin on katına çıkan gözleri ve halamın muzur bakışları aynı anda beni bulduğunda aynı muziplikle sırıttım ben de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...