Cigarettes After Sex - Nothing's Gonna Hurt You Baby
"Ya hayır!" diye bağırıp kendimi koltuğa attım, "Ben tuttum bir kere! Tuş basmıyor tuş!". Son bir saattir yüzünden asla ama asla silinmeyen gülüşüyle başını sallayıp keyifle bir yudum aldı birasından. Aynı keyifle yutkunup "Öyledir bebeğim kesin öyledir." diye sözüm ona 'destekledi' beni. Biliyordu şu an en sinir olduğum şeyleri yaptığını. Yenilmeyi sevmezdim ve yeniliyordum. Üstüne söylediğim şeye inanmayıp dalga geçiyordu. Sinirden kudurmamam için hiçbir sebep yoktu ve tam da onu yapıyordum zaten.
Sinirle ayağa kalkıp ayağımı yere vurdum. Gözleri her hareketimi takip etse de ifadesi hiç değişmedi tabi ki. Hatta gülüşü büyüdü de biraz. "Barış!" diye inleyip elimdeki konsolu koltuğa fırlatınca biraz düzeltti ama kendini. Sinirle salladığım elimi tutup "Ver hadi bana ver." dedi gülmemeye çalışarak, "Bakalım tuş basmıyor muymuş gerçekten.". Gözlerimi kısıp tam bir şeyler söylemeye hazırlanıyordum ki "Eminim basmıyordur bebeğim." dedi çocuk kandırır gibi, "Ama bir de ben deneyeyim istiyorum. Seç hadi takımını.".
"Siç hidi tikimini!" diye taklidini yaptığımda biraz daha gülüp "Hadi hadi." diyerek popoma vurdu konsolla. Kıkırdamamak için kendimi tutup oturdum biraz sakinlemiş. O kol çalışmıyordu ondan emindim ama çalışmasa da Barış'ın benden iyi oynadığı bir gerçekti. "Yaparsın Elço yaparsın." diye kendimi gazlayıp oturuşumu dikleştirdim. Meydan okuyan bakışımı yüzüme yerleştirip Barış'a döndüğümde yer verir gibi elini uzatıp "Buyursunlar." dedi.
Deriiiiiin bir nefes ver Elçin. Haydi gençler bu maç bizim!
Her şey benim playstationın çok zor olmadığını iddia etmemle başlamıştı aslında. Genelde bu kadar sıfır bilgimin olduğu bir şey hakkında atıp tutmazdım ama sonuçta 4-5 tuşu olan bir şey ne kadar zor olabilirdi ki? Kolaydı bence. Ve tabi ki sadece erkeklerin oynayabileceği bir şey değildi. Öyle oturmuş olsa da kafalarda ben de gayet oynayabilirdim. Hatta öğrendiğimde Barış'la kapışabilirdik.
Bu noktaya kadar tamamen haklıydım da tahmin ettiğim kadar kolay değildi işte oynamak. Barış anlatmıştı tane tane. Bu kaçıncı maçımızdı bilmiyordum bile. O kadar çok olmuştu ama bir kere yenmek bir kenara atılan herhangi bir topu tuttuğum ya da gol attığım görülmemişti maalesef henüz.
"Vursana be!" diye bağırdığımda benim bütün heyecanımın yanında bütün sakinliğiyle "O da mı basmıyor bebeğim?" diye sorduğunda elimin tersiyle bir tane ağzına vurdum. "Aa!" dedi şaşkın şaşkın, "Resmen şiddet. Hiç yakıştıramadım Elçin ha- aaaa dur dur dur! Hayııııııır!".
-Goooooooooooooooool!
"Ama bu şike!" diye isyan ettiğinde saatlerdir onun yaptığı gibi otuz iki dişimi göstererek sırıttım, "Ağlayacaksan oynamayalım Barış.". Gözleri hırsla büyüdüğünde içimden "Sıçtın Elçin!" desem de bunu asla dışıma yansıtmadan "Ne oldu?" diye dalga geçmeye devam ettim, "Tuş basmıyor galiba?". Bir süre yüzüme baktı ama tam olarak "Sen görürsün." gülüşü atıp bir şey demeden ekrana geri döndü.
Oh asıl şimdi sıçtın Elçin.
Maç tekrar başladığında istemsizce bir gözüm sürekli Barış'a kayıyordu. Şu ana kadar çok ciddi oynamadığının farkındaydım. Zira çok ciddi oynamadan da yenebiliyordu zaten beni. Ama benim dalga geçmemle değişmişti maalesef bu durum. Tuşlara basışındaki sertlik bile değişmişti. Tuşlarından ses gelmeye bile başlamıştı sonunda! Biraz önce yaptığım gibi derin bir nefes alıp ilgimi tamamen maça çevirdim ama üst üste yediğim iki gole engel olamadı bu ilgi değişimim.
Dalga geçmedi. Hiç sesini çıkarmadı hatta. Maça o kadar konsantre olmuştu ki dalga geçmeye vakti yoktu. Boğazımı temizlediğimde bir minik saniye dönüp bana baktı ama o kadardı. Bana gelince unutmuştum bile maçı. Zaten yenemeyeceğim barizdi. Tam konsantre bir Barış'a karşı en ufak bir şansım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Любовные романы"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...