Islandman - Ikaru
Aaaa o ne o? Saatinde ve gününde gelen bölüm mü o?
Evet ta kendisi! Müjdemi isterim, çalıştığım yer battı😂 Şakasız, bu oldu:) O yüzden tekrar düzene sokacağım gibi duruyor bölümleri, hadi yine iyisiniz🙈
Bıraktım hemencecik okuyun diye. İyi okumalar!
"Barııııııııış!" diye seslendim ama müzikten duymadı seslenmemi. İlk günkü tedirginliğini neyse ki bırakmıştı artık. Biraz daha normal davranıyordu bana. Tabi bunda benim de alçıyla nasıl hareketler yapmam ve yapmamam gerektiğini öğrenmiş olmamın etkisi vardı. Ayağa kendim kalkmaya çalışmıyordum mesela hiç. Alçının ağırlığı bir anda ayağıma binince birkaç kez bayılmanın kıyısından dönmüştüm çünkü. O yüzden Barış sürekli yanımdaydı.
İzinliydi ben iyileşene kadar. Tabi ki bundan Gülçin pek memnun olmadı başta ama Batular solistsiz bir program yaparız deyince biraz daha iyi oldu her şey. Batulardan kastım Batu'ydu tabi. Hala Barış'ın gözüne girme çabasındaydı çünkü. Arkadaşlıklarında hiçbir sorun yoktu. Eskisi gibilerdi. Ama konu ne zaman Mine'ye gelse Barış aniden başka bir adam oluyordu. Kızamıyordum da bu haline, inanılmaz sevimliydi çünkü. Batu'ya çok fazla eziyet etmiyordu zaten. Sadece arkadaşı olmaktan çıkıyordu öyle anlarda. Batu'nun sevgilisinin 'abisi' oluyordu. Batu'nun ona göre davranması gerekiyordu.
Bunların dışında Barış inanılmaz mutluydu sürekli yanımda olmaktan. Yalan söylememe gerek yoktu, ben de inanılmaz mutluydum. İkimizin de işsiz olduğu o 'huzurlu' günlere dönmüştük sanırım. İlerde o günlere huzurlu diyeceğimi bilsem kendime çok gülerdim aslında. Zira en huzursuz olduğumu sandığım zamanlardı o zamanlar. Tabi ki iş bulmuş olmanın getirdiği sayısız güzellik vardı. En önemlisi içinde sürekli bir sıkıntı ya da tedirginlikle yaşamıyordun. Ama bizim işler tersti maalesef. Barış'la az görüşmemenin verdiği huzursuzluk işin getirdiği huzuru yendiği için huzursuzdum aslında. Ve şimdi ikimiz de evde olunca tekrar bir rahatlık çökmüştü üstüme.
Zamanımızı maksimumda değerlendirmeye çalışıyorduk. Farkındaydık çünkü ayağım iyileştiği an tekrar eski tempoya dönüp yine özleme durumuna geçeceğimizin. O yüzden gerçek anlamda sürekli beraberdik. Uyurken bile...
"Deli misin Barış?" diye sordum elimle kendimi biraz yukarı çekerken, "Tamam ben yukarı çıkamıyorum da sen niye yerde yatıyorsun şimdi?". Sanki dediklerimi duymamış gibi elindeki kalın yorganı serdi yere dikkatle. Aynı umursamamazlıkla yorganı bir süre izledikten sonra "Bence oldu." diyerek bana döndü, "Ne diyorsun? Güzel gözüküyor di mi?". Başımı geriye atıp "Of Barış!" diye inledim, "Yahu başka yere gitmiyorsun ya! Yukarı çıkacaksın. Seslendiğim an duyarsın zaten. Neden yerde yattığını sorabilir miyim?".
Biraz önce üst üste serdiği yorganların üstüne yatıp kıpırdandı olduğu yerde. "Gayet rahat he!" dedi. Sanırım beni duymamazlıktan gelmeye devam edecekti ve bu durum fazlaca sinirlerimi bozuyordu. "Barış!" diye cırladım, "Dediklerimi duyuyor musun acaba?". Ayağım sağlam olsa çoktan ayağa kalkıp elimi belime koymuştum ama oturduğum yerden o etkiyi yaratmam çok mümkün olmuyordu. Dirseklerinin üstünde yükselip "Duyuyorum bebeğim." dedi gayet sakin, "Ama boşa kavga etmeyelim diye duymuyormuş gibi davranıyorum. Çünkü sen orada yatıyorsun ben burada yatıyorum. Boşa yorma kendini."
"Ama yer burası dediğin yer Barış. Bak söz ve-" dudaklarımdan bir öpücük çalıp "Ne dedim ama bebeğim?" diye sordu gülerek, "Yormuyoruz kendimizi. Hadi yat. Buradayım ben. Bir şeye ihtiyacın olursa elini atıp yüzüme vurabileceğin kadar yakında uyuyacağım. En azından ilk gece... İzin verir misin acaba bebeğimin yanında uyumama?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...