Scott Bradlee's Postmodern Jukebox - All of Me
Merhabalar!
Duyuruyla başlıyorsa iyi değildir dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Haftaya Cuma günü çok önemli bir sınavım olduğundan Haftaya bölüm olmayacak. Ama onun yerine size uzun mu uzun bir bölüm yazdım bu hafta. Umarım çok kızmazsınız.
Bir diğer söyleyeceğim şey ise talepleriniz hakkında. Her hafta Cuma gününden saniyeler alırken atıyorum bölümü biliyorsunuz. Çok önemli bir şey olmadığı sürece atmamazlık da yapmıyorum. Hatta bazen önemli şeyler olsa bile kendimi zorluyorum yazmak için. Hem istediğim hem de sizi bölümsüz bırakmamak için. Ancak keyifle yaptığım bu şeyi ne olur benim için 'iş' haline getirmeyin.
Biliyorsunuz sizi asla kırmamaya çalışıyorum. Öyle ki biten hikayeme bile vakit bulursam ve aklıma bir şey gelirse yazacağım dedim, bitmesine rağmen. Ama koşullar belli, vakit bulursam ve aklıma bir şey gelirse. Zaten bunlar olduğu takdirde yazacağımı söylediğim halde bu konuda ısrar etmezseniz gerçekten sevinirim.
Ya da bu hikaye için her zaman uzun bölümler yazdığımı biliyorsunuz zaten. Ara vereceksem bu haftaki gibi daha da uzun yazmaya çalışıyorum ki siz çok özlemeyin. Biliyorum sevdiğiniz için istiyorsunuz ya da bu yüzden yazıyorsunuz o yorumları ama haftada iki bölüm yazmamı isterken benim de hikayeler dışında bir hayatım olduğunu, onu da idame ettirmeye çalıştığımı unutmazsanız çok sevinirim.
Beni tanıdınız artık. Gerçekten vaktim varsa iki bölüm de yazarım, Aşk Rengi için aklıma bir şey gelirse onu da yazarım. Ama hali hazırda herkes gibi bir hayatım olduğunu ve yazmanın öyle bir saatlik iş olmadığını fark edip ısrar ederseniz sevinirim. Ben size her hayır dediğimde daha çok üzülüyorum. Aynı zamanda da bir miktar kırılıyorum. Şu açıklamayı yapıyor olmak bile üzüyor beni. Tatlı tatlı gidiyoruz ne güzel. Üzmesek birbirimizi de olanla yetinip arada yaptığım sürprizlere sevinsek olur mu? Yapamıyorsam da özür dilerim. Ama gerçekten vakit bulursam yapacağıma emin olabilirsiniz.
Lütfen kimse alınıp kırılmasın. Özellikle ayda yılda bir tatlı tatlı soranlar asla kırılmasın. Sadece yazmam gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum. Çünkü yavaş yavaş keyif aldığım şey mutsuz etmeye başladı size hayır demekten ve ısrarlardan ötürü. Umarım anlamışsınızdır ne demek istediğimi.
Çok konuştum, kusuruma bakmayın. Sizi bırakayım da hasret giderin artık bebeklerle. İyi okumalar dilerim.
Elçin'le kaderimiz buydu sanırım. Önce olur gibi oluyorduk. Her şey çok güzelken baaam! Bir terslik çıkıyordu ve her şey tepetaklak oluyordu. Sonrası ikimiz için de dayanılmaz bir acı içinde yaşamaya çalışma. Sürünme daha çok. Anılara tutunmaya çalışma ya da biraz olsun görmek için uğraşma vs. Sonra bin bir zorlukla ulaşılan sevgili ve daha onun keyfini çıkaramadan gelen bir telefonla hastaneye koşma.
Evet kaç kez ayrıldınız derseniz bence iki çünkü. İlki o aptal 'sarhoştuk'tan sonra bir de gerçek ayrılığımız. İkisinin sonrasında da bebeğime daha doyamadan hastaneye koşmuş olmak inanılmaz sinir bozucu bir tesadüf olsa gerekti. İlki Elçin için çok yıkıcıydı. Bunun tam olarak ne olduğuna karar verememiştim bile. Bir yerde tıkanan nefesim vardı. Boğazıma oturan bir yumru. Diğer yanda da bir anlamadığım heyecan. Elçin'in de benden farkı yoktu. Daha telefonu kapattığım gibi gitmişti rengi. Ama o giden rengine rağmen bana sıkı sıkı sarılıp "İyi olacak." diye fısıldamıştı, "İyi olacak, korkma.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...