RY X- Only
İnanmayacaksınız ama geldik! Vallahi de geldik:) Arayanınız soranınız olmuş, çok teşekkür ederim. Gayet iyiyim ancak şu karantina sürecinde yapmam gereken bazı şeyler vardı onları hallettim ve artık düzenli olarak her hafta görüşebileceğiz diye ummaktayım:) Biraz paslanmışım ama bu bölümlük affedin, yavaş yavaş açılacağız diye umuyorum:) Ben sizleri çok özledim siz de bebeklerimi özlemişsinizdir herhalde bırakıyorum şimdi sizi.
Kendinize çok iyi bakın, uzaktan öpücükler atıyorum size en sosyal mesafelisinden:)
İyi okumalar
Boş ama bomboş gözlerle baktım karşımda hararetli bir şekilde tartışan Demir ve Eren'e. O kadar dinleyemiyordum ki ne konuştuklarını... Sarhoşluktan mıydı? Evet bir nebze. Gereğinden çok ama çok fazlasını içtiğimin farkındaydım ama beynimi durdurmam gerekiyordu. Aksi halde sürekli düşünüyordum çünkü. Sürekli bizi, olanları düşünüyordum ve durduramıyordum aklımı. "Ya şöyle olsaydı?", "Ya bunu deseydim?", "Ya onu demeseydim?", "Aslında onu yapmasaydı..." gibi birçok düşünce birbirine dolanıp sonuç olarak beni nefessiz bırakıyordu.
Yaptığım biraz ayıptı aslında. Daha ben bir şey demeden- muhtemelen sevgili eşlerinden duydukları için- kapımda bitmişti ikisi de, ellerinde tam da ihtiyacım olan şeyle. Saat kaçtı, gün neydi haberim yoktu benim ama onlar da umursamadan kurdular masayı bana bir şey bırakmadan. Muhtemelen aklımı durdurmam gerektiğini ve tam da o noktada konuşmaya başlayacağımı bilecek kadar tanıyorlardı beni. Sonuçta biri abim diğeri de kardeşim sayılacak insandı. Tanıyorlardı beni.
Onlar benim için bu kadar uğraşırken ve hatta tartıştıkları konu tamamen benimle alakalıyken dinleyemiyordum ben onları. Dinlemek de istiyordum aslında. Bu sefer gerçekten tavsiyeye çok ihtiyacım vardı. Sanırım... Tam emin değildim ondan da. Pek bir şeyden emin değildim aslında zaten şu an. Bildiğim tek şey vardı, bebeğimi fazla özlemiştim ama özlememe izin vermeyen bir kızgınlık vardı içimde.
Eren'in "Barış!" diye bağırmasıyla irkilip aklımdan gerçek dünyaya adımımı attım. "Dinledin mi tek bir kelime falan?" diye sordu Demir. Normalde bu soruyu çok daha sinirli ya da alaylı sorması gerekiyordu ama sanırım bir miktar üzgündü o da bizim halimize. O yüzden çok üstüme gelmemeye çalışıyor gibiydi. Yine de benim hakkımda konuşurlarken daha doğrusu bana çözüm bulmaya çalışırlarken dinlemememe 'abi' olarak kızması gerektiğinden sormuştu soruyu.
Elimde bir süredir çevirip durduğum rakıyı sonunda boğazımı yaka yaka mideme gönderirken dilimi damağımda şaklattım, "Biraz bile dinlemedim.". Çok şey söylemek ister gibi baksa da derin bir nefes almayı tercih etti Demir. Ve sakince arkasına yaslanıp Eren'e döndürdü bakışlarını sanki lafı onun almasını ister gibi. Belli ki şimdi konuşsa bir miktar bana kızması gerekeceğinden susmayı tercih ediyordu.
"Konuştunuz mu hiç?" diye sordu Eren ama sorunun cevabını kendisi de biliyordu zaten. Elçin sinirle evden çıkıp gittikten sonra tek kelime bile etmemiştik. Denemiştim aslında ne kadar sinirli olursam olayım. Ama açmamıştı telefonunu inatçı keçi. Hatta bizzat Eren'e arattırıp kendisini rahatsız etmememi rica ettirmişti. O yüzden çok çok iyi biliyordu konuşmadığımızı ama belki bir yerlerde bir şekilde konuşmuş olmamızı umuyordu. Tekrar hafifçe başımı geriye attım hayır demek için, "Açmıyor telefonunu.".
Yerini biliyordum aslında. Selin'leydi. Kimse söylememişti ama öyle olduğunu tahmin ediyordum en azından Eren'in her şeyi herkesten önce duymuş olduğu gerekçesiyle. Sormamıştım da ama Eren'e. Farkında olduğumdan biraz daha fazla sinirliydim galiba Elçin'e bu sefer. Aslında çok da farklı değildi bu tartışma daha öncekilerden. Ama ikimizi de gereğinden fazla çileden çıkarmıştı nedense. İkimiz de biliyorduk hatta bu kadar sinirlenmenin gereksizliğini. Ama sinirlenmiştik bir kere ve o siniri asla atamamanın verdiği sinir de eklenince... Ne yapmıştık sahi biz? Tam olarak neye sinirlenmiştik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romantizm"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...