Oi Va Voi - Yesterday's Mistakes
İnsan yaşamı boyunca belki de milyonlarca kez tam olarak ne hissedeceğini bilmediği anlar yaşar. Bazen çok küçük bir şey karşısında bilemez ne yapacağın. Bazen de fazla büyük gelir olay ve kitlenir kalır düşünceler. Düşünceler dolanır birbirine. Aradan doğru olanlar çıkmaya çalışır belki ama o kadar kördüğüm olurlar ki o milisaniyede hangisinin çıkacağını hatta herhangi birinin çıkıp çıkamayacağını bile bilmezsin. Doğru mudur, yanlış mı karar veremezsin. Öyle bomboş kalır için. Düşüncesiz, duygusuz, kararsız...
Elimde telefon tam da o şekilde durdum bir süre; düşüncesiz, duygusuz, kararsız. Ne bir adım ne bir adım ileri, öylece durdum. Nefesim sıkışır gibi olurken daha derin nefesler aldım sanki. Daha derin, daha dolu. Gözlerim doldu sonra. Neyden olduğunu bilemedim onun da. Vücudum benden bağımsız hareket ediyor gibiydi çünkü daha çok. Neyi niye yaptığını anlamıyordum ben. Sadece ev sahibiydim.
Kendime gelmeye çalışır gibi sıkı sıkı kapattım gözlerimi. Hemen uçlarında biriken yaşlar süzüldü yüzümden, umursamadım. Derin bir nefes almaya çalıştım ciğerlerimin üstündeki yükleri hissetmemeye uğraşarak. Alabildiğim kadar alıp açtım gözlerimi. "Barış" diye mırıldandım kendi kendime. Cümleyi içim tamamladı, "O bilir ne yapılacağını.". Bilirdi bilmesine ama benim önce yanına gidebilmem gerekiyordu. Onun için de tamamen kasılıp kalmış ne yaptığını kendimin bile anlamadığı vücudumun hareket etmesi...
Bakışlarım gitti önce yanına bebeğimin. Gülümseyerek içiyordu sigarasını. O belirsizliğin içine sıcacık girdi gülüşü. Ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım o gülüşün yanımda olduğu gerçeği biraz olsun gevşetti kasılan kaslarımı. Yutkunup döndürdüm tamamen vücudumu balkona doğru. Atmaktan korkar gibi attığım adımlarla yürümedim de daha çok çekildim sanki balkona doğru. Her adımımda biraz daha açıldı hareketlerim her adımımda biraz daha idrak etti beynim biraz önce aldığım haberi. Yutkundum, binlerce kez yutkundum ve açtım kapıyı.
Beni gördüğü an anladı bir şeylerin ters gittiğini. Oysa ki ne güzel gülüyordu benim sevgilim tatlı tatlı. Ama gülüşü gitti anında. "Bebeğim?" dedi yumuşacık bir sesle. Bir şey olduğunu anlamış ve sesiyle bile beni sarmaya çalışan Barış sesiydi bu. Sesimi çıkaramadım. Yine ağlamak üzereymişim gibi hissediyordum çünkü. Bunu hisseden sadece ben değildim muhtemelen. Çünkü sıkı sıkı sardı güçlü kolları beni. İçine sokmak ister gibi sıktı kollarının arasında. Öptü başımın üstünü, öptü şakağımı, burnunu gezdirdi saçlarımda. Bir şey demesine gerek kalmadan ben buradayım dedi her uzvuyla. Buz gibi havada, buz tutmuş içimi ısıtmayı başardı biraz da olsa.
İşte ne olduysa tam da o anda oldu. Yine anlamadığım bir şekilde bırakıverdi vücudum kendini. Hıçkırmaya başladığımda Barış kadar ben de şaşkın olsam da tutamadım kendimi. Tutmaya çalıştıkça arttı sanki sesim çünkü. Ben hıçkırdıkça daha da sardı kolları. Her hıçkırığımda buluştu dudakları tenimle. "Tamam bebeğim." diye mırıldandı. Bebek sakinleştirir gibi şişştledi usul usul. Sakinleşmedi ama bebeği. Sakinleşemedim. Daha da arttı sadece hıçkırıklarım.
Barış da dayanamamış olacak ki belimden tutup kaldırdı beni. Bacaklarım refleks gibi beline sarıldığı gibi de içeri soktu beni hızlıca. Koltuğa oturup kucağına yerleşmeme yardımcı oldu sessizce. Barış'ın en sevdiğim huylarından biri de buydu işte. Asla zorlamıyordu beni. Biliyordu, hissediyordu ne hissettiğimi; ben anlatana kadar da sadece sakinleştirmeye çalışıyordu tatlı tatlı. Üstüme gelmek yerine yer açıyordu bana nefes alabilmem için. Nefeslenince anlatacağımı biliyordu çünkü.
Kucağında bacaklarımı kendime çekmiş, başım Barış'ın omzunda ağlarken de nefeslenmeme yardımcı olmaya çalıştı sadece. Demedi bir şey. Sadece sevdi. Eli sırtımda gezdi yavaş bir şekilde. Dudakları gözlerimi öptü, gözyaşlarımı öptü, toplamaya çalıştı yaşları dudakları. Ne kadar ağladım ne kadar sevdi beni karıştı bir yerden sonra. Sanki yıların bütün pisliği çıktı bedenimden. Sanki yılların ağırlığını ağlayarak hafifletmeye çalışım. Ben ağladım, Barış sevdi, yüküm azaldı. Ben ağladım, Barış sevdi, oturdu tüm taşlar yerine. En başta ne yapacağı bilemezken tam da o anda bildim ne yapacağımı, temizledim içimdeki kötü anıları. Yutkundum, attım sonsuza her şeyi. Akıttım yaşlarımı bir daha asla akıtmayacağıma kendime söz vererek. Barış'ı çektim içime geleceğin böyle güzel olacağına inanmak için. Ağladım arındım, sevildim ben oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...