LP - Lost On You
Gidip alamadım! Daha doğrusu gittim de alamadım. Çünkü evde yoktu. Ama bir yandan da seviniyordum bu duruma. Çünkü çok sarhoştum. Bu sefer gerçekten sarhoştum. Söylemek istediklerimden daha fazlasını söylerdim muhtemelen. Elçin'i ikna edeceğim derken daha da iterdim kendimden sonucunda. Ki bu en son istediğim şeydi.
Yine de daha rahattım. Aşık olduğunu kabul etmek ve onu yakınlarına söylemek güzelmiş. İçindeki ağırlığı azaltıyormuş insanın. Sanki söyleyince daha gerçek gibi gelip korkutsa da rahattım işte. Ama yine de koca bir taş vardı içimde. Çünkü Elçin bilmiyordu. Bilse de inanmıyordu belki de. Haksız da diyemezdim aslında. Haklıydı. Benim gibi bir adamdan beklenmeyecek şeyler yapıyordum. Kendim bile inanamıyordum ki bazen, kız inansın. Yine de inansa fena olmazdı. Hani aşk acısı iyiymiş falan demiştim ama yok, uzadıkça yoruyormuş. Kalbini, bedenini ama en çok ruhunu. İlk defa yorgun hissediyordum ruhumu. Oysa hep neşeli ve hareketliydi eskiden. Şimdi yorgun. Dinlenebileceği tek yer de Elçin'in yanı. Ama gidemiyor, göremiyor ve daha da yoruluyor gibiydi.
Kafamdaki koşuşturmaca evin kapısının açılmasıyla bölündüğünde Demir de mutfaktan çıkıp kapıya geldi Gizem'i karşılamak için. Birbirlerini kapıda karşılamazlarsa huzursuzluk çıkıyordu çünkü. Öyle de manyaklardı. Yıllar geçmiş hala iki saniye daha çok görmenin peşindelerdi. Ama artık biraz daha iyi anlıyordum onları. Zamanın nasıl değerli olduğunu, birini yanında istemeyi...
-Sana da merhaba Barış bey.
Gizem kendini koltuğa attığında gülümsedim, "Hoş geldiniz yenge hanım.". Arkasındaki yastığı yüzümün ortasına atarken "Şunu deme diye kaç kere söyledim!" diye cırladı. Gülüp "Azıcık sinirini bozayım dedim ne var yani?" dediğimde gözlerini devirdi, "Ay gel! Gel bir de sen gel Barış. Canım çıktı zaten bugün.". Demir'in kaşları hemen çatıldı, "Ne oldu aşkım?". Gizem yine Demir'in küçük sevgilisi rolüne bürünüp dudaklarını uzattığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Elçin de bana böyle nazlanır mıydı acaba?
-Yoruldum aşkım ya. Bugün çok çalıştım. Hem kendi işlerim hem Elçin'in işleri...
Yerimden hızla doğrulmak istesem de yavaşça başımı kaldırıp Gizem'e baktım. Sormak için kıvrandığım soru Demir'den geldiğindeyse yine abi aşkım kabardı, "Elçin neredeydi ki?". "Hastaymış." dedi omzunu silkip Gizem, "Gezmiş dün bar bar bu soğukta, kapmış şifayı. Kesin Begüm yüzündendir.". Gizem Begüm hakkında söylenedursun benim kafamdaki çarklar dönmeye başladı.
Hasta? Elçin? Bar bar gezme? Dur Barış! Tek tek düşün. Bar bar gezmesini şimdi bir geriye atalım. Demek dün ondan evde yokmuş ama. Neyse... Kız hasta. Ne yapsam ki? Tek başına halledebiliyor mudur işlerini? O narin bedeni ile kendine bakabilir mi? Bakamaz.
Aniden ayaklandığımda Demir'le Gizem bana döndü, "Nereye yine?". Elimi enseme atıp "Şeye." dedim, "Bir Eren'e gideyim ben. Belki gelmem gece. Ama gelirim muhtemelen. Gelmeyebilirim de ama.". Demir gözlerini kısmış yüzüme bakarken aniden sırıttı, "Git sen tabi. Git yani Eren'e.". Gizem'in bakışları ikimiz arasında mekik dokurken "Ne sırıtıyorsunuz siz? Benden bir şey mi saklıyorsunuz?" dedi sinirli sinirli.
-Yok ya ne saklayacağız aşkım. Gel biz mutfağa geçelim de Barış hazırlanıp çıksın.
Gizem Demir'in kolunun altında sürüklenirken parmağını kaldırıp bana doğru salladı," İnanmadım Barış! Haberin olsun.". "Ben de seni seviyorum Gizem. Görüşürüz.".
Gerçekten çok seviyorum şu an Gizem'i, yalan yok! Aradığım bahaneyi alıp süslü bir kutuda önüme koydu çünkü.
Düşünmeyi bırakıp odama gittim heyecanla. Dolabımı açıp ne giyineceğime bakarken gözüm o gece giydiğim gömleğe takıldı. Sırıtsam da "Saçmalama be oğlum! Kız hasta diye gidiyorsun." dedim kendi kendime. Lacivert gri çizgili kazağımı üstüme geçirip kotumu da giydikten sonra hazırdım. Tam odamdan çıkacaktım ki Demir sırıtarak odaya girdi beni de ittirerek, "Kıza gidiyorsun değil mi?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romantizm"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...