Dario Moreno - Her Akşam Vodka Rakı ve Şarap
Masamdaki kağıt karışıklığının içimdeki karışıklığın yanında esamesi bile okunmazdı. Öyle karman çormandım ki bir süredir... Barış'ın yokluğu hiç iyi gelmemişti bana. Gereğinden fazla ve belki de gereğinden olumsuz düşünmeye başlamıştım çünkü. Yaptığım saçma kıskançlığın da etkisi olmuştu tabi düşüncelerimde. Barış'ı da kendimi de gereksiz üzdüğümün farkındaydım çünkü.
Hayatımda belki de kendime bile bu kadar güvenmedim ben aslında. Barış'ın yeri çok farklıydı gerçekten. Bu kadar kısa sürede o yere gelmesindeki en büyük etken de güvendi bakıldığında. Ama hala güvensiz gibi gözüküyordum. Çünkü öyle davranıyordum. Eski, bırakılmaya çalışılan kötü bir alışkanlık gibi kalmıştı sanki o üstümde. Ben istemeden oluyordu. Sigara bırakmaya çalışırken istemsizce sigara yakmak gibi bir şeydi. Ama sigara yakmaktan çok daha fazla acıtıyordu canımı.
Sesli bir nefes verip kağıtları topladım bir çırpıda. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Barış'ın yokluğunda sevgisiz de kalmıştım. Biraz da sevilmem lazımdı. Ayla teyze arayıp duruyordu bu ara. Belki çat kapı onlara gidebilirdim. Özlemiştim de zaten. Ateş'i de çağırırdık. Mis gibi aile ortamı... Kendi fikrimi kendim çok beğendiğim için sırıttım. "Neye sırıtıyorsun çekirge?" diye odaya giren Gizem aklımı çıkardı ama. Yerimde zıplayıp baş parmağımı damağıma bastırdım, "Of Gizem! Aklımı aldın ya!".
"Fazla düşünceli ve sırıtkansın." deyip gözlerini kısarak beni inceledi, "Sen hayırdır?". Omzumu silkip elimdeki kağıtları masamın köşesine yerleştirdim, "Yok bir şey. Ateşlere gideyim diye karar verdim de kendi kararımı kutluyordum.". "Deli ya." diyerek koltuğa oturdu. Eli karnındaydı sürekli bu ara. Gülümseyip masaya yaslandım ben de. O da gülümsedi ama yüzündeki ifadeden Gizemlik yapacağı belliydi. "Senin niye gülüşün yarım?" diye sorarak da beni haklı çıkardı. "Nesi yarımmış? Ateşleri özledim ondandır belki." dediğimde kahkaha attı, "Özlem şaşırtmacası mı yapıyorsun bünyene? Barış'ın özlemini başkalarına yansıtmaca.".
Gülüp başımı salladım ama belki de yaptığım oydu gerçekten. Gizem'in gülüşü solup "Neyin var Elçin ya?" diye sorduğunda yanaklarımı şişirip bütün havayı dışarı verdim, "İnan bilmiyorum Gizem. Seninle çıkıp içmeli sıçmalı bir gece geçirmeye ihtiyacım var sanırım.". Karnını gösterip "Onun için biraz beklemen lazım ama ben bitki çayı içerek eşlik edebilirim içmene." dedi. "Olur aslında biliyor musun?" dedim heyecanla, "Ateşlere gideyim sonra bana gelsene. Kalsana hatta bu gece.". "Barış'a yani?" diye beni düzelttiğinde gülümsedim. "Döneceğim eve sanırım. İyi gelmiyor o ev bana tek başımayken." dedim ama heyecanla ekledim, "Barış'ın haberi olmasın ama tabi bundan.".
Dudaklarına fermuar çekip "Bende, merak etme." dedi, "Ama gelince bozulacak haberin olsun.". Bilmiyor muydum ben bozulacağını? Biliyordum tabi ki. Ama gerçekten üstüme üstüme geliyordu ev. Ev güzeldi oysa. Çok seviyordum. Huzur doluydu. En azından Barış varken... Barış olmayınca huzursuzdum evde. Hani yıllarca büyürsün bir evde. Ailenle, normal bir aileyle. Sonra ayrılırsın o evden. Okul için, iş için, evlilik dolayısıyla; bir şekilde ayrılırsın. Sonra tekrar gittiğinde ziyaret eder gibi hissedersin kendini. Kendi evini, kendi geçmişini, kendini ziyaret eder gibi. İşte Barış yokken Barış'ın evinde olmak tam olarak bunu hissettiriyordu bana. Kendi evimi ziyaret ediyormuş gibi. Eksik, sıcak ama soğuk, bilindik ama yabancı...
"Gelene kadar beklemem zaten." diye mırıldandım, "Söylerim telefonda. Sadece benden duysun yani.". Gizem omuzlarını silkip ayağa kalkarken "Aman girmem sizin aranıza zaten." dedi, "İki deli... Ne uğraşacağım. No comment her şeye.". Gülümseyip yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Geliyorsun o zaman akşam?" diye sorduğumda "90%" dedi, "Ararım ben seni her türlü. Hadi git Ateşlere sen.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...