RY X / Frank Wiedermann - Howling
Yorgundu bebeğim bugün. Yorgundu ve bir sıkıntısı vardı, farkındaydım. Yüzünü ekşitiyordu çünkü ara ara. Elinin kasıklarına gitmesi hamilelik içgüdüsüyle değil başka bir şeyleydi onun da farkındaydım. Muhtemelen ağrısı vardı ama her baktığımda tabi ki iyi olduğunu söyleyip konuyu dağıtıyordu. İnanıyor muydum? Hayır! Ama bir yandan da zaten inatçı olan ve üstüne bir de inadı tutmuş bir Elçin'e istemediği hiçbir şeyi yaptıramayacağımı bildiğim için sesimi çıkaramıyordum.
Yüzünü her ekşittiğinde elim telefona gidiyordu ama yine de istemsizce. Hastalık ve belirtileri için internete bakmaktan nefret ediyordum aslında. Zira en ufak bir şey için bile 'ölmek üzeresiniz' sonucuna ulaşmak çok olasıydı. Her türlü ağrı, sızı veya halsizlik ölümle sonuçlanıyordu internete göre. Bundan dolayı nefret ediyordum oradan bu tür şeylere bakmaktan ama bu sefer bakmak zorundaydım. Çünkü hiç bilmediğim bir alandı bu. Bebeğim hamileydi ve bugün kasıklarında ağrısı vardı. İnternete bakmadan da bunun çok da iyi bir şey olmadığını söyleyebilirdim zaten.
Keşke o söylediğimle kalsaydım ama... İnternete baktığım an içim karardı istemsizce. O kadar çok şey yazıyordu ki. Hepsi de olabilirdi. Çok olası gözüküyorlardı ve maalesef ben detaylı olarak ne olduğunu bilmediğimden yazan her şeye inanma aşamasındaydım. Bir yandan da her şeyi inkar etme... Tam olarak ne olduğuna emin olamadığım için de yapabildiğim tek şey aslında gözümü Elçin'in üzerinden ayırmamaktı sadece.
O yüzden Ateşlerle buluşma fikri çok cazip geldi. Bebeğimin telefonu çaldığı an yüzündeki ifadeden Ateş olduğunu anlayıp "Gelsinler, takılalım." dememin sebebi de tam buydu. Hem dışarıda olurduk böylelikle bir şey olma durumunda hızlıca hastaneye gidebilirdik. Hem de Ateş'le Begüm'ün de gözü Elçin'de olurdu çünkü tatil dönüşü olduğundan ondan bahsedecekti bıcır bıcır bebeğim. Bir taşla iki kuş!
Ama beklediğim olmadı sanırım. Ben konuştukça ilgisi dağılır ve ağrısını fark etmez diye umuyordum çünkü. Ama eli yine arada bir gidiyordu kasıklarına. İstemsizce paranoyak gibi diktim gözlerimi Elçin'e bu yüzden. Dışarıdan klasik aşık Barış gibi gözüktüğümden kimsenin bu paranoyaklığı fark ettiğini sanmıyordum ama bebeğimin gözü ara ara bana kayıyordu ve gülümsüyordu. Bu gülümseme normalde "Hadi eve gidelim!" hissi uyandırsa da bende bugün olmuyordu o. Çünkü biliyordum ki bebeğim sırf ben rahatlayayım diye gülümsüyordu. Sırf ben iyi olduğuna inanayım diye... Yoksa bin kez sormuştu şimdi gözleriyle ya da kulağıma fısıldayarak neden baktığımı. Sormaya gerek duymuyordu, çünkü biliyordu. İçimi rahatlatmıyordu, çünkü biliyordum.
Konuşma hararetlendikçe biraz daha rahatlamış gibiydik ikimiz de yine de. Bebeğimin canı daha az acıyor gibiydi benim de haliyle gözüm biraz olsun ondan ayrılabiliyordu. Ama sadece biraz... O yüzden Ateş'e takılırken aniden atan rengini ve acıyla sıktığı gözlerini ilk ben gördüm yine. Önce kararsızlıkla Ateş ve Begüm'e baktım ama onlar kendilerini tartışmaya o kadar kaptırmışlardı ki fark etmemişlerdi durumu. Çok belli etmemeye çalışarak nazikçe kolunu tuttum bebeğimin. Ama hissettiğinden emin değildim. "Elçin" diye fısıldadım ama yine tepkisiz kalıp gözlerini sıkı sıkı yummaya devam etti. Sesim yavaş yavaş mırıltıya oradan oldukça yükseğe dönüşürken de Ateş ve Begüm de fark etti durumu. Hepimizin seslenmeleri, benim kolunu hafif hafif okşamam, hiçbir şeyi hissetmiyordu bebeğim. Ve ben korkudan delirmek üzereydim.
Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Aklımda tek bir şey vardı, o da Elçin'in eğer düşük yapıyorsa, ki bütün semptomlar bunu gösteriyordu, bunu Ateş ve Begüm'ün bilmesini istemeyeceğiydi. Yutkundum birkaç kez. Düşmesini engellemek için tuttuğum kolundan başka hiçbir şey yapamıyordum. Başıma ilk defa böyle bir şey geliyordu ve ben kilitlenip kalmıştım. Ne yapmalıydım şu an, ne demeliydim, hastaneye mi gitmeliydik yoksa bebeğimin biraz olsun kendisine gelmesini mi beklemeliydim bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Capella
Romance"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken elmacık kemikleri belirginleşti. Öyle güzel gülüyordu ki... Gülüşü kapkaranlık kumsalı aydınlatı...