3. BÖLÜM

14.8K 1.4K 1.5K
                                    

İkinci bölümün devamıdır. Keyifli okumalar dilerim.

Sizden küçük bir ricam olacak, bu yoruma arkadaşlarınızı etiketleyip, Amirin Kızı'nın daha büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlarsanız çok sevinirim...

🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓

O andan sonra tek kelime etmedi Hasan, Kazım ağlaya, sızlaya kazdığı derin çukura girdiğinde yaslandığı duvardan ayrılıp keyifli bir ıslık tutturdu. Aceleci olmayan hareketlerle çukurun yanında biriken toprağı yalvaran yaşlı adamın üzerine atmaya başladı. Göğsüne kadar gelen toprakla feryatları iyice artan Kazım, son bir umut seslendi. " Ağam affet, yaptım bir cahillik."

Elindeki küreği ayaklarının altındaki yumuşak toprağa saplayan Hasan ise, alaycı bir tavırla gülümseyip, " Sadece cahillik etmedin, sen bir katilsin. Kendini bu kadar küçümseme!" dedi ve derin bir nefes alıp, konuşmasını sürdürdü. " Sol elini ayağımın yanına koy!"

Korkudan titreyen elini yavaşça genç adamın bakışları ile işaret ettiği yere koyan Kazım, saniyeler sonra tenini parçalayarak eline saplanan kurşun ile karanlığa acı dolu bir yakarış bıraktı. Adalet tecelli ediyordu, Selvi de vermeyin beni dediği için dayak yerken böyle  acı içinde feryat etmişti.

Silahını yeniden beline yerlestiren Hasan,  Bedirhan ve Halil'e doğru yaklaşıp iki delikanlının arasına girdi ve kollarını omuzlarına sardı. Ardından her zaman ki cümlesini emanet etti geceye. " Mazluma uzanan eli affetmeyeceksin..."

Konağın kapısından içeri girdiklerinde Halil ve Resül Kahya bahçedeki evlerine doğru ilerlerken Seydan kardeşler konağın merdivenlerini tırmanmaya başladılar. Tahmin ettikleri gibi Zenan Hanım ve Firuz Ağa uyumamıştı. Bir kişi daha vardı uyumayan, üzerindeki battaniyeye sıkıca sarılıp terasta yol gözleyen. Selvi, Kara Yazmalı Selvi, çocuk Selvi, babasından kaçan Selvi, oyun oynamak okula gitmek isteyen Selvi. Dünya malı için ruhu öldürülen Selvi...

Merdivenlerin başında beliren genç adam ile koşmaya başlayan çocuk saatler önce olduğu gibi bir kez daha Hasan Seydan'ın kollarına sığındı. " Vermeyeceksin beni değil mi? " dedi ağlayarak. Körpe yüreğinde ki umut tohumlarının bir damla olsun can suyuna ihtiyacı vardı.

Hasan kollarındaki narin bedeni yavaşça kendinden uzaklaşırıp gece karası gözlerini yaşlı elalarla buluşturdu ve " Canımı veririm de seni vermem bacım. Korkma artık, Bedirhan neyse sende O'sun. Ama bir söz vereceksin bana." dedi şefkat yüklü bir tavırla.

Selvi gözlerinden süzülen yaşları elleri ile kurulayıp, kabaca burnunu çekerken, hevesle başını salladı. Bu tavrı bile hala küçük bir çocuk olduğunu haykırıyordu...

" Bir daha kara yazma takmak yok abim. Renklere küsmek yok. Çocukluğuna küsmek yok."

Sözünü tuttu Selvi, Seydan konağında günden güne büyüyüp serpilirken doyasıya yaşadı çocukluğunu. Üç abisi vardı arkasında, deli dolu Bedirhan bile söz konusu Selvi olduğunda büyük bir ciddiyetle hareket ediyordu. Aralarında kan bağı olmadığı için birisi çıkıp ta genç kızın iffetine dil uzatır diye uzaktan seviyordu, bakışları ile seviyordu biricik kız kardeşini. Okuma yazma bile öğretmişti.

Onsekiz yaşına gelen Selvi Seydan konağının biricik kızı olmuştu olmasına da askerden yeni dönen Halil için ateşti. Ela hareler gözlerine değdiği an yanıp kül oluyordu genç adam. Ekmek yediği kapının manevî kızına sevdalanmak ağrına gitse de gönlüne söz geçirememişti. En kötüsü ise karşılıksızdı sevdası. Genç kız bir bakışı bir gülüşü bile çok görüyordu Halil'e.

Günden güne suskunlaştı genç adam, gözlerinin önüne bir perde çekilmiş ve o perdeye ilmek ilmek Selvi'nin gülüşü nakşedilmişti sanki. Aylar süren suskunluğunun nedenini öğrenen annesi ise tek evladı yol yakınken bu sevdadan vazgeçsin diye ablasının kızını istemeye karar vermiş ve bu kararını oğluna söylemişti. Bıçak kemiğe dayanmıştı Halil için. Ya ömür boyu söylemedikleri için yanacak ya da söyleyip konaktan ayrılacaktı. Selvi' den başkasıyla evlenip kimsenin günahına giremezdi.

AMİRİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin