2.BÖLÜM PART 1: REŞAT HANCI VE KÖKLERİ...
Şükür kavuşturana, nasılsınız? Amirin Kızı'nın ilk bölümü 1.500 okunmaya ulaştı. Yalnız bırakmadığınız için çok teşekkürler...
Keyifli okumalar dilerim...
🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓
Aynı odada kaldığı kardeşlerinin yüzünü belki de son kez görüyordu Selvi, hüzne bulanmış elaları isyan ettiğinde sessiz vedasını bir kaç damla gözyaşı süsledi. Dudaklarından kopan hıçkırığını avuçlarına hapsedip pencerenin camını açtıktan sonra elindeki bir kaç parça kıyafetinin olduğu bohçayı yavaşça dışarı attı ve kendiside sessizce atladı. Hava soğuk değildi kardeşleri üşümezdi. Hem yıllarca sevgisizlikten üşüyen Selvi'nin kalbinin yanında pekte önemli değildi.
Yerdeki bohçayı hızla alıp ardına bakmadan koşmaya başladığında yokluğunun fark edilmemesi için dua ediyordu. Bir saate kalmaz dedesinin öksürük nöbeti başlar, "Selvi su getir!" diye bağırırdı. Küçücük yaşında herkese yetmişti de Selvi, babasının ekmeği ona yetmiyordu nedense. Eğer yetse daha ondört yaşında bir çocuğu başlık parası için evlendirmek ister miydi? Ya abilerine ne demeliydi sırf alınan başlık parasıyla bakkal dükkanı açacaklar diye sessiz kalmışlardı bu cinayete. Evet cinayet. Daha adet dahi olmamış bir çocuğu gelin etmek cinayetten başka bir şey değildi.
Başındaki kara yazmadan firar eden saçları ılık rüzgarda uçuşurken beyaz teni dakikalardır koştuğu için giderek kızarmış, nefesleri ise hayli sıklaşmıştı. Alışıktı nefessiz kalmaya kaç kez sokakta oynadığı için başı su dolu varile sokulmuştu annesi tarafından. Kız kısmı gülmez, kız kısmı konuşmaz, kız kısmı okumaz, kız kısmı sokakta oynamaz, kız kısmı babası ve abileri yedikten sonra sofrada kalanları yer...
Peki annesi zamanında kız kısmı değil miydi? Kız olmak kötüydü bu dünyada. Hele de ela gözleri, beline kadar uzanan kara saçları ve güzel yüzüyle görenin hayran olduğu Selvi gibi bir kız çocuğu olmak en kötüsüydü. Daha günahsız bir çocuk olan bedenleri beğeni ile süzüp kendine eş, oğluna gelin etmek isteyenler ise zalimdi, sapkındı...
Gecenin karanlığına rağmen attığı her adımda umudu aydınlatıyordu çocuğun geleceğini, ciğerleri acıyor durmak istiyor ama umudun ışığından güç alarak devam ediyordu yoluna. Önünde sadece bir sokak kalmıştı Seydan Konağı'na ulaşmak için. Ondan sonrası güvendi, huzurdu çocukluğunu yaşamaktı, belki de okula gitmekti.
Narin elleri kendisinden beklenmeyecek bir güçle konağın ahşap kapısını yumrukladığında seslere uyanan Hasan ve Hüseyin ok gibi fırladılar yatağından. Bu saatte gelen kimse iyi bir haber vermeyeceği kesindi. Komodinin çekmecesindeki silahını beline takan Hasan koşar adım indi merdivenleri, öylesine heybetliydi ki merdivenler ayaklarının altından ufanıyordu sanki. İkizi Hüseyin de tam arkasındaydı. Hasan ve Hüseyin Seydan, Firuz Ağa'ya evlat sevgisini ilk kez tattıran iki aslan parçasıydı. Birde küçük kardeşleri Bedirhan vardı. Onun uykusu hayli ağır olduğundan konak yıkılsa dahi duymazdı.
Kapıyı hızla açan Hasan karşısında gördüğü küçük kızla nefesinin kesildiğini hissetti. Kim ne yapmıştı bu güzel çocuğa da gecenin bu vakti perişan bir halde kapısına dayanmıştı. Yüzünde ki morluklar ve boynundaki izler inşallah dayaktandır diye sessizce Rabbine yakardı genç adam. Evet yakardı. Birinin zorla bedenine sahip olmasındansa dayak yemesini diledi. Dayağın izlerini siler yaralarını sarardı ama tecavüze uğrayan bir çocuğun ruhundaki ızdırabı dindirecek gücü yoktu.
"Hasan Ağa'm" diyerek kollarına sığınan çocuğa sıkıca sarıldı adam. Sinesine çarpan hıçkırıklar korkularını besliyordu. Kim el sürdüyse bu masuma acımadan alacaktı canını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMİRİN KIZI
HumorAnnesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi... İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil...