19. BÖLÜM

5.2K 763 198
                                    

Selamün Aleyküm yol arkadaşlarım! Nasılsınız, umarım hepiniz iyisinizdir.

Sizden küçük bir ricam var, bu yoruma arkadaşlarınızı etiketleyip, Amirin Kızı'nın daha büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlarsanız çok sevinirim.

Keyifli okumalar...

🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓

Karşısındaki adamın sözlerini şüpheci bir tavırla dinleyen Reşat sessizliğini korurken, Nadir, ellerini teslim olmuşcasına havaya kaldırıp, "Gördüğün gibi silahsızım. Ravza'nın olduğu yere kirli dünyama ait hiçbir şey sokmuyorum. Ruhumda ki kiri, aldığım canların yakarışları dahi o gardrobun rafında asılı duruyor. Adnan babamın sevdiği libaları giyerek saklıyorum karanlığımı. Lacivert çizgili takım elbiseyi pek severdi rahmetli. Kazık kadardım zorla bayramlık almaya götürdüğünde. Üzerime giydirdiği ceketin omuzları düzeltip, Maşallah ne de yakıştı oğluma demişti. İlk kez o gün oğlum dedi bana. Kimsesiz bir çocuğun ruhundaki açlık tek bir kelimeyle doyar biliyor musun? Ama insanlar o bir kelimeyi esirgerler. Oğlum, kızım demek yerine kullanırlar ruhumuzdaki açlığı. Bedenlerimizi, ruhlarımızı kendi çıkarları ve zevkleri için kullanıp bir köşeye atarlar. Sonra karanlık sokakların kimsesiz çocukları oluruz biz. Oysa bizden tek bir kelimeyi esirgeyen karanlık ruhların gözyaşlarımıza vuran kötülüklerini yansıtıyoruz bu hayata.

İlk öldürdüğüm kişi öz babamdı benim. Ama bana katil diyemez kimse gerçek adaletin olduğu bir yerde. Ben sadece bana öğretileni yapmış bir oğulum. Babamın oğluyum." diyerek ilk defa uzun uzun döktü zihninde yerle bir olan değer yargılarını.

Derin bir nefes alıp cam kenarında ki kanepeyi işaret etti başıyla. "Bunları sana neden mi anlatıyorum? Çünkü gerçek bir hain değilsin. Buraya geldiğin ilk gün ipliğin çıktı beyaza."

Bakışlarında bir kaç saniyeliğine de olsa panik dalgası geçen Reşat, silahını indirmeden cam kenarına doğru ilerleyip boş kanepeye oturdu. Nadir istemediği sürece buradan sağ salim çıkamazdı ve istese şu ana kadar tüm adamlarını buraya yığardı. Çaresiz bir kabullenişin ardından silahı indirip tek dizini kırarak yukarı çekti. Kolunu çenesinin altına yaslayıp, "Kestane olaydı eyiydi ama yok. Madem babalara geldik post delinme yolunda emin adımlarla ilerliyor ve görevdeyim şehadet garanti. Ölsem de gam yemem. Gönder gelsin!" dedi kırk yıllık bir dostu ile konuşur gibi rahat bir tavırla.

Başını geriye atıp uzun zaman sonra ilk kez içtenlikle gülen Nadir'in sesi odada yankılanırken, "Akıllı adamın benim inimde ne işi olur zaten. Süleyman Amir sağlam deli bulmuş bu sefer. Senden önceki adamı polis maaşı yerine teslimatlar da dönen parayı tercih etmişti bir kaç aya." diyen adamla kaşları kavislendi. Süleyman Amirin kendisini seçmesi mümkün değildi, Reşat bizzat kendisi gönüllü olmuştu.

"Yanlışın var Tesisatçı Nadir! Demek ki herşeyi bilmiyorsun hakkımda."
"Neymiş doğrusu olay yeri sevdalısı Reşat anlatta bilelim. Vaktimiz çok."
"Zeki adamsın, anlatmayacağımı tahmin ediyorsundur. Ama çok güzel soru sorarım."
"İltifatın için teşekkürler. Bana güvenene kadar istediğini sor. Güvendiğini hissettiğim an ise ben sormaya başlarım."
Dudağı eğlenen bir tavırla kıvrılan Reşat, şuan içinde bulunduğu anın gerçekliğine, mantıksızlığına inanamasa da Nadir'in oyununa ayak uydurmak zorundaydı.

"Geldiğim gün hain olmadığımı anladıysan neden hayattayım ve nasıl anladın?"

Omuzunu basit bir şeyden bahseder gibi sirken Nadir, "Süleyman Takalar'ın kızı ile davalık olan bir polis, daha doğrusu eski polis. Geldiğin ilk gün açığa çıkardı sözde çok gizli operasyonunuzu. Biz sevkiyatları yaptık sende muhabirliğini. Sen yem sanıp göz yumdun biz yem sandığını bildiğimiz için sevkiyatların başına bizzat seni verdik. İtiraf edeyim eğlenceliydi. Vezir sever böyle riskleri." dedi ve karşısındaki adamın yüzündeki duygu geçişlerini izledi.

AMİRİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin