Selamün Aleyküm yol arkadaşlarım! Nasılsınız, umarım hepiniz iyisinizdir.
Sizden küçük bir ricam var, bu yoruma arkadaşlarınızı etiketleyip, Amirin Kızı'nın daha büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlarsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar...
🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓
Reşat'ın gidişiyle gözlerinin isyanını kabul eden Su, yanına gelen abisi Azrail'in "Paçi sen gerçekten hanımmışsın, yani dün o sakalına Hamsi konasıca söyleyince inanmamıştım ama şuan inanıyorum. Ula erkek cenazelerinde pembe elbise giyip, ölenlerin karılarına kına dağıttığını unuttun mu? Hani erkeğin en makbulu nefesini atmış bir saat tutanıydı. Kendine gel be Paçi, yoksa az evvel ki Pinokyo'yu bulur söylediği yalanları hafızandan sildirene kadar döverim." demesi ile omuzlarını dikleştirdi ve yanaklarını ıslatan isyanını elleriyle kuruladı.
Hırçın kara bakışları tıpkı Karadeniz gibi dalgalıydı, "Ben değil abi Rivriv Hanım, inan bende dün öğrendim ama yarına kalmaz ucuz bir baytar bulup kısırlaştıracağım o oynak Hamsi'yi! Ayrıca narin yumruklarını kara sakal için yorma bana lazımsın. Kimliği belirsiz kişilerin Necati denen tarla sıçanını kimliği belirsiz hale gelene kadar sevmesi lazım..." diyen genç kız bir elini boynuna götürerek baş parmağıyla tenine düz bir çizgi çekti. Yüzünde ise tehlikeli bir gülümseme belirmişti. Necati'nin boynu adalet kılıcından nasibini alacaktı.
"Ha o sivri sineğe taktuk edeceğuk yane. Boynuni çay kirar gibu okşayacuk. Yes mi no mi Paçi?"
"Gurban olayum senun nöronlara, Cebrail'e söyleyun haberu yaysun Takalar taktuk edecek..."
İki kardeş insanlık adına küçük Necati için büyük bir fekalet planlamaya başlarken, genç kız bir çırpıda üzerindeki duygusallıktan kurtulmuştu. Reşat'tan çok etkilenmişti ve ilk kez kalbinin yerini hatırlatan biri olmuştu ama başkasını seven bir adamı düşünmesi doğru değildi. Aşkın gelişi gururun gidişi olmamalıydı, aşkın gelişi diğer duyguların yüzünü gülümsetmeli, katili olmamalıydı.
Abi kardeş adımlarını hızlandırıp diğerlerine yetişirken planın büyük kısmı Püsküldaşlara düşüyordu. Su'yun arka planda kalması ve dikkat çekmemesi gerekti. Süleyman Amir'in sinirleri her ne kadar alışmış olsa da bir müddet dinlendirmekte yarar vardı.
Süleyman Amir ön koltukta aracı süren oğlu Cebrail ile hararetli bir konuşma yapıyordu. "Bak oğlum, bunların içinde en normale yakını sensin. Aslında adına kurban olduğum İsmail'im burada olsa senin suratına bile bakmazdım ama eldekiyle idare etmem lazım. Baban olarak rica ediyorum hatta yalvarıyorum şu arkada oturan iki Takanın gözlerindeki intikam ateşini tüküre tüküre söndür. Bir vukuatı daha kaldıramam zaten anan evde defile öncesi entrika sendromuna girdi. Ne olur güzel evladım, acı babana..."
"Sen içini ferah tut baba, bu ikisi bana emanet. Annemi de dert etme eve gider gitmez spor odasına hapsederim ben onu. Defile öncesi annemle yakın dövüşe gireceğime kilo almışsın deyip depresyona sokarım daha iyi." diyen Cebrail turuncuya çalan sakallarının sakladığı gülüşle yola devam ederken, dikiz aynasından arka koltuktaki kardeşleriyle bir kaç saniyeliğine kesişti bakışları. Azrail ve Su gerekli mesajı almışlardı bu seferki planda saha görevinde Cebrail Takalar' da olacaktı.
Kısa bir süre sonra geldikleri lojmanın otomatik bahçe kapısı ağır ağır açıldığında içeri giren aracın etrafını saran çocukların neşeli cıvıltıları genç kızın kara gözlerindeki dalgaları dindirmişti. Süleyman Amir, her ne kadar kızının adaleti sağlamak için kullandığı yönetmenleri doğru bulmasa da çocukların gözlerindeki saf sevgi parıltıları ile gururlu bir tebessümle yüzü aydınlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMİRİN KIZI
HumorAnnesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi... İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil...