4. BÖLÜM 1.PART: AZRAİL'İNİZ GELDİ
Selamün Aleyküm yol arkadaşlarım! Nasılsınız, umarım hepiniz iyisinizdir.
Sizden küçük bir ricam var, bu yoruma arkadaşlarınızı etiketleyip, Amirin Kızı'nın daha büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlarsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar...
🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓
"Selamün Aleyküm ben Azrail, bu günkü şanslı mefta hanginiz acaba?" diyen genç adamın ses tonu dahi ürkütücüydü. Karşısındaki devi bakışları ile tartan Reşat eğer şanslı mefta kendisi ise şehit olamayacağını düşünüp "Ve aleyküm selam Allah'ın meleği, eğer o şanslı ölü adayı ben isem sahnede küçük bir değişiklik yapabilir miyiz?" dedi oldukça ciddi bir tavırla.
Aldığı saçma cevapla gerilen Azrail, boynunu sertçe yana yatırıp kütletikten sonra "Ne gibi bir değişiklik ister siniz sayın mefta adayım." diyerek gömleğinin kollarını katlama başladı.
"Şöyleki benim şehit olmam lazım, rica etsem mesai saatlerim içinde veya bir operasyon esnasında canımı alır mısınız? Çok önemli, hayat memat meselesi!"
"Ciddiyet oranın yüzde kaç?"
" Yüzde yüz Azrail Efendi, rahmetli dayıma söz verdim onun yerine ben şehit olacağım. Boşu boşuna gitmesin canım, bildiğim kadarıyla tek can hakkım var."
"Polis misin asker mi?"
" Polisim çok şükür, asker olmayı da denedim ama olmadı. Olduramadım."
Karşısındaki adamın soğukkanlı bir şekilde ölüme dair pazarlık yapmasıyla duraksayan Azrail, hayatındaki sayılı anlardan birini yaşıyordu. Çünkü Takalar sülalesinin Su dan sonra en çok konuşan ferdiydi. Kısa süren sessizliğin ardından, "Bak kara sakal ilk ve son kez söylüyorum arkanda ki kıza en ufak bir yanlışın olursa şehitlik hayallerin suya düşer bok yoluna gidersin! Sen mi şikayetçisin kız kardeşimden?" diye sordu, sol gözü ise kanarya görmüş hamsi gibi seğiriyordu.
Hevesi kursağında kalan Reşat "Nasıl yani gerçek Azrail değil misiniz? Şehit olamayacak mıyım?" dedi ve yan tarafına dönerek Amirim "Oğlunuz boş zamanlarında Azrail 'lik mi yapıyor?" diye ekledi.
Babasının köyden ayrılmamak için saatlerce itiraz etmesi, karısının bitmek bilmeyen entrikaları, kızının iki günde üç kavgayla rekora koşması derken birde en küçük oğlu Azrail'in soğuk espri anlayışı yüzünden tuhaf bir soruya maruz kalan adam ağlamak istiyordu. Kafasında dönen tilkiler çoktan ormandan ayrılmış ve meydan Takalar'a kalmıştı. "Reşat, oğlumun adı Azrail ve avukattır. Seni Necati sandığı için gösterişli bir giriş yapmak istedi ama sen daha manyak çıktın." diyen Süleyman bıkkın bir nefes verip yürümeye başladı.
Babasının yüz ifadesinden gerekli uyarıyı alan Azrail koca cüssesine yakışmayan bir çocuksulukla, Reşat'ı iterek kız kardeşine sarıldı. İki kardeş kucaklaştıktan sonra babalarını takip ederken, bir kaç adım arkalarındaki genç adam, ellerinden kaçıp giden şehitlik ihtimaline yanıyordu.
"Ellerine sağlık paçi, yolda İsrafil abimi aradım adamın sesi titredi bir vuruşta burun kırmış, verdiğim emekler, salonda patlattığı kum torbaları helali hoş olsun dedi. Cebrail abimi de aradım kameramanı alıp üç saate burada olacakmış. Mikail abime de onlar haber vermiş bu sene karpuz yerine törpü ekecekmiş, insan sağlığına daha yararlıymış. Son olarak ulu taka İsmail abim de ahırdaki en büyük koçu senin Allah'ına kurban edecekmiş. Allah'ına kurban adakçılık diyerek slogan atmayı da unutmadı." Diyen Azrail'in son sözleri ile kahkahasını tutamayan Su, babasının öksürük sesi ile zor da olsa ciddi bir ifadeye büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMİRİN KIZI
HumorAnnesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi... İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil...