42. BÖLÜM

2.6K 260 119
                                    

Selamün aleyküm Amirin Kızı Ailesi! Nasılsınız, iyi misiniz? Eccük ses edin. Bendenizi soracak olursanız iyi ve de heyecanlıyım bir kaç bölüm sonra veda edeceğim Amirin Kızı'na. Yanımda olan heyecanımı paylaşan herkese bir kez daha teşekkür ederim.

Geçelim bölüme. Keyifle okuyun ❤️

Yeni kapağımızı da paylaşmaşam olmaz...

Yeni kapağımızı da paylaşmaşam olmaz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸

Seydan Konağının taş duvarları gecenin nazlı serinini kırmak için yakılan ateşin kızılın da aydınlanırken başını yasladığı omuzdan kaldırıp gördüğü silüetin gerçek olduğuna bir kez daha inanmak istedi Su. "Vallahi sensin!" dedi belli de yüzüncü kez aynı şaşkınlıkla.

Siyaha çalan gözlerini sahte bir alayla kısan Nadir, bıkmadan ayak uydurdu kızın şaşkınlık oyununa. "Vallahi benim Rivriv'im, Cansuyum..."

Tam karşı sedirde yan yana oturan iki adam aynı anda huysuzca söylendi saatlerdir şahit oldukları manzaraya. Süleyman Amir, "Süleyman kim ki zaten!" derken, Reşat, "Adamın sakalları benimkilerden bile kara. Bari Cansuyum deme!" diyerek diliyle dişi arası mırıldandı.

Su'yun tüm ailesini rahat ettirmek için oradan oraya koşuşturan Hürrem ve Selvi'nin yokluğunu fırsat bilen iki yaşlı kurt puslu havayı fırsat bilmiş Reşat ve Süleyman Amirin bu komik halleriyle eğleniyordu. Elinde ki kestanenin boş kabuğu oğlunun yüzüne fırlatan Halil, "Lan tırşık burnuna söyle az yana çekilsin oğlumun morarmış sıfatını göremiyorum." diyerek kahkaha attığında ölümüne kankasını yalnız bırakmayan pek tabi Bedirhan Ağa'ydı. "Halil'imin Dünürü, yaşına başına, bu yaşta tek kızını şu Nadir varlığa kaptırmana saygı duyduğum için kabuk atmıyorum sana kıymetimi bil!"

Köy yanarken deli saçını tarar misali elindeki hayali tarağa sarılan bir diğer deli ise Hıdır Takalar, namı diğer Everun Benu Hıdır'dı. Herkesin kendi halinde olmasını fırsat bilip dakikalardır torunları ile ilgilenen Zeynep'i izleyen yaşlı hamsi, dilindeki bombanın pimini çekip fırlattı. "Ee benum dugunu ne ara ederuz deyun artuk?"

Bir anda bıçak gibi kesilen gülüşmeler yerini soru dolu bakışlara bıraktığın da ailenin en zekisi olma sıfatını gururla taşıyan Azrail koca gövdesini yaşlı çapkına siper etmek için öne doğru eğilip yanında oturan adama fısıldadı. "Etma dedem etma! Deplansmanayiz da!"

Torununun telaşlı yüz ifadesine karşın kendinden emin bir gülüşle yüzlerini daha da yaklaştıran Hıdır Dede, sözleriyle asla uslanmayacağını bir kez daha gösterdi. "Korkmayasun uşağum alacagum kizu. Fena bi taktuk edeceğum olara."

"Dede adam meczup da! Hamza deyince bakmayida meczup deyince bakayi. Hanci taktuk işleyecek oğa. Etma ha dedem..."

Kucağındaki elinden alacaklarmış gibi bağrına bastığı kestane tabağını önünde ki sehpaya bırakan Hamza yaşlı adamın hınzır bakışlarını takip ettiğinde lakabını hakkını verircesine elini beline attı. "Benim anama ha!"

AMİRİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin